Hikmet Çetinkaya

Faşizme geçit yok!...

01 Kasım 2015 Pazar

Sadece barış istiyoruz, kardeşlik...
Barışı ve kardeşliği hayatımıza sokacak olan salt bunlarla sınırlı olabilir mi?
Temel hak ve özgürlükler olmadan, ne barış ne de kardeşlik gerçekleşir...
Eşitlik ve özgürlük kavramları hayata geçmezse, barış ve kardeşlik düşten öteye geçemez.
İnsan hakları, demokrasi, eşitlik hayatın bir parçası, vazgeçilmezidir.
Çocuklar ölüyor, gençler...
Yüreğimiz kavruluyor, yanıp tutuşuyor bu ölümler karşısında.
Susmayacağız, haykıracağız hep birlikte:
“Faşizme geçit yok, ne pahasına olursa olsun!”
Salt Suriye’de 30 bin çocuk ölürken dünya bu cinayetleri, katliamları seyrediyor.
Yaşananlar sıradan bir yılgınlık falan değil. Ölümlere alışmış bir toplum yaratıldı. Ortadoğu halkları birbirini kırmaya başladı.
Türkiye’deki çocuk ölümlerine karşı vurdumduymazlığımız cinayetlere, katliamlara alıştığımız için.
Direncimizi kıran, yaşama sevincimizi elimizden alan zebanilere inat, umuda doğru yürüyerek hayata sımsıkı sarılmak; baskıya, zulme karşı birlikte olmak; yaşama hakkını, demokrasiyi savunmak birincil görevimiz olmalı.
Özgür basın bu nedenle çok önemlidir...
Halkın haber alma hakkı elinden alınırsa o toplum karanlığın içine gömülür.
Yok olur!
Ben gülen çocuk gözlerini arıyorum parklarda, bahçelerde, kıyılarda...
Buzul maviliklerde özgürlüğün resmini çizen gençleri...

***

İnsanın içini acıtan üzücü, bir o kadar düşündürücü olaylar yaşanıyor...
Hayatımız “mutlak itaat”le geçti, siyasetçilerin dayatmasıyla, darbe yasalarıyla.
İşkenceler, zindanlar, faili meçhuller!
Darbe karşıtı görünen, içinde “darbecilik ruhu”, askeri-sivil “derin milliyetçilik” özlemi olan nice insan tanıdık.
Faşistler gördük, asmayalım da besleyelim mi, diyenleri...
Kılcal damarlarına dek girmiş militer-dayatmacı kültürünü topluma zorla kabul ettirmek isteyenleri, baskıyı, zulmü!
Kimi hayatta onların, çoğu öldü...
Yalanla, dolanla, dalavereyle ülkeyi yönetenler, hayatımızı yaşanmaz hale getirmek için bedenlerimizi doğradılar...
Bir çürümüşlüğün içinde yaşıyoruz eğer bu yaşamaksa!
Birbirine tutkalla yapışmış, yalan üretenler... İşlenen cinayetler, katliamlar, iddialar, haberler...
Yalan ve dolanların bu ülkeye getireceği ne olabilir ki!
Temel hak ve özgürlükler mi, kardeşlik mi, barış mı?
Hukuk, adalet, vicdan!
Neyi nereye koyacaksın?
Umut ve güven!
Artık tüm değerler ortadan kalkıyor; yalan, iftira, hakaret sarmalında bir hayat vicdansızların eline geçiyor...
Bunun için bu çığlıklar!
Kirli düzene karşı insanca bir yaşam için...
İnsanlar yürüyor işte, başı dik, içi ezik!
Metreler boyu uzun kuyruklar, sessizlik...
Sonsuzluğun içinde çocuklar ölüyor bilmem siz de görüyor musunuz?

***

Alacakaranlığın ortasında, kalabalıklar görüyoruz...
Yılgın, bitkin!
İktidarlar gelir, gider; savaşlar başlar, biter...
Her şey kendi çıkarları içindir iktidarların, ülkelerin.
Biz zifiri karanlığın içinde yürürken yıldızları ararız gökyüzünde. Yaşamı kucaklayıp sımsıkı sarılmak. Yarınlara, aydınlık sabahlara ulaşmak isteriz.
Kirli düzen dediğim bu sistem ezilenin değil ezenin yanında olmuştur bildim bileli. Bildim bileli o kör karanlığın içine atmak istemiştir insanoğlunu...
Benim adıma, senin adına, toplumun adına pazarlık yapanlar kendi kurulu düzenlerinin, iktidarlarının ayakta kalması için her türlü tezgâhı kurdu 30-40 yıldır.
Bir sessizlik, suskunluk sarmalında geçen yıllar, akan kan, gözyaşı, acı, hüzün...
Bir hançer saplanmış gibi bedenime!
Zifiri bir karanlık, yıldızsız bir gece...
Yüreğimde derin bir sızı...
Çocuklar ölüyor, çocuklar!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları