Hikmet Çetinkaya

Sizin Hiç Çocuğunuz Öldü mü?..

21 Şubat 2014 Cuma

Eğer insan hayatını önemsiyorsanız, sevgiyi yüreğinizde çoğaltıyorsanız, vazgeçilmez bir tutkuyu, özlemi, sevdayı düşüncelerinize yansıtıyorsanız...
İşte o zaman özgürlüğe doğru koşuyorsunuzdur!
Hayat kimi zaman acılarla, hüzünlerle sürer! Siz zindanlarda hiç ölüm haberi aldınız mı?
Babanız, anneniz, kardeşiniz, karınız, oğlunuz, yakınlarınız, dostlarınız öldü mü?
O daracık hücrede yatarken, havalandırmaya çıkarken, televizyon izlerken ülkenizin çocukları öldürüldü mü?
Karakol baskınları...
Mayınlı tuzaklar...
Mehmet’ler, Ahmet’ler...
Ceylan’lar, Ceren’ler...
Etkisiz hale getirilen 17 yaşındaki çocuklar...
Bu coğrafyada yaşayan, etnik kimlikleri, dinleri, inançları farklı tüm insanlar...
Çocuklar...
Bedenine 13 kurşun sıkılarak öldürülen evlatlar...
Kan içinde evlerinin önünde babalarıyla...
Zindanda yatan, ölümcül hastalığa yakalanan tüm tutuklular, hükümlüler...
Evet, AYM dün sabah, Silivri’de beş yıldır tutuklu bulunan 23 yıl hüküm giymiş kanser hastası Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tahliye edilmesine karar verdi...

***

Benim ülkemin tarihi hem kanlı hem de karanlıktır...
Bildim bileli devlet ceberut, devlet öz çocuklarını öldürür...
Devlet büyük, insanlık küçüktür...
Devlet babadır!
Sıkıyorsa bir polise karşı çıkın, hukukun üstünlüğünü, suçsuz olduğunuzu kanıtlayın; sizi alıp götürür.
Polis, halkın değil devletin polisidir!
Polis şöyle der yurttaşa:
“Devletin polisine karşı mı çıkıyorsun!”
O polis günlerce uyumadan çalışır, ama bir sendikası yoktur...
Horlanır, ezilir...
Büyük kentlerin varoşlarında oturur!
Memuru da gazlar, öğrencileri, emekçileri de!..
Elinde silah, sanki savaşa gidiyor...
Bu devlet Fatih Hilmioğlu gibi ağır hasta tutukluları salıvermez...
İster Ergenekon, ister Balyoz, ister KCK, ister bir başka davadan yargılanıyor olsun...
Bu devlet sahte kanıt üretir, ülkeyi yönetenlerin gözlerinin içine baka baka...
Başbakan ses çıkarmaz...
Paralel yapıya bakar 17 Aralık’tan sonra...
Harami, çete, şu bu!..
Dün yazdım, yineleyeyim:
“Sen 11 yıllık başbakanlığın sırasında o yapıyla işbirliği yaptın mı, yapmadın mı?”

***

Yargının görevi ne?
Eğer bu “paralel yapı” askerin, yargının, polisin içine sızmışsa 1986 yılında İzmir Maltepe, Bursa Işıklar, İstanbul Kuleli Askeri Lisesi’ne sahte sağlık raporuyla öğrenci sokulduğuna bakın...
Yargı tutanakları MİT’in, polisin, TSK’nin elindedir...
Aynı yıl askeri liselerden atılan öğrencilerin dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından Özel Anadolu Liseleri’ne aktarıldığını devlet biliyor...
Sır değil bunlar!..
Ben o yıllarda yazdım!
Burada yapılacak olan şu:
Çete, harami demeyeceksin, bir örgüt varsa bunu sahte değil gerçek kanıtlarla ortaya çıkarıp, bağımsız yargıya bırakacaksın. Demokratik bir hukuk devleti, siyasal iktidar yasaklarla değil, yasalarla yönetilir.
Daha düne kadar Fethullah Gülen’e bakanları, başbakan yardımcılarını gönderen kim?
Hele hele Türkçe Olimpiyatları sırasında salonu dolduranlara “Artık dön, bu hasret bitsin” diyen kimdi?..
Neden bozuldu bu ortaklık? Neden intihar etti Albay Tatar?

***

Ergenekon’un kasası diye manşetler atan gazeteleriniz, Ergenekon sanığı Kuddusi Okkır’ın kanserden ölmesine niye sessiz kalmıştı?
Yoksuldu Okkır, cenazesini arkadaşları ve karısı kaldırdı.
Hilmioğlu Silivri’de yatarken üniversite öğrencisi oğlunu yitirdi!
İçiniz acıdı mı?
Çünkü siz ve sizler Ergenekon’un, Balyoz’un savcısıydınız cemaatle birlikte...
Elmalarla armutları bir torbaya koymuştunuz...
Tıpkı KCK davalarında olduğu gibi!..
Unutulmasın hukuk, adalet gün gelir herkese gerekir!

***

Yazıma noktayı koyunca CHP’li Ayaydın’ın, cemaati “sivil toplum örgütü” olarak gördüğü açıklamasını gördüm odatv’de..
Şaşırıp kaldım!
Bir tarikat ne zamandan beri demokratik kitle örgütü olarak karşımıza çıkıyordu?
Demokratik seçim mi yapıyordu tarikatlar lider belirlemek için!..
Yapmayın CHP’liler, yapmayın!
Ayağınıza kurşun sıkmaktan vazgeçin!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları