Taksim Moskova'daydı

07 Haziran 2013 Cuma

Nâzım Hikmet Sesleniyor: Bir Ağaç Ölür Bir Halk Uyanır

\n

Moskova-Taksim hattındayım. Bedenim Moskova’ya gitti, ruhum Taksim’de kaldı. Kalbim ikisi arasında... Moskova’ya gitmek zorundayız çünkü şairin ölümsüzlüğe yolculuğunun 50. yıldönümünde Nâzım Hikmet Vakfı olarak mezarına koymak üzere, hasret yüklü Türkiye toprağı, Anadolu havası, İstanbul kokusu götürüyoruz... Oysa Taksim Meydanı’nda Gezi Parkı’nda kalmak zorundayım çünkü bir ağacı korumakla, haysiyetimizi korumak arasında bir fark olmadığını nihayet anlayanlar çoğaldı. “Farkında mısınız?” feryatlarımıza nihayet gözler ve kulaklar açıldı! İstanbul - Moskova - İstanbul hattında kalbim hem paramparça hem de heyecandan pır pır... (Önceki gün Moskova uçağından iner inmez Gezi Parkı’na koştum: Orayı yaşamaktan, dünkü yazımı yazamadım. Okurlardan özür dilerim.)

\n

Nâzım’a memleketimden...

\n

İşte Moskova’nın göbeğinde o devasa MIR Konser Salonu’ndayız. Her yer tıklım tıklım. Özellikle de gençler doldurmuş sıraları... Nâzım Hikmet Moskova’ya geldiğinde şiirlerini ilk kez bu salonda okuyup Moskovalıların yüreğini tutuşturmuştu. Şimdi sahnede onun şiirleri, onun ezgileri var... Sahnede Çellistanbul grubu Çağ Erçağ, Melih Kara, Murat Berk, Ozan Tunca; Bach’tan Astor Piazzola’ya uzanan bir yelpaze... Piyanist Orçun Orçunsel katılıyor onlara... Hüzün ve sevinç bir arada...
İlk fişeği
Güvenç Dağüstün ateşliyor: “Bugün sesim çok iyi olmayabilir. Çünkü günlerdir Gezi Parkı’nda biber gazı yiyoruz” diyor. Güvenç’in sesi yerinde ama bizim ciğerimiz yanıyor. Ve bir anda polisin şiddeti, vahşeti ama aynı zamanda Nâzım’ın on yıllardır hepimize verdiği direnme gücü, cesareti, korkuyu aşmışlığı ve o muhteşem umudu gelip sahneye yerleşiyor.
Edip Akbayram, şarkılarını “Nâzım dahil tüm devrim şehitlerimizin anısına okuyorum” diyerek söylüyor... Sivas’ta katledilenler, Hrant Dink, Uludere’de yok edilenler, bunların katillerini, sorumlularını gizleyip saklayanlara, koruyanlara duyulan o müthiş öfke gelip geçiyor sahneden!
Zuhal Olcay’ın özellikle “Memleketim” ve “Hiroşima” (besteler Fazıl Say) şarkılarında sadece memleket özlemi ve hasreti değil ama aynı zamanda özgürlük özlemi, demokrasi özlemi, insana saygı özlemi gelip yerleşiyor sahneye. Kadınların doğurma hakkından, kaç çocuk sahibi olacağına karar veren bir despota karşı öfke geçiyor sahneden. “Hiroşima’yla elbet barış umudu... Komşularla sıfır sorun deyip sonra dost bellediğini arkadan vurmamak” geliyor sahneye...
Şimdi sahnede
Zülfü Livaneli: “Her gün onun dizelerini hatırlayarak olayları yorumluyorum” diyor. “Bugün sağ olsaydı, Türkiye’de yaşananları coşkuyla izleyecek ve ‘Bir ağaç ölür, bir halk uyanır’ diyecekti.” Ortalık alkıştan inliyor. Zaten alkış hiç dinmedi ki! “Mutluluk” , “Yiğidim, aslanım, burada yatıyor...” Salonla birlikte söyleniyor. Gezi Parkı’nda yaşanan mutluluk gelip yerleşiyor sahneye: “Hey biz de varız! Biz bu Cumhuriyete sahip çıkan gençleriz. Farklıyız ama her görüşe saygımız var!” haykırışı, bin çiçek açıyor sahnede. Kimseye kul köle olmama kararlılığı...
Edip, Zuhal, Güvenç, Zülfü dördü birlikte konseri sonlandırırken genç izleyicilerin sahneye fırlaması
“Gezi Parkı, Biz Sizinleyiz!”, “Türkiye Sizinleyiz!” pankartları açmaları bir oluyor!

\n

Nâzım’dan \t\tmemleketime...

\n

Bir zamanlar “vatan haini” ve “düşman” bellenen solculara hakaret niyetine “Moskova’ya Moskova’ya!” denirdi. Oysa yıllardır Nâzım Hikmet anmalarını burada Rus-Türk İşadamları Birliği (RTİB) sürdürüyor. Bu buluşmanın da Mimarı Nâzım Hikmet’i Anma Komitesi Başkanı Ali Galip Savaşır. Her fırsatta buradaki işadamlarının Nâzım Hikmet’e duydukları minneti dile getiriyor. 25 yıldır Rusya’da emekleri var... “İlk günden beri bize güç verdi Nâzım Hikmet. Bu milletle ortak paydamız oldu” diyor. “Biz de ona layık olmaya çalışıyoruz” diyor.
Ertesi sabah, 3 Haziran günü, Türkiye’den gelen 100 kişilik grup, artı Moskova’da yaşayan Türkler, Nâzım Hikmet tutkunu Ruslar, dostları, öğrencileri Moskova’da Novodeviçi Mezarlığı’ndayız.
Anadolu toprağı mezarına döküldü. Herkes bir kırmızı karanfil bıraktı toprağa... Yine çellolar eşliğinde onu anıyoruz ama onun sesini bugüne taşıyoruz. Taksim Meydanı’nda hâlâ onun şiirleri söyleniyor, yüksek sesle... Bu kez Gezi Parkı ve Taksim afişleri daha da çoğalmış. Direnişi görmezden gelen medyaya öfke çoğalmış!
Nâzım’a getirilen karanfil yığınları arasından 3 karanfil seçip çantama attım. Moskova’dan doğru Taksim Meydanı’na... Karanfillerin birini Gezi Parkı’na, birini Atatürk Anıtı’na, birini de AKM’nin önüne bıraktım. 3 Karanfil. Adları: Direniş, Mutluluk ve Umut’tu...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları