Aslında yok ama varmış gibi...

01 Eylül 2015 Salı

Seçim kabinesine ilişkin günlerdir medyada öne çıkan haberlerin satır aralarında yer alan somut bilgilerin içerikleri, “Aslında yok ama varmış gibi...” göstermenin, “şeytana pabucunu ters giydirme...” siyaset sanatının aynı sonuca, kapıya çıkan örnekler yumağı...
Kamuoyunun dikkati, en çok polemiği yapılan bir ayrıntıya çekildi. Alparslan Türkeş’in oğlu babasının soyadını hak etmeyecek boyutlarda davaya ihanet etmiş miydi? Türkeş’in oğlu olmak, Erdoğan ile Davutoğlu yanında fotoğraf karelerine girmeyi sağlasa da, MHP’lilik kimliği aslında yok ama varmış gibi bir algı yönetiminde ancak işe yarayabilirdi.
Bu arada seçim kabinesinde oluşturulmuş, anayasal, yasal ilkeleri ayaklar altına alan asıl kılıfına uydurmalar, satır aralarında hepimize yutturulmuş oldu... Kabine kurulmadan üç gün öncesine kadar partili olan kişiler partiden istifa ettirilmiş olarak, tarafsız bakan kontenjanından koltuklarına oturtulmuş oldular. Yine yasal kılıflara uydurulmak üzere bakanlık atamalarından iki gün öncesinde bakanlık müsteşarlıklarına getirilenler vardı. Daha önceki örneklerde yaşandığı üzere Davutoğlu’nun kurduğu iddia edilen hükümetin aslında bir tarafsız (!) Cumhurbaşkanımızın iradesiyle seçildiklerinin hem sadakat hem de ilişkiler ölçeğinde satır aralarında duyurulmasının sakıncası yoktu... Seçmenin algı yönetiminde Cumhurbaşkanı’nın AKP’nin mutlak gücü elinde tutan lideri olduğunun bilinmesinin zararı değil, yararı olacağı varsayılıyordu.

***

30 Ağustos resepsiyonu başlığı altında, sanki Osmanlı bayramı gibi düzenlenmiş gecenin bilinçli imaj yaratmadaki bana göre daha önemli işlevi Cumhurbaşkanı’nın başkomutanlık gücünün şova dönüştürüldüğü, TSK’nin çatışmaların odağındaki komutanlıklara bir tıkla ulaşması, her şeyin denetim altında olduğu algısını sunan canlı yayın görüşmeleriydi. Elbette aynı zaman dilimlerinde bizden bilgilendirme olarak kamuoyuna sunulan, ABD kaynaklarının pek memnun olduklarını açıkladıkları IŞİD’e yönelik TSK’nin ilk operasyonunun anlamı üzerinde de durulmalı. Erdoğan- Davutoğlu ikilisinin Ortadoğu hele de Suriye politikalarında çuvallanmış olarak yüzde yüz çark etme anlamındaki yeni tablonun seçmene nasıl pazarlanacağı kaygısının yanıtı pişkinlikle “çok kolay”... Eski iktidar kutsal ortaklığı Cemaatle ve Kürt açılımından tam çarktaki formül “PKK terör örgütü ve Paralel ile sonuna kadar, dize getirilene kadar savaş...” sloganı muhtarlardan sonra Saray resepsiyon konuklarına da alkışlatıldı...
Başbakan Davutoğlu’nun övgü hanesine bırakılan seçim kabinesi siyaset oyunlarında, demokrasi, hukuk devleti ilkelerini unutun, şeytana pabuç giydirilmek üzere iğne oyası gibi işlenmiş ayrıntılar da var... HDP’den seçilen isimlerin Kürt kökenli olmamaları ilk dakika golleriydi. Üstüne sol partilerden gelen adayın kendi partisinin kararı ile eksilmesi, diğer ikisine verilen bakanlıkların MGK toplantılarına katılamayacaklar içinden seçilmesi, dahası HDP’ye Batı ile demokratik ilkeler ilişkilendirilmesinde siyaseten ihlallerin gündeme getirilememesi görev ve sorumluluğunun yüklenmesi sayılabilir...

***

İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeninin olmazlarının katledilmesi, “hakların varmış, kullanılıyormuş vitrininde katledilmesi...” taktikleriyle kuşkusuz ilk kez bu, 21. yüzyıl otoriterleşmesi, sivil diktatoryal projesinin uygulama adımları içinde yüz yüze gelmiyoruz...12 Mart, hele de 12 Eylül askeri darbeler süreçlerinin dönemin çok ağır insan hakları ihlallerinin ötesinde, geleceğe yönelik toplumun, rejimin yapılanmasını değiştiren anayasal, yasal değişiklerinde çok fazla örnekleriyle yüz yüze kalmıştık...
Toplumu güdülemenin, geleceğe yönelik örgütlülükler, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, sendikal hakların “varmış gibi adlarının, imajlarının yer aldığı vitrinlerde yok edilmelerinin şeytani düzenlemelerinin çok fazla örneğine tanıklık etmiştik...”
Yöntem aynı yöntem... Sonuçta hakların kullanılabilmeleri, algılanmaları dahi, 12 Eylül sonrası süreçleri bile mumla aratacak ölçeklerde geriye düşmüş oluyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları