Bir yılan hikâyesi…

05 Ekim 2015 Pazartesi

Yedi yıldır, devam eden krizden ha çıktık ha çıkıyoruz söylemleri adeta bir yılan hikâyesine döndü.
Dünya ekonomisi bir türlü toparlanamıyor. ABD Merkez Bankası (Fed) bir türlü faizleri artıramıyor. Bir sürü iyi haber, iyimser beklentiden sonra her seferinde dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz, ama bir farkla: O noktaya döndüğümüzde, hem görüntünün hem de uzun dönemli olasılıkların daha da kötüleşmiş, beklentilerin daha da kötümserleşmiş olduğunu görüyoruz. Geçen hafta yine böyle bir durumdaydık.

Yeniden panik düzeyinde
Mali piyasalar, beklentilere ilişkin önemli bir sinyal oluştururlar. Geçen hafta borsalar son dört yılın en kötü üç ayını tamamlıyorlardı. Credit Suisse’in o günlerde yayımlanan “Küresel risk alma arzusu (iştahı)” başlıklı raporundaki indeks, 2012’den bu yana piyasaların ilk kez yeniden panik düzeyine geri döndüklerini gösteriyordu (The Market Watch 02/10/15).
Raporda bu “panik düzeylerinin” yakın tarihi üzerine de bir grafik var. Özetle: 1980 Meksika krizi (büyük borç krizi başlıyor), 1987 Kara Pazartesi borsa krizi, 1997 Asya krizi, 2001 İkiz Kuleler saldırısı, 2008 Bear Sterns iflas etti, 2012 Avro Bölgesi dağılıyor mu?
Credit Suisse’ın baş ekonomisti James Sweeney de “Küresel büyüme, şu sıralarda riskli varlıklara destek sunacak güçlü bir etken değil” diyor: Çin ekonomisi... Emtia fiyatları filan...

Küresel büyüme yine şüpheli
Geçen hafta Dünya Ticaret Örgütü’nün IMF başkanı Lagarde’ın açıklamaları da Sweeney’i destekliyordu.
DTÖ ekonomistleri, dünya ticaretinde bu yıl gerçeklemesini bekledikleri büyüme hızını yüzde 3.3’ten yüzde 2.8’e çektiler. DTÖ ekonomistlerine göre, “bu beklenti bile çok kırılgan, en kötümser beklentiler bile daha da kötümser düzeylere inebilir”. Aynı günlerde Lima’da konuşan IMF başkanı Lagarde da uyarıyordu: “Bu yıl küresel büyüme, geçen yılın da gerisinde kalabilir. 2016’da da mütevazı bir düzey de kalacak.”
Wall Street Journal’ın aktardığına göre, Çin imalat sanayiine ilişkin son veriler olumsuz. Financial Times’a göre Japonya bir resesyona düşmek üzere. Yükselen piyasalar ekonomilerindeki (YPE) büyüme oranları beklenenden daha belirgin biçimde düşüyor.
Lagarde’ı en çok da emtia fiyatlarındaki gerilemelerin, Fed’in faiz artırmasına ilişkin beklentilerin, doların değerlenmesinin olumsuz yönde etkilediği yükselen piyasalar ekonomileri kaygılandırıyormuş (Financial Times, 30/08/15).
Credit Swiss raporunun bulgularıyla da ilişkili bir diğer kaygı verici konu da geride kalan 10 yılda, YPE mali sektör dışı şirket borçlanmalarının 2004’te 4 triyon dolardan, dört kattan fazla artarak, 2014’te 18 trilyon dolara yükselmiş olması. ABD faizlerindeki bir artış 1980’leri anımsatan yeni bir, bu kez özel sektör kaynaklı, borç krizine yol açabilir.
Credit Suisse raporunun işaret ettiği ortamın en korkutucu göstergesi de Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) sermaye hareketlerine ilişkin ekim raporuydu. Bu rapora göre YPE’de, 1988’den bu yana ilk kez net sermaye çıkışı gerçekleşiyor. IIF, yatırımcıların YPE’den yaklaşık 540 milyar dolar çıkarmalarını, yabancı kaynak girişinin 548 milyar dolarla 2008 düzeyinin bile geride kalmasını bekliyor. IIF, YPE’de yalnızca yabancı yatırımcıların değil, yerli yatırımcıların da sermayelerini dışarı çıkarmakta olduğuna dikkat çekiyor. IIF’ye göre, bu hareketler karşısında, Brezilya ve Türkiye en kırılgan ülkeler.
IIF baş ekonomisti Charles Collyns’e göre, “2008 krizinden farklı olarak, bu kez sermaye hareketlerini yönlendiren etkenler esas olarak YPE’nin iç sorunlarına ilişkin” ve “bu etkenler kolay kolay ortadan kalkacak gibi değil” (Bloomberg, 01/10/15). Collyns’e göre, YPE’den toplam sermaye çıkışı bu yıl 1 trilyon doları geçecek.
Mali krizin ardından, küresel ekonomik büyümenin motoru olma işlevini, YPE’nin üstlenmesi bekleniyordu. Bu motor da duruyor. Şimdi, yeniden “küresel resesyon mu?” gibi yorum başlıklarına rastlıyoruz (Samuelson, Washington Post, 29/09/15).  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları