Olaylar Ve Görüşler

Inançlar özgürleşirse...

03 Temmuz 2015 Cuma

HDP ve CHP’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın her inanca eşit mesafede olması vaadine öfkelenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu milletin inancı belli” demişti. Yani sözü şu ünlü “yüzde 99’u Müslüman” söylemine getirmişti. Öyle midir? Öyle bile olsa geriye kalan “yüzde bir”in inancı ne olacak?
Üstelik Diyanet İşleri Başkanlığı, Sünni Müslümanların bir araya gelerek oluşturdukları bir vakıf değil, tıpkı Emniyet Müdürlüğü gibi doğrudan doğruya bir kamu kuruluşudur. Bu özelliği nedeniyle de genel bütçeden pay alır. Gerçi aldığı payın bir kısmıyla “bir milyonluk” araba da alıyor ama o şimdilerde bütün kamu kurumlarında geçerli bir yöntem.

Çok olanın hakkı mı?
Erdoğan, Diyanet’in mevcut halini savunmak için Atatürk’e de atıf yapmış. Diyanet’in “Gazi Mustafa Kemal” Atatürk’ten beri din işlerini organize ettiğini ve yalnızca Sünni Müslümanlara hizmet veren bir kamu kuruluşu olduğunu biliyoruz.
İnançların gereğini yerine getirebilmeleri için devletin her türlü önlemi alması da gerekir ama Cumhurbaşkanı da olsa kimse buradan, çok olanın her şeyi hak ettiği gibi bir sonuç çıkaramaz. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı, yalnızca Sünni Müslümanlar tarafından değil, hiçbir ayrım yapılmadan bütün yurttaşlardan alınan vergilerle finanse edilmektedir. Hal böyleyken yalnız- ca Sünni Müslümanlara hizmet etmesi; diğer yurttaşların inançlarına yönelik hizmetlerden kaçınması, düpedüz ayrımcılıktır ve bu ayrımcılık 90 yıldır devam etmektedir.
Örneğin Aleviler, vergilerini düzenli ödedikleri halde devletten, inançlarına yönelik herhangi bir hizmet alabiliyor mu? Hayır! Devletin eli sürekli olarak dinin üzerinde olduğu sürece de alamayacak!
Sünninin, Alevinin, Hıristiyanın ya da inançsızın inandığı gibi yaşaması için devletin eşit, adil ve demokratik olması ve bütün inançlara eşit mesafede durması gerekir. Laiklik de böyle bir şeydir zaten! Demek ki neymiş? Başbakanın ya da Cumhurbaşkanının Müslüman olmaları, bütün toplumun onların inançlarını benimsemesini gerektirmez.

Asıl korkulan nedir?
90 yıl boyunca devlet, Sünni Müslümanlığı yaygınlaştırmış; AKP dönemindeyse neredeyse din devletine dönüşmüştür. Aleviler, inanç ve ibadet merkezi olarak gördükleri cemevleri için imar planlarında ibadet yeri olarak ayrılan alanlardan yararlanamamakta; kendi olanaklarıyla temin ettikleri arsalar üzerine inşa ettikleri cemevlerini ise ibadethane olarak tescil edememektedirler. Yaşanan bu kakafoninin nedeni, din işlerini devlet kontrolü altına alan Türk tipi Laikliğin sonucudur.
Samimi inançlı Müslümanların da din üzerindeki devlet vesayetinin kalkmasını istediklerini biliyoruz. Din üzerindeki devlet vesayetinin kaldırılabilmesi için Diyanet’in ya tümüyle lağvedilmesi ya da yeni bir form kazandırılması gerekmektedir. Böylece herkesin kendi inançlarına uygun iç örgütlenmesini yapması ve hiçbir devlet müdahalesi olmadan serbestçe inançlarını yerine getirmesi mümkün olabilecektir.
Dini inançları güçlü bir tabana sahip HDP’nin bile Diyanet’i lağvetmek vaadinde bulunması, inanç özgürlüğünün düştüğü içler acısı halin bir göstergesidir. “Bu milletin inancı belli” diyenlerin asıl korkusu da, inançların özgürleşmesi olacaktır.

YÜKSEL IŞIK
Gazeteci-yazar

                                                                                               

Gürültüye götürmek!
Oyun alanı, lunapark gibi yerleri kuran ve düzenleyenler, alabildiğine yoğun bir gürültü dalgasıyla karşılarlar çocuğumuzu. Bölge mikrofon, hoparlör, ses efektleri vb. yollarla özellikle gürültülü duruma getirilmiştir. Hemen arkalarında bir yerde asılı bir de uyarı: “Bu işyeri işitme sağlığınıza zararlıdır!” “Yazdık beyefendi” diyor, “okuyaydı!” Sonuçta “gürültüye götürmüş” oluruz çocuklarımızı. Onları en çok bağıranın parsayı topladığı bir dünyaya mı hazırlıyoruz ne? Buralarda geçirilen zaman işitme sisteminde önemli örselenmelere neden olabilecek kadar uzundur. Bu etkiler “büyüyünce geçmez”, pekişir aksine. Yıllar sonra farkına varılan bu gibi işitme kayıpları artık geri döndürülemez evrededir.
Çocuk oyun ve eğlence yerleri ile ilgili gerçekçi ve toplu bir düzenleme yoktur. Saçma sapan birkaç imza dışında güvenlik ve halk sağlığı denetimi yapılmadığından emin olabilirsiniz. Buralardaki eğlence araçlarının bırakın çocuklar üzerindeki etkisini, değişik sağlık sorunları olan büyükler üzerindeki etkisini bile kimseler bilmez. Merkezkaç düzengeli çoğu araç, çocuk ve yaşlı sağlığı açısından tehlikeli olabilir. Sakıncalı eğlence aracına binmeleri ise engellenmemektedir.

Düşük standart
Araç ve gerecin standart ve nitelik tanımları yapılmamıştır, teknolojik standartları düşüktür. Güvenlik kemerleri amaca uygun değildir. Aşırı serttir. Darbeler ve ani frenlerde yaralayıcı olabilecek niteliktedir. Metal direk ve raylar çoğu kez hurda demirden yapılmaktadır. Kullanılacak de mir, çelik vb. malzemenin dayanıklılık ve direnç testlerinin sonuçlarını görseniz ağlarsınız. Boğaz köprüsü için “imal ettiğimiz” bağlantı parçasının dayanma gücünü hep birlikte gördük!
Buralarını denetlemesi gerekenlerin böyle bir sorumlulukları olduğundan haberi bile yoktur. Birisi göstersin bakalım dönme dolapların, döner salıncakların, hız raylarının bakım onarım düzenleri ve standartları ile ilgili bir yönergeyi! Bir yerden sökülür, öbür tarafa kurulur o kadar. Yolda kaybolan vidaların yerine “şimdilik idare edecek” bir şey bulur yaratıcı zekâmız. Ölümlü bir olay oluncaya kadar her şeyi idare ederiz, ölüm olduğunda parlayıp sönmek üzere... Buralardaki oyun ve eğlence araçlarının bakım, onarım ve işletilme standardı çok önemlidir. Oysa başta bu araçların çalıştırılması olmak üzere bu işlerde eğitim düzeyi düşük, teknik bilgisi ve yeter liliği olmayan kişiler çalıştırılmaktadır. Bu durumu önleyecek mevzuat düzenlemeleri yoktur.

Labirent tipi
Bundan sonra böyle bir yere gittiğinizde acil bir durum nedeniyle çocuğunuzla birlikte kaçmak kurtulmak zorunda olduğunuzu varsayınız. Kaçmayı olanaksızlaştıran birçok yanlış uygulamayı hemen fark edeceksiniz. En azından engelsiz olması gereken geçit ve alanlar yığıntılarla doldurulmuştur. Bir açık alan düzenlemesi ancak bu şekilde ölüm labirentine dönüştürülebilir. Yangın muslukları, satılan yiyeceklerin denetimi, çöplerin toplanması vb. konulardan söz edip sizleri güldürmeyeceğim.
Gündem bir silindir gibi ezip geçiyor her şeyi. Ama yaz geldi. “Sözüm gündemden dışarı” diye araya girmeye çalışmamız, tek bir çocuğu bile örselemesin diye sorumsuzluk!  

ÇAĞATAY GÜLER
H.Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları