İspanya’nın Adaleti…

11 Şubat 2014 Salı

“Prenses Cristina’nın yargıç Jose Castro önünde ifade vermesi, adalete saygının, skandala başat olduğunu gösteriyor” diyor El Pais gazetesinin başyazısı ve özetle ardından şöyle devam ediyor:
“Kraliyet ailesi anayasaya riayet ediyor ve anayasa dışına çıkmıyor. Prenses, sıradan bir yurttaş... Aralarında kralın kızının da bulunduğu tüm yurttaşların tabi olduğu hukuk devleti gerekçeleri böylece yerine getiriliyor... Yargıcın (birtakım baskılara karşın soruşturmada) göstermiş olduğu kararlılık, kuşkuların giderilmesini ve demokrasiye karanlık gölge düşürülmesini engelliyor. Kralın kızının yargı önünde ifade vermesi, (başta kraliyet olmak üzere) kurumların yitirdiği saygınlığın tesisine katkıda bulunuyor... Sorumlulukla bağdaşan biricik çözüm adaletin kesinliğine saygı duymak ve adalete güvenmektir. Yargı sürecinin devamına bundan böyle yalnız yargıç karar verecek!
Mütevazı bir siyah kadife ceket ve lacivert bir pantolonla geçen cumartesi Palma’da ifade veren Prenses Cristina hakkındaki soruşturma pek kolay kapanacağa benzemiyor.
Dosyayı (Balear adalarının merkezi) Palma’dan, kralın elinin nispeten kolay erişebileceği başkent Madrid’e çekmek konusunda gösterilen çabalara ve başsavcının süreci engelleme gayretlerine rağmen Cristina’nın ifadesini Palma de Mallorca’da almakta direten yargıç Castro henüz tatmin olmuşa benzemiyor...
Eşi Inaki Urdangarin ile yüzde 50-yüzde 50 sahip oldukları bir şirkete “hayali konferanslar ve danışmanlık” hizmetleri karşılığında hortumladıkları kamu fonlarını aktaran çiftin geleceğine dair çok farklı yorumlar var...
En yaygın beklenti, Urdangarin’in hapsi boylaması...
Şirketin hukuki, mali sorumluluğunu kocasıyla eşit paylaşmasına karşın “Tartışmalı fonların nereden geldiklerini bilmiyordum. Olanlardan hiç haberdar değildim!”savunmasına sığınan Cristina’nın ise büyük olasılıkla para cezası ile hapisten yakayı kurtarması bekleniyor.
Prensesin encamı belli değil
Cristina demir parmaklıklar arkasına gitmese de, ifadesini alan savcı başta olmak üzere... Kamuoyu ikna olmuş değil.
Eşiyle yönettikleri şirketin defterdarlığını da yapan prensesin kişisel sekreteri dahil, kraliyetin danışmanlar ordusunun bu yolsuzluğa uyanmamış ve hanedan üyelerini haberdar etmemiş olmamaları imkânsız.
Haberim yoktu” savunması bu sebeple, prensesi ve “kraliyeti” kurtarmak için kullanılan taktikten ibaret.
Yedi saat boyunca prensesin ifadesini aldıktan sonra her zamanki gibi adalet sarayından... Motosikletiyle ayrılan yargıç Castro şimdilik konuşmuyor ve açıklama yapmıyor. Soruşturmanın kapatılması ve arşivlenmesi için -uluorta olmasa da- kapalı kapılar ardından bastırmaya devam eden kral ve işbaşındaki muhafazakâr Rajoy hükümetine karşın, yargıç Castro tek başına soruşturmayı sürdürmek ve derinleştirmek için hâlâ ayak sürtüyor.
1946 tevellütlü, Endülüs doğumlu bir yargıç, yüzyıllar boyunca Avrupa kıtasına hükmeden koca bir kraliyet ailesine, başka deyişle, meydan okuyor. “Cristina-Urdangarin skandalının” patlak verdiği, üç buçuk yıldır önüne çıkarılan tüm engellere karşın, kimseye hesap vermeyen bir prensesin ifadesini alıyor. Bundan sonra da “adaletin yerine gelmesi için” elindeki tüm imkânlarla savaşacağını her haliyle belli ediyor.
Türkiye-İspanya farkı
Hukuk devleti dediğimiz şey demek ki böyle bir şey...
Güçler ayrılığının hiçbir engelle karşılaşmaksızın mükemmel işlediği hukuk devletleri yalnız kitapta var...
Yargı bağımsızlığı ile güçler ayrılığı dünyanın her yerinde aslında engellerle yüz yüze geliyor.
Ama “hukuk devleti” denen ülkelerde bu engeller, görevini yapmaya kararlı hukuk insanlarını profesyonel anlamda yok etmeye dek vardırılamıyor.
Sistem, mesleğin hakkını verenlere bir “bağımsızlık” olanağı tanıyor.
Niye?
Hukuk devletleri” daha âlicenap olduğu için mi?
Hayır.
Hukuk devletlerinde, anayasal sistemlerin esnetilmesi ve kuralların tümüyle ayaklar altına alınması mümkün olmuyor. Hukuk devleti olan/ olmayan ülkeler arasındaki en büyük fark bu.
Bizde kurallar hodri meydan çiğnenebiliyor.
İspanya’da Cristina’dan hesap soran yargıcı anayasanın koyduğu çerçeve koruyor.
El Pais’in başyazısında belirtildiği üzere, “prensesin, yargı önünde hesap vermesi, kraliyetin anayasanın dışına taşmadığını” kanıtlıyor.
Sonrasını gene kurallar içinde cereyan eden bir mücadele belirleyecek.
Bizde “güçlülere dokunulduğunda” yapılan ilk iş oysa, anayasayı yok saymak oluyor.
Eskiden fotoğrafların siyahı ve beyazı vardı...
İspanya ve Türkiye örneği eski fotoğrafların siyahı-beyazı gibi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları