Doğan Satmış

Mustafa Koç ve hayata bakış

23 Ocak 2016 Cumartesi

Türkiye’nin en varlıklı ailesinin veliahtıydı. Çok iyi yetiştirildi, eğitimini İsviçre ve ABD’de yaptı.
Diğer ailelerde babalar daha ileri yaşlarda veya “takdiri ilahi” ile görevlerini çocuklarına devrederken Rahmi Koç çok önceden bunu yaptı, ona şans verdi.
Mustafa Koç da erken yaşta geçtiği Koç Holding’in yönetiminde harikalar yarattı. Holdinge bir holding daha katacak kadar başarılı oldu, iş verdiği çalışan sayısını 95 binlere kadar çıkardı.
Türkiye’deki en büyük sanayi kuruluşlarından ilk üçü, beşi mutlaka Koç’tan geldi.
Beko ile yurtdışına açıldı, en bilinen beyaz eşya üreticisi oldu. (Halen de Barcelona futbol takımının formasında adı yazılı iki dünya firmasından biri Katar Havayolları, diğeri yalnızca Beko.)
Golf oynayan, sualtına dalan, safariye çıkan ve her gezisinde profesyonel fotoğraf çeken, sonra bunları da “mvkphotography.com” internet adresinde herkese sunan, çok renkli biriydi.
Zenginliğin gösterişinden çok, derinliğine inanır, her türlü kültür ve sanat girişimine destek olurdu.
Birkaç bilim meraklısı dışında Türkiye adını duymamışken ileride Nobel alacak Prof. Aziz Sancar’ı bulup ödüllendirecek kadar öngörülüydü.
Dünyanın en ünlü insanlarını, tanınmış gazetecileri sessizce İstanbul’a getirir, ağırlar, dolaştırır, kimsenin ruhu duymazdı.
2011’de, dünyanın en önemli müzelerinden New York Metropolitan’a 10 milyon dolar bağışlayıp “Osmanlı Sanatı” bölümünde Koç ailesi adına iki galeri açıldığında beraberdik. Müzesinin verdiği davetlere gururla katıldık.
Aile olarak en büyük üzüntüleri, İstanbul’a büyük bir müze kazandıramamaktı.
Bu amaçla 100 milyon dolar ayırmışlardı ve Ankara’dan, mekân tahsisi bekliyorlardı. Kafalarında Haliç Tersanesi veya Tepebaşı’ndaki TRT binası vardı. Eğer ayırdıkları parayı mekâna verseler, müzeye harcayacak para kalmayacaktı.
Ancak maalesef AKP hükümeti, böyle bir yeri vermeye yanaşmadı, o müze hayali de gerçekleşmedi. (Dünyanın uygar ülkelerinde, SADECE AMA SADECE müzeler için arsalar tahsis edilir, bizim gibi otel, AVM yapmayı kimse düşünmez.)
Mustafa Koç, bu hayali gerçekleştiremeden göçtü gitti.
Espriliydi, çalışanlarının yanında durmaktan korktuğu patronlardan değildi, alçak gönüllüydü.
Gazetecilerle dövizin yükselip yükselmeyeceği konusunda bahse girer, bunu yaparken de “Unutmayın, yarın 500 milyon dolar bozdurup dövizi düşürebilirim” diye espri yapmaktan kaçınmazdı. Bahsi kaybedince de sözünü tutmayı unutmazdı.
“Zenginin malı gider, hizmetçinin canı gider” diye bir deyim vardır; kraldan çok kralcı olmayı anlatır.
Mustafa Koç bunu bilirdi. Gazetecilere verdiği bahis yemeğinde, kendisine ait otelin restoranında sıradan otel mönüsü sunacağını görünce, “Siz sushi’yi iyi yapıyormuşsunuz, gazeteci arkadaşlarımız denemiş olur” deyip tüm servisin bir anda yenilenmesini sağlamıştı.
Dün Mustafa Koç’un ölümüyle sarsılan genç insanlar, “Yahu dünya malı dünyada kalır, artık yatırım filan yok, hayatın tadını çıkaracağız” diyorlardı.
Ölümüyle bile gençlere ders oldu, “Hayata bir kez gelinir, yaşayın” dedirtti.
Nur içinde yatsın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Volkan nasıl patladı? 21 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları