Hikmet Çetinkaya

Ankara’da Hava Durumu...

15 Şubat 2014 Cumartesi

İki gündür Ankara’dayım... Ülkemin başkentinden siyaset yazılır elbet...
Ben başkent havasına, yerel seçim öncesi CHP içindeki sarsıntıya fazla değinmeyeceğim.
Zaten televizyonlar, gazeteler bu gelişmelere geniş yer veriyor.
Bu tartışmalar yerel seçimlere kadar sürer...
Benim bugün üzerinde durmak istediğim, 17 Aralık 2013’te yapılan “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” ve bugüne gelinen süreç.
Sabah İstanbul’dan gelen ilk haber, başkentin siyasi kulislerini hareketlendirdi.
Nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ı serbest bıraktı. İranlı Rıza Sarraf, eski bakan çocukları Kaan Çağlayan ve Barış Güler ise hâlâ tutuklu.
Türkiye’yi ayağa kaldıran bir operasyondu!
Belki diğer üç kişi de bir süre sonra serbest bırakılıp tutuksuz yargılanacak...
Bu gibi davalarda kimse kimseyi önceden suçlayamaz...
Bir hukuk devletinde bunlar olmaz...
Bu yolsuzluk operasyonu ve ardından polis ve yargıda yapılan görev değişimleri ülkemizde bir gerçeği öğretti bize:
“İktidar-Cemaat ilişkisi...”
Polisin bir başka birimi izlemesi, bunların gazetelere ve internete düşmesi...
Bu ne demektir?
Devlet içinde devlet, paralel devlet, derin devlet...

***

İlkyaz Ankara’ya da gelmiş tüm yurtta olduğu gibi...
Büyük kentlerin kimi semtleri, ilçeleri koyu bir hüznü ve umudu birlikte yaşar.
Bir insanın tutuklu kalması, örtülü davalar, sahte verilerle, gizli tanıklarla, sanıklara söz verilmeden sonlandırılan davalar...
Zindanlarda geçen yıllar...
Dışarıda yaşayanlar, demir parmaklıklar ardındaki o hayatı pek akıllarına getirmezler...
İçeride yatanlar bilir oraları...
Sinan Tartanoğlu’nun dün Cumhuriyet’te manşetten çıkan haberi, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu çok iyi anlatıyordu...
Balyoz’dan hüküm giyen insanların çığlığı önceki gün Ankara’yı hareketlendirmişti.
TGB’nin öncülüğünde “Ergenekon ve Balyoz tutsaklarına özgürlük” demek için birleşen insan yumağı, polis engeliyle karşılaşmıştı...
İktidar Meclis’in önünde protesto edilmişti!

***

Devletin polisi tıpkı Gezi’de, pek çok eylemde olduğu gibi gaz bombaları attı, tüfekle plastik mermi sıktı...
Polis yine acımasız ve düşmanca tavır içindeydi...
Bir düşünceler ormanına dalmış, geçen yıllara doğru bir yolculuğa çıkmış gibiydim.
Yıllar çabuk geçiyordu...
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Fuhuş ve Askeri Casusluk davaları sürerken hep kendi kendime sormuşumdur:
“Bu kadar değişik rütbede askeri nasıl olup bir araya getirmişlerdi?”
Tümü asker değildi!
Bilim insanlarının, gazetecilerin yanı sıra katiller, JİTEM kurucusu olduğunu söyleyenler, psikolojik tedavi görenler bile vardı...
Kimi kuvvet komutanları, eski Genelkurmay Başkanı yargılanırken başını dik tutarken, darbe iddialarını fısıltı gazetesi kulaktan kulağa yaydığında dönemin Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı nasıl özgür kalabiliyordu?
Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur (öteki komutanlar ve subaylar) ağır cezalara çarptırılıp hayatları karartılmıştı.

***

Ankara hafif esintili...
Bol bol siyaset konuşuluyor...
Meclis’e yürüyen kitlelerin sloganları kulaktan kulağa dolaşıyor yine:
“Meclis’te hırsız mı var? Ne zaman, nereden, hangi kapıdan girdi?”
Öyle konuşuyorlar!
Ne bileyim nereden girdiğini, camdan da girer bacadan da!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları