Kapitalizm ve ‘Antropocene’

11 Ocak 2016 Pazartesi

Nature (Mart 2015) ve Science (Ocak 2016) dergilerinde yayımlanan iki araştırma, ilk kez 1960’larda Sovyet bilim insanları, sonra 1980’lerde ekoloji uzmanı Eugene Stoermer tarafından geliştirilen (Wiki), gezegenin, insanların (“antropo”) etkinliklerinden kaynaklanan yeni (“cene”) bir jeolojik döneme (Antropocene) girdiğine ilişkin savları kesin olarak kanıtlıyor.

Şu ‘insanın’ yaptığı
Gezegenin jeolojik durumunda belirgin değişiklikler, ayrı birer jeolojik dönem olarak tanımlanıyor. Antropocene kavramına gelene kadar, jeolojik dönemler adlarını gezegenin kendi jeolojik dinamiklerinden alıyordu. Yaklaşık 4.5 milyar yıl yaşındaki bu gezegende, 200 bin yıl önce ortaya çıkan, ancak 5 bin 500 yıl önce okuyup-yazmaya (kayıt tutmaya) başlayabilen bir canlı türünün etkinlikleri, gezegenin durumunda bir noktadan sonra belirgin bir değişiklik yarattı. Bu yüzden de bu yeni döneme “Antropocene” deniyor.
Yukarda değindiğim iki çalışma çok kapsamlı araştırmalara dayanıyor; önceki çalışmaların bulgularını destekliyor, güçlendiriyor.
İnsanların etkinliklerinin, gezegen üzerinde yeni bir jeolojik dönemin başladığını gösteren sonuçları kabaca yedi başlık altında toplanıyor. (1) Radyoaktif kalıntılar (tortular); (2) Fosil yakıtlar, karbon dioksit düzeyi; (3) Çimento, alüminyum, plastikler gibi yeni materyaller; (4) Ormanların yok edilmesi, sondaj ve madencilik faaliyetleri, doldurma yoluyla toprak kazanma, barajlar; (5) Azot dengesini bozan suni gübreler; (6) Küresel ısınma; (7) Canlı türlerinin kitlesel yok oluşunda hızlanma.
Gezegenin üzerinde 200 bin yıldır insanlar var. Ancak “Bu insanlar gezegenin durumunda ne zaman belirgin etkiler yapmaya başladı?” sorusuna gelince, ilk 199 bin 500 yılı hızla geçmek gerekiyor. Nature dergisindeki araştırma, Antropocene’in başlangıcını sömürgeciliğin başladığı 1610 yılına, ikinci araştırma ilk nükleer patlamaya göndermeyle “büyük hızlanma” olarak da adlandırılan dönemin başladığı 1950’lere koyuyor.

Kapitalizmle ne ilgisi var?
İlk tarih, kapitalist üretim tarzının doğuşunda büyük yol oynayan ilkel birikim döneminin hızlandığı aşamayla ilgili. İkinci tarih de ilk kez gerçekten küresel bir hegemonya (iki kamplı da olsa) düzeninin şekillendiği, kapitalizmin kitlesel üretim ve kitlesel tüketim yapmaya başladığı, Fordizm, “tüketim toplumu” gibi kavramların popüler kültüre girdiği dönemle ilgili.
Peki, neden aniden, insan etkinliği yerine kapitalizm kavramını kullanmaya başladım? Şundan: Bir süredir, toplumsal olayları değerlendirirken “insan hakları”, “insana değer vermek” gibi ilk anda akla uygun gelen kavramlarla düşünmeyi seviyoruz. Ancak, “insanı” yalnızca (tüm diğer özelliklerinden soyutlayarak) insan olarak tanımladığımızda, onu biyolojik varlığına indirgeyip herhangi bir “hayvan” olarak tanımladığımızı sanırım fark etmiyoruz.
Gerçekteyse (burada/şimdi) insan toplum içinde, o toplumun (ona uyumlu, ondan yana, ona karşı; kendi konumu üzerinde düşünebilen) insanı olarak var olur. Toplumun insanı, genelde sınıfsal konumu, ulusal, etnik, cinsel kimliği ile; özelde Platon’a atıfla, “techne” - özgün faaliyeti, işlevi ile tanımlanır: Salt insan olarak değil! “Salt insan” yoktur.
Bu açıdan baktığımızda, nüfus artışı, fosil yakıt kullanımı, atmosferde CO2 oranı göstergelerinin “kapitalizm öncesi insanın” 199 bin 500 yılı boyunca neredeyse değişmeden geldikten sonra 18. yüzyılın insanının etkinliği sonucunda hızla arttığını görebiliyoruz. Antropocene’e yol açan etkenlerden, nükleer atıklar, suni gübre dışındakileri, bu dönemden başlatabiliriz. Bu dönem ise kapitalist üretim tarzının, onun insanının etkinliklerinin belirginleşmesiyle çakışıyor. Antropocene kapitalist insanın ürünüdür!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları