Ölüm adın lanet olsun!

02 Eylül 2015 Çarşamba

Keskin nişancı kurşunuyla
ölen
sağlıkçı Eyüp Ergen için ağıt

Köye askerler bir akşamüstü geldiler, koyunlar ahırlarına dönerken. “Köy ahalisi meydanda toplansın” dediler. Analar, babalar çocuklarını yaşlı ninelere emanet edip, köy meydanında toplandılar. Sonra birden “Hazır!” diye bir ses duyuldu ve meydandakiler gözlerinde şaşkın bir ifade yere yığıldılar. Eyüp, o zamanlar küçücük bir çocuktu. Meydana koşmak istedi, ninesi bırakmadı. Askerler gitti, köyün geri kalan ahalisi ağıt yakıp, ölülerini gömdü.
Eyüp annesiyle babasının nasıl olup da bir anda yitip gittiğini hiç anlamadı. Sonra ninesi elinden tutup, kardeşleriyle birlikte onu Cizre’ye getirdi. Eyüp, Cizre’de okula gitti. Türkçe bilmediği için öğretmeninden hiç azar işitmedi. Öğretmen çok iyiydi, çocukları çok severdi. Her bayram onlara lastik pabuç alırdı. Eyüp, pabucunu giydiğinde bağcıklarını bir türlü bağlayamazdı. O zaman öğretmen eğilip onun bağcıklarını bağlardı. Eyüp, okul bitene kadar bağcık bağlamayı öğrenemedi. Hep öğretmeni bağladı.
İlkokul bittiğinde dayısı onun elinden tutup daha çok yaşlıların oturduğu bir kahveye götürdü. O günden sonra Eyüp her yıl okul kapandığında kahvenin yolunu tuttu. Liseyi bitirdiği gün, ninesi onun elinden tutup annesiyle babasının mezarlarının bulunduğu köye götürdü. Eyüp o gün mezarlara su döktü, dua etti. Tam o sırada annesinin sesini duydu, en sevdiği ninniyi söylüyordu. Eyüp ninni bitene kadar bekledi, sonra sessizce mezardan ayrıldı. O doktor olmak istiyordu ama kimselerin onu okutacak parası yoktu. Kendince düşünüp bir karar verdi. Hemşire de, sağlıkçı da doktor kadar önemliydi. Üstelik onun yaşadığı bölgede bir sağlıkçı çok hayat kurtarabilirdi. Kararını verdi, sağlıkçı olacaktı.
Üniversitede arkadaşları onun en çok türkü söylemesini sever oldular. Bir yandan okudu bir yandan da çocukluğundan beri iş yaptığı kahvede harçlık peşinde koştu. Gönül işleri mi, utangaç bir çocuktu. Kızların karşısında kızarıp bozarırdı.
Ama bir gün, o utangaç Eyüp gitti, dili bülbül gibi çözüldü ve okul bittiğinde sevdiği kızla evlendi. Bu arada şansı yaver gitmiş, Cizre Devlet Hastanesi’ne hem de çocuk bölümüne atanmıştı. İşe başladı, hasta çocukların sevgili ağabeyi Eyüp olmuştu artık. Hasta çocuklar her gün onun yolunu gözlerlerdi. Çünkü Eyüp ağabeyleri bazen elinde bir kırmızı top, bazen kendi yaptığı topaçlarla hasta koğuşuna giriverirdi. O zaman en halsiz hastanın bile yüzünde bir gülümseme belirir, diğer sağlık personeli gelmeden bazen küçük bir maç yapıverir ya da topaç çevirirlerdi. Yıllardan 2015 olmuştu. Eyüp’ün artık biri beş yaşında diğeri iki aylık iki çocuğu vardı. Kendi okurken çok sıkıntı çekmişti ya, bu nedenle çocuklarının rahat okuması, istedikleri mesleğe sahip olmaları, Eyüp’ün en büyük hayaliydi. Bir gün çocukları da alıp anne babasının mezarına gitmiş ve bu konuda onlara söz vermişti.
Yıl 2015’ti ve günlerden Ağustos’un 27’siydi. Eyüp o gün 24 saat süren nöbetini bitirmiş bir arkadaşının arabasıyla eve dönüyordu. Birden bir kurşunla başından vuruldu. Rivayete göre, apartman çatılarına yerleşen keskin nişancılar ateş açmıştı.
Evet, sevgili okurlarım bu benim uydurduğum bir hikâye değil. Ne derler her zaman hayat sanatın önündedir. Ben sadece duyduklarımı ve söylenenleri arka arkaya sıraladım. Size bu topraklardan birinin öyküsünü anlattım. Diyorlar ki, çatışma var, kentleri PKK ele geçirdi, onlara karşı savaşıyoruz. İşte sağlıkçı Eyüp Ergen’in hikâyesini okudunuz. O neden öldü? Bileniniz var mı? Annesiyle babası taranırken yaşadığı ağır travmayı çocukları yaşasın istemiyordu ama yaşayacaklar. Çünkü babalarını keskin bir nişancı öldürdü.
Ben ne söyleyebilirim, dilimin uçundaki sözcükler canımın acısını gidermiyor. Yine de söyleyeceğim: Ölüm adın lanet olsun!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları