Doğan Satmış

‘IŞİD yok’ diyen Urfa Valisi özür dilesin

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, “Akçakale’de IŞİD’lilerin bulunduğu doğru mu?” sorusuna çok sinirlenip 4 gazeteciyi gözaltına aldırdı 16 Haziran’da hatırlarsınız.
Bu gazeteciler arasında, Cumhuriyet’ten Pınar Öğünç, Evrensel’den Hasan Akbaş, Alman Die Welt’ten Deniz Yücel, Die Zeit’tan Özlem Topçu vardı. Gazeteciler, kimlikleri kontrol edildikten sonra serbest bırakıldılar.
Aradan bir ay bile geçmeden, IŞİD’in canlı bombası, Suruç’ta 31 masum insanı katletti, katliam yaptı.

Evirip çevirmeyin
Bu durumda, valinin çıkıp açık açık özür dilemesi gerekiyor.
Sayın Vali, hiç evirip çevirmeyin.
“Gazeteciler Akçakale’yi sordu, IŞİD’ci Suruç’ta ortaya çıktı” demeyin.
Akçakale ile Suruç birbirinden uzak bahanesine de sığınmayın. Akçakale de, Suruç da Şanlıurfa’nın iki ilçesi. Aralarında da sadece 61 km var.
“Gözaltına aldırmadım, kimlik tespiti yaptırdım” gerekçesi de hiç inandırıcı değil. Polis, birini alıp karakola götürüyorsa, bunun adı dünyanın her yerinde gözaltıdır.
Kızmanız boşunaymış.
Meğer gazetecilerin sorusu haklıymış.
Meğer IŞİD sadece Akçakale değil, hem canlı bomba olarak Diyarbakır’da, hem kalabalık bir sayıyla Adıyaman’da, hem de Suruç’taymış.
Daha da yetmedi, dün gözaltı operasyonları gösterdi ki, IŞİD sadece sizin bölgenizde de değilmiş.
İstanbul’daymış, Ankara’daymış, İzmir’deymiş.

Özgür basın özür bekliyor
Ve o zaman, gazetecilere sinirleneceğinize, sorularını ciddiye alsaydınız, belki emrinizin altındaki güvenlik güçlerini harekete geçirip, ön alma şansınız varmış.
Ama siz, gazetecileri ciddiye alıp, sorularını yanıtlamak yerine, onları azarlayarak, gözaltına aldırıp, ön alma şansını da tepmişsiniz.
“Keşke o dört gazeteci bana soruyu sorunca ciddiye alsaydım” diye nedamet getirin.
Çıkın, açık açık özür dileyin.
Sadece bu olayın bile basının önemini tek başına kanıtladığını da lütfen fark edin.
Eğer gazeteciler, yöneticilerden korkmayıp, bu soruları sorarlarsa, pek çok yanlışın böylece düzeltilebileceğini de anlayın.
Eğer o gün, gazetecileri gözaltına aldırıp, basın müşavirinizi de “Bu gözaltı değil, kimlik tespitidir” diye dünyayı aldatması için görevlendireceğinize, Şanlıurfa ve Akçakale Emniyet Müdürlerini makamınıza çağırıp, “Bu gazeteciler ne diyor beyler?” deseydiniz, ne olacağını, bugün kimlerin ölmemiş olabileceğini biraz düşünün.
Sizden sadece gazeteciler değil, Suruç’ta ölen üniversiteli gençler adına aileleri, Diyarbakır’da ölenlerin aileleri ve IŞİD’in şehit ettiği astsubay Yalçın Nane’nin ailesi özür bekliyor.
Özür dilemek kötü bir şey değil.
Bunu unutmayın.
Siz özür dileyince, IŞİD tehlikesini fark edemeyen daha üst makamlar da belki biraz durumun farkına varırlar.
Çıkıp belki onlar da özür dilerler.

Dördüncü kuvvet bu yüzden derler
Belki siz de, Ankara’daki amirleriniz de önemsemiyor ama, özgür dünyada medyaya “Dördüncü Kuvvet” derler.
Nedeni budur.
Özgür basın yazacak, eksik giderilecek.
Demokrasiler böyle mükemmelleşir.
O yüzden dünyanın belli yörelerinde, hiçbir vali gazetecilerin sorusuna kızmaz.
Sadece özgür olmayan ülkelerde gazeteciler, ciddiye alınmaz.
Paspas gibi ezilirler.
Siz bir sözünüzle 4 gazeteciyi gözaltına aldırınca, Türkiye 8’inci sınıf ülke konumuna gelmişti.
Çıkıp özür dilerseniz, Türkiye’yi 1’inci sınıf ülke yaparsınız.
Bunu bilin.
Size yakışanı yapın.  

Ne olacak bu gençler?
LYS sınavlarına başvuranların sayısı 2 milyon 126 bin. 
Üniversiteye giremeyip, açıkta kalanların sayısı 1 milyon 143 bin. 
Üstelik bu gençlerin büyük bölümü, düz liselerden mezun. Yani meslek liseli gibi meslek öğrenmiş değiller. 
İşsizliğin ne kadar yüksek olduğunu malum, azalmıyor, daha da artıyor. 
Ne olacak bu gençlerin hali? 
Nerede iş bulacaklar? 
Dün İstanbul Metrosu’nda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin personel aradığı reklamı yapılıyordu. 
İstasyondaki ekranda gözucuyla dikkatimi çekti, orduya bordo bereli alınacakmış. 
İŞID savaşı bir yandan, PKK bir yandan. 
Bu işe başvurmak da cesaret ister.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Volkan nasıl patladı? 21 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları