Bu Ne Saldırganlık!

30 Mayıs 2013 Perşembe

Adam öldürmediler, cana kıymadılar, yankesicilik yapmadılar, çalıp çırpmadılar, milleti kandırmadılar, aldatmadılar. Sadece “Ağaçları kesmeyin!” dediler. Kentin göbeğindeki tek yeşil alana sahip çıkmak istediler! Parkı, yeşili, oksijeni korumak için nöbet tuttular!
Karşılığında al sana biber gazı, al sana cop, al sana tekme tokat, al sana zulüm! Bu ne vahşet, bu ne saldırganlık! O bir avuç gence bu şiddeti reva görenlerin hiç mi utanması yok! Yazıklar olsun! Bu iktidar, bu kolluk güçleri bunca mı korkak, bunca mı zavallı!
Evet korkak bunlar! Gençlerden korkuyorlar! Tepkiden korkuyorlar! Ağaçlardan korkuyorlar. Ağacın gölgesinden korkuyorlar. Her dalı yemiş dolu bu dünyadan korkuyorlar! Ölüme ve ölümden sonraki dünyalara ibadet etmeleri bundandır!
Ama en çok, en çok başlarındaki padişahtan ve de onun gölgesinden korkuyorlar! Zulmü artırmaları bundandır!
Zavallılığın daniskasına bakar mısınız:
“Ampul Tayyip” sloganı atan liselilere polis soruyor: “Başbakanı sevmiyor musunuz?”
Ben bayılıyorum Başbakan’a ve ampul ışığında da olsa, büyük bir merakla yasa yapan iki ayyaşın kim olduğunu aydınlatmasını bekliyorum...

\n

Perlman konseri ve zavallı İstanbul

\n

Dünyanın en görkemli kemancılarından biri Itzhak Perlman İstanbul’da konser verdi. Yapı Kredi Özel Bankacılık getirtmişti. Konsere muhteşemdi, enfesti diye övgüler düzebilirsiniz. Ama aynı zamanda içler acısıydı.
Bininci kez tekrarlıyorum: Zavallı İstanbul! Konser salonundan yoksun lanetli kentim! Harbiye’de yedi kat yerin dibinde, korkunç bir mimari örneği olan, berbat bir akustiğe sahip İstanbul Kongre Salonu’ndaydı konser.
İlk eser
Beethoven’ın piyano (Rohan de Silva) ve keman için 1. sonatında, havalandırmanın pervane sesi, müzisyenlerle yarıştı durdu... Tam tepemde yanan ve dinleyiciye polis sorgusundaymış duygusunu veren projektörler yandı söndü, yandı söndü ve sonunda yanık kalmaya karar verdi. (Bunun önceden provası yapılmaz mı!)
İkinci eser
César Frank’in bestesine geçmeden, yerimi değiştirdim. Huşu içinde dinleyeceğim. Nerdeee! Önümde iki genç kadın, ellerinde telefonlar mesajlaşma yarışına girdiler. Arada da arkalarına bakıp salonu inceliyorlar... Geç de olsa dayanamadım, iki bölüm arasında “Niye konsere geldiniz? Yoksa çok iyi keman çalıyorsunuz da Perlman’ı beğenmediniz mi” diye sordum...
Parçanın sonunda yanıt verdi biri: “
Konser dinlemeye gelmedik. Görevdeyiz.” Cebinden polis kimliğini çıkardı. Biber gazı da var mı diye sormayı akıl edemedim! Yakında konser izleyicisine de kullanılırsa hiç şaşmam!
O zaman gördüm yanlarında oturan dört türbanlı hanımı. Kimin kızı, kimin karısı olduklarını bilmiyorum. Ama işte buradan sesleniyorum: Hanımlar beyler, ister kendiniz, ister bir yakınınız olsun, konsere gelirken korumalarınızı dışarıda bırakın. İnanın Itzhak Perlman dinlemeyi seçmiş insanlardan size hiçbir zarar, kılınıza halel gelmez!
Konser düzenleyicilere de bir rica: Lütfen biraz özen gösterin. Parayı bastırmakla olmuyor (O ne biçim program kâğıdı öyle!) Bir bilene danışmakta yarar var.
Bence “
büyük fedakârlıklarla” yabancı orkestralar, solistler getirtmek yerine, önce şu İstanbul’a yakışır bir salon için kollar sıvanmalı! AKM kaç yıldır kapalı farkında mısınız?..\t

\n

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları