Gün Geliyor...

18 Şubat 2014 Salı

Orta yaşı biraz geçmiş ak saçlı bir yurttaş Kızılay’a doğru ilerlerken “Babadan CHP’liyim” deyip şöyle devam etti:
“Sevgili Balbay, daha iyi muhalefet edeceğiz, değil mi?”
“Hayır” karşılığını verince duraladı. Soran gözlerle bakarken şu karşılığı verdim:
“Artık iktidar olmayı hedefleyeceğiz. Başlıca önceliğimiz bu olacak.”
Soran gözlerle ağzından şunlar döküldü:
“Gerçekten mi? Yapabilir miyiz?”
“Yapabiliriz” deyip şu karşılığı verdim:
“Bu iktidarın son kullanma tarihi doldu. Toplumda usul usul başka bir iktidar beklentisi yükseliyor. Buna en iyi karşılık verebilecek parti biziz.”
Sohbetimiz iktidarın gerçekten de değişmesi gerektiği, bunun da pek çok alametinin belirdiği üzerine devam etti.
Vedalaşırken tekrar sordu:
“Gerçekten iktidara gelebiliriz değil mi?”
Yine üzerine basa basa “Evet, gelebiliriz. Yeter ki buna inanalım. Başarıya inanmak yolun yarısıdır. Ben yarıladım, devamını birlikte yürümeye var mısın?” karşılığını verdim.
“Varım” derken elleri boynumda, omuzları omuzlarımdaydı.

***

CHP tabanını da etkisi altına alan “iyi muhalefet etme ve muhalefette kalma duygusu” toplumun pek çok kesimine hâkim. Geçenlerde iş âleminin örgütlü temsilcilerinden bir kişinin şu demecini okudum:
“CHP bu ülkenin en önemli partisi. Muhalefet yapacak, iktidarı denetleyecek ciddi bir güç gerekli. Bunu da en iyi CHP yapabilir.”
Sanki CHP’nin tek görevi muhalefet etmek! Bunu yaparken de zaman zaman ağzı burnu kırılsa da kendisini toplumun pek çok kesimine beğendirememek!
Gelinen noktada başta Başbakan’ın kullandığı dil olmak üzere iktidarın neredeyse tüm icraatı Türkiye’yi kamplara ayırmaya yönelik. Özellikle Başbakan’ın kullandığı dil, Anadolu’da ciddi şekilde yadırganıyor. “Başka bir yöntemle siyaset yapmak mümkün değil mi” sorularını yüksek sesle sorduruyor.
AKP iktidarının ilk yıllarında atılan her adımın içeride ve dışarıda anlatımını kolaylaştıracak “Demokrasi ilerliyor, Türkiye doğru yolda” izlenimini güçlendirecek unsurları vardı. Bugün bunların tümü tükendi. 12 Eylül 2010’da “Devrim yapıyoruz” naralarıyla gidilen referandumun en önemli maddesini oluşturan HSYK Yasası tamamen Başbakan’ın kaygılarına yönelik bir bencillikle değiştirildi. Yolsuzlukların, usulsüzlüklerin saklanacak bir yanı kalmadı. Bütün bunları gören toplum, “Oyumuzu başka kime verelim ki” sorusunu bir doz daha değiştirerek şöyle soruyor:
“Bu ülkeyi yönetecek başka bir parti yok mu?”

***

Önümüzdeki 16 ay içinde art arda yapılacak 3 seçimin başlangıcını oluşturan 30 Mart’ın ardından yukarıdaki soru başka şekilde sorulabilir. AKP ile CHP’nin arasındaki puan farkı tek haneli rakamlara indiğinde artık cumhurbaşkanı seçimi de 2015 Haziranı’ndaki genel seçimlerde bambaşka dengeler doğuracak.
Burada belirleyici unsur CHP. Bugünkü iktidarın yolsuzluklarını, olumsuzluklarını, hukuk dışı uygulamalarını topluma anlatmak, iktidara gelmek için yeterli değil. Bir kişiye her gün karnın aç, seni aç bırakıyorlar, deyip onun karnını doyuramazsınız. Nasıl doyabileceğini de anlatmanız gerekli. Son 2 ay içinde 22 kentte katıldığım 150 konferansta ve mitingde, toplumu “iktidarı değiştirmenin tadına varma” hazırlığında gördüm.
“Gün gelecek devran dönecek” diye başlayan sloganın zaman kipini değiştirmenin vaktidir:
“Gün geliyor, devran dönüyor...”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları