Öztin Akgüç

İyimser olmak mümkün mü?

02 Ağustos 2015 Pazar

Sık sık öğütlenir; “İyimser olalım, kara gözlükleri çıkaralım, bardağın dolu yarısını da görelim, pozitif düşünelim, karamsarlıktan kurtulalım.” Ülkemiz koşullarında iyimser olabilmek için haklı nedenlerin, gelişmelerin oluşması gerekir. Nedeni olmayan iyimserlik akılcı davranış değildir; devekuşu misali başını kuma gömmektir; çözüm getirmez, gerçeklerin görülmesini de engeller.
Öğüt verileceğine, dilek ve temennilerde bulunulacağına çözüm yolları önerilse, iyimserlik yaratacak nesnel olgular, gelişmeler ortaya konulsa yararlı bir iş olur. İyimser bakış, olayların alalanması, makyajlama, hormonlu rakamlar gerçeği değiştirmiyor.
Türkiye ekonomisi uzun dönemli olarak düşük büyüme hızı, yüksek işsizlik, hızlı fiyat artışı sürecine girmiştir.
Yaşanan geçici nedenlerden, ani şoklardan, dünya konjonktüründen kaynaklanan bir olgu değil bir süreçtir. Böyle bir sürece girilmekte olduğu öngörülmüş, uyarılmaya çalışılmış fakat dikkate alınmamıştır. Süreçte dibi, en kötüyü henüz görmedik. “Turpun büyüğü heybede” öngörüsü kötümserlik olarak algılanmamalıdır.
Göstergeler ekonominin, işletmelerin kötüye gitmekte olduğu sinyallerini verirler. İyimser olalım, pozitif düşünelim anlayışı ile sinyalleri görmezden gelmek, kaçınılmaz sonucu değiştirmez. Bu kez sonucu mazur gösterecek sözde nedenler aranmaya başlanır. Fed, emtia fiyatları, jeopolitik riskler gibi...
Sürekli dış ticaret ve cari işlemler açıkları; açıkların kısa süreli sermaye hareketleri ile fonlanması; dış borçların hızlı artması, banka kredilerinin büyüme ile orantısız genişlemesi, hane halkının borçluluk düzeyinin yükselmesi, iç tasarruf/GSYH (gayrisafi yurtiçi hasıla) oranının düşmesi, gerçek anlamda ekonomik yatırımların azalması, yatırımların üretken alanlardan spekülatif alanlara kayması, tüm bunlar makro ekonomik risk göstergeleridir. Gelişmeler görülmedi, daha doğrusu görmezlikten gelindi. Medyada, bürokraside, akademik çevrelerde yerlerin korunabilmesi hatta kişisel beklentilerin karşılanması için dile getirilmedi, başarı öyküleri anlatımı sürdürüldü.
Gerçeğin kötü bir huyu vardır, bir süre sonra kendini gösterir derler. Gerçek, kötüye gidiş süreci en azından bazı çevrelerde görülmeye, dile getirilmeye başlandı. Sürecin yönünü değiştirmek, kısırdöngüleri kısa sürede olumlu fazilet döngülerine çevirmek de olanaklı değildir. Sürecin yönünü değiştirmek özveri, bilgi, iyi niyet, dürüstlük, savaşım gerektirir. Bu tür bir davranış değişikliği de toplumun geneli tarafından gerçekleştirilmelidir.
Görkemli, göz alıcı projeler hazırlanmasından, iri, süslü laflar edilmesinden, görüntüler verilmesinden çok topluma, ülkeye ufak da olsa katkı da bulunacak işleri başarmak yararlıdır. İyi niyetli vatandaş bu katkıyı değişik yollarla yapabilir.
Ülkede yaşayanlar dini, dili, etnik kökeni ne olursa olsun yurtsever olmalıdır. Yurt sevgisi, ırkçılık, milliyetçilik değildir. Kişinin yetiştiği, yaşadığı topraklara bağlılığı, sevgisidir. Sevgi beraberinde özveriyi, dürüstlüğü ve sorumluluğu da getirir.
Teknolojiden, Ar-Ge’den, sabit sermaye yatırımından, finans piyasalarından, sermaye alımlarından, döviz kurlarından, modellerden, paralardan söz etmek yerine toplumsal kalkınma için yurtseverlikten, birey olarak ufak gösterişsiz işler başarmaktan söz etmek garipsenebilir, küçümsenebilir.
İnsanımızın ancak yurtseverliliği, özveri gösterisi, mücadele gücü, çalışkanlığı, toplum için başarma tutkusu iyimserlik yaratır. İşte o zaman süreçler yön değiştirir; kısırdöngüler fazilet döngüsüne dönüşebilir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları