Bu o Paris değil...

17 Kasım 2015 Salı

"Charlie Hebdo” saldırısını izleyen günlerdeki gibi değil... Charlie Hebdo katliamı ardından, Müslümanı, Yahudisi, Hıristiyanı hemen “tek yürek” olmuş; “Cumhuriyet değerleri” etrafında birlik, beraberlik mesajları vermişlerdi...
“Cumhuriyet Meydanı/Place de la Republique” de; Paris’in Nazi işgalinden bu yana gördüğü en kalabalık gösteriyi düzenleyerek korkuya meydan okumuş ve dünyanın hayranlığını kazanmışlardı.
Meydandaki “Marianne” heykeline, “çok kültürlülüğün” simgesi bayraklar ve posterlerle tırmanarak “Ayaktayız. Biz yeni Fransa’yız. Geleceğimize birlikte sahip çıkacağız!” demişlerdi.
Fransız devriminin kazanımları “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” değerleri anısına dikilen heykel ve heykelin etrafındaki meydanda “Her karşıtlığa rağmen burada yan yana geliyor; Müslümanı ve Hıristiyanı ile ortak değerleri kucaklıyoruz!” ayarı çekilmişti.
Hiçbir mahalle baskısı olmaksızın sahiplenilen ve sosyal medyada geniş yankı bulan bu “mozaik Fransa’sı” mesajları; trajedinin en karanlık anında “umut” ışığı doğurmuştu.

Kubbede boş seda
Bugün durum farklı.
Travma çok daha derin.
Cumhuriyet Meydanı’nda Charlie Hebdo saldırısına meydan okumak adına vaat edilen bu “çok kimlikli, çok kültürlü yeni Cumhuriyet” ivmesinin; geçen sürede yakalanmamış olmasını görmenin düş kırıklığı da var...
Bu kez Fransızlar toplu tepki konusunda tereddütlüler.
On ay öncesinin “Ben Charlie’yim/Je suis Charlie” akımı gibi evet.. sosyal ağlarda bir “Je suis Paris/Ben Paris’im” hareketlenmesi var ama bu çok daha düşük bir dalga boyunda.
Katliama ve barbarlığa karşı Müslümanlar arasında bu kez de -misal- “#NotInMyName” (Benim adıma asla!) hashtagiyle yürütülen bir kampanya var...
Ama...
“Müslümanım ve 1.5 milyar Müslümanın lanetlediği #ParisAttack (Paris saldırısını) lanetliyorum!” kabili sloganlarla yapılan bu kampanyaların hiçbiri; Charlie Hebdo günlerindeki yankıyı yakalamıyor.
Sabun köpüğü gibi kabarıp sönen tüm bu seferberliklerin günlük yaşamda bir karşılığının olmaması ve hele de Le Pen sağının yükselişte olduğu bir dönemde bu söylemlerin siyasi düzleme taşınamaması; kubbede “boş seda” etkisi yaratmalarına yol açıyor.
 
‘Dünyalar Savaşı’ gibi
On ay arayla daha ağır kayıp ve çok daha büyük bir vahşetle sonuçlanan yeni badirenin ardından; bu girişimler kamuoyunda artık bir “déjà vu” duygusu yaratıyor.
“Charlie Hebdo bunalımı”ndan sonra Paris’ten geçen duygu; “Fransa bu boy ölçüşmenin üstesinden gelecek!” duruşuydu.
Bu kez geçen duygu; “Bir arada yaşayabilecek miyiz?” şaşkınlığı...
Fransa’nın Hıristiyan, Müslüman yurttaşları arasına giren mesafeler ve kuşkular sanki daha arttı. “Müşterek gelecek” ve “diyaloğa” dair inanç daha yıprandı.
Bu kez geçen defadan farklı olarak, korkunun boyutu daha büyük.
“Charlie Hebdo” saldırısının hedefi belliydi.
Saldırı, peygambere “hakaret” ettiği iddia edilen bir dergiye yönelmişti.
Cuma geceki dehşet ise belirsiz.
Paris sokaklarında tanık olduğumuz sahneler, Steven Spielberg’in “Dünyalar Savaşı”nı aratmıyordu...
O unutulmaz Spielberg filminde hatırlarsanız, umulmadık anda yerden fırlayan canavarlar, etrafa rastgele dehşet saçar.
Kızılca kıyameti koparan bu “yaratıklar” karşısında insanlık çaresizdir.
Bataclan başta olmak üzere Paris’in çeşitli yerlerinde “Dünyalar Savaşı”ndaki gibi gelişi-güzel dehşet kusan IŞİD militanları, Fransız halkında çok ama çok derin bir korku yarattı.
Öyle ki Fransa Cumhurbaşkanı Hollande bile “korku duymamak mümkün değil” dedi.
Pazar gecesi, saldırı sonrasında ilk kez “Cumhuriyet Meydanı’nda” bir araya gelmeyi deneyen kalabalık; havai fişek olduğu iddia edilen bir patlamanın ardından çil yavrusu gibi dağıldı ve görülmemiş bir panik yaşadı...
Bu kez durum farklı...
Yaşananlar bu kez hepimizi yutabilecek bir “Dünyalar Savaşı” kadar vahim bir gerçek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları