‘Katı olan her şey…’ 60 milyon can

03 Eylül 2015 Perşembe

“Katı olan her şey eriyor” dağılıyor. Bir farkla ki bu kez, yeni bir toplumsal güç, kapitalist sınıf, eskiyi parçalayarak, yıkarak yerine, yeniyi kendine göre, kendi ekonomik modelini, değerlerini, düşüncelerini, sanatını, bilimini geliştirerek inşa etmiyor. Yalnızca var olan dağılıyor; kapitalist sınıfın kurduğu dünya çürüyor, çürüdükçe, canavarlaşıyor.
Sonuç, ekonomik kriz, gıda-su güvenliği sorunları, iklim krizi, savaşlar, terörizm pornografisi, köle pazarları, nihilizm, ırkçılık… Ve yüz binlerce ceset, 60+ milyon yarısı çocuk yersiz yurtsuz göçmen ve sığınmacı. Ve Birleşmiş Milletler Sığınmacılar Yüksek Konseyi’ne (UNHCR) göre bu sayıya günde ortalama 40.000 kişi daha eklenmeye devam ediyor.
Bu insanlar, sözde güvenlikli bölgelere gelmeye çalışırken geldikleri yerde adeta “yerlilerin” yaşamına musallat olmuş çekirge sürüleri gibi görülüyorlar.

Dalgalar ve krizler
Kapitalizmin bundan önceki büyük güç dalgası, 1873-99, “Büyük Depresyon” döneminde, yine “katı olan her şey”, Avrupa kapitalizmi, erir, dağılır; ünlü modernist şair Hugo Hofmannstal’ın, deyişiyle, “zemin insanların ayaklarının altından kayarken” Avrupa’dan Amerika’ya doğru yaşandı.
Avrupa kapitalizmi hızla nüfus fazlası yaratıyor, Amerikan kapitalizmi hızla yeni toprakları kullanıma açıyor, sanayileşme hızla yeni bir teknolojik devrimle birlikte gelişiyordu. Amerika’da nüfus yalnızca 80 milyon kişiydi; 1924’e kadar süren bu göç dalgasını başlangıçta kolaylıkla absorbe etti. Yine de 1890’dan sonra tepkiler artmaya, sınırlar kapanmaya 1900’da Ku-Klux Klan bu kez göçmenlere karşı harekete geçmeye başlamıştı. Diğer bir deyişle ekonomik model aksamaya, o zamanki “küreselleşme” tükenmeye başladığı sırada...
Bir sonraki büyük göçmen, sığınmacı dalgası II. Dünya Savaşı’nın, kapitalizmin o dağılma, canavarlaşma döneminin hemen sonunda yaşandı. UNHCR’ye göre bugünkü dalga daha da büyük!
UNCHR verilerine göre, göçmen sığınmacı nüfusu, 1959 yılında 12 milyona yakınmış. 1993 verileri bu sayıyı 15 milyonun biraz üstünde gösteriyor. Ondan sonra göçmen, sığınmacı sayısında, 2001 yılına kadar bir gerileme var. O yıl toplam sayı 10 milyon dolayındayken sonraki yıllarda hızla artmaya başlayarak 2005 yılında 37.5 milyona, 2010 yılında 43, 2012 yılında 45 milyona, 2014 sonunda da 59 milyona ulaşıyor.

Küreselleşmeden sonra
II. Dünya Savaşı’ndan, kapitalizmin kriz, canavarlaşma dönemi aşıldıktan sonra, göçmen, sığınmacı nüfusunda bir durgunluk var. Daha sonra, kriz yönetiminin en verimli olduğu “küreselleşme” döneminde, trend geriliyor. Asya krizinden, borsa krizlerinden sonra, ABD’nin hegemonyasını savaşlarla restore etmeyi denemeye başlamasıyla, göçmen, sığınmacı sayısı hızla artıyor.
Geçen hafta Kinzer, Boston Globe’da “Bugünün sığınmacı krizi, dünkü müdahalelerin fiyatıdır” diyor, nedense Avrupa’nın göçmen sığınmacı krizini en önemli kalkış platformu Libya’yı unutarak Irak, Suriye, Afganistan’a işaret ediyordu. Kinzer haklı ama peki “müdahaleler nereden çıktı?” Bu soruyu sorunca da karşımıza, kapitalizmin ekonomik krizi, hegemonyacı gücün gerilemesi, hızlı metalaşmanın, haberleşme teknolojilerinin, yerleşik topluluklar üzerindeki ekonomik, kültürel tahribatı, bunlara tepkinin ürünü siyasal İslamın terörizmi, Arap isyanları çıkmıyor mu?
Afrika’dan Ortadoğu’ya, Latin Amerika’dan Asya’ya “gerçekte var olan kapitalizmin” yaşam dünyaları eriyor, büyük nüfus hareketlerini kusuyor. Bunların gelip sığınmaya çalıştığı sözde daha “iyi” yerler, bunları absorbe edemiyor, aksine gelenlerin basıncı toplumsal dengeleri sarsarak ırkçılık, milliyetçilik, dincilik gibi en gerici savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor.
Katı olan eriyor, çürüyor, canavarlaşıyor. Yeniyi inşa edebilecek toplumsal güçler olup biteni televizyon ekranlarında, o da eğer dizilerden, futbol maçlarından ve yarışma programlarından gözlerini ayırabilirlerse izlemeye devam ediyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları