Suriye odaklı 3. dünya savaşı...

16 Şubat 2016 Salı

Dünyanın efendilerinin iktidarlarının sorumlu olduğu, kendilerinin de yok oluşu anlamına gelecek, yeni ekonomik-sosyal-siyasal krizlerin dalgalarına dayanamayacakları sonucuna vardıkları noktalardayız. Hesap verme, kirli çamaşırların, sorumlu oldukları günahların ortaya çıkması korkusu her şeyin üstünde öylesine belirleyici ki... İnsan hakları, dünyanın, ülkenin geleceği, sorumluluklarına ilişkin işlenmiş suçların yükleri öylesine ezici ki. Saldırganlıkla, yıldırarak, yok ederek sonuç alma öfkesi öylesine yükselmiş ki... Tarihçiler, toplumbilimciler hangi adımların atıldığı, hangi söylemlerin öne çıktığından çok, ekonomik-sosyal-siyasal gelişmelerdeki kaosa, savaş atışları ile yayılan dalgalara bakarak; Suriye gelişmelerinden bile, tek başına geri dönüşü olamayacak sonuçları çok karanlık, şiddet dozu çok yüksek bir 3. dünya savaşına doğru yola çıkıldığının uyarılarını yapıyorlar...
Çok kısa zaman dilimleri içinde yaşanan, her tür kurumlaşmanın zorunlu kıldığı evrensel, ulusal değerleri, hukuk kurallarını yok sayan, çok çelişkili “u” dönüşlerinin tartışılmasının dahi anlamsız gibi durduğu dayatmalarla yüz yüzeyiz...
Nereden bakarsanız bakınız ülkemizde geçerli, siyasal erki bağlayan, dışına çıkılacak icraatların İktidar erki adına kullanılabilirliğini yasaklayan, olmazsa olmazların bir bölümünün değil, neredeyse alay edercesine, meydan okunarak ayaklar altına alındığı günleri yaşıyoruz. Otoriterliğe geçişin anahtarı sayılan Türkiye tipi başkanlığın önünü kapatan, Meclis’te antidemokratik seçim hukuku içinde oldukça demokratik temsili sağlamış seçim sonuçlarını tanımayarak.. Yeniden, Meclis’i çalıştırmayarak yeni seçime gidilmesi başta, medya güdülemesi, seçmeni istikrarsızlık, ekonomik-sosyal-siyasal krizlerin her olasılığı ile, savaşla korkutarak yenilenen seçimlerden sonra da oluşturulan tek kurum Hükümetin kuruluşu. O da başkanlık rejimi dayatmasına zorlanan programın ötesinde, tüm icraatlarında önce Saray’dan ilan edilen yol haritalarına bağımlı çalışmaya alabildiğine zorlanarak...

***

Vahim bir noktaya gelmemişiz gibi hafta başına Meclis’in gündemine taşınmasına gerek duyulmayan yeni bir Suriye stratejisi, “mukabele” kriterleri ile uyumlu olduğu söylense de, Rus uçağının düşürülmesi sonrası en kritik sonuçları açık, sınırdan Suriye topraklarına ateş açılması, yetmez; Sudilerle, Sünni İslam odaklı askeri ittifak oluşturulması cephesinden Suriye’ye girilebilmesi tehdidi ile karşı karşıya kalıyoruz... 3 muhalefet partisinden “Meclis iradesinin yok sayıması olmazına karşı sert itirazlara..” Hükümet’ten, “Meclis’e başvurmaya gerek duymuyoruz” yanıtı.. En olmayacak gündemde dahi parlamenter düzeni yok sayma anlamına geliyor...
Kuşkusuz Suriye’de yaşanan kaos, ırklar, mezhepler, Suriye üzerinden dünyayı yeniden en kirli siyasal çıkarlar hesaplarında yeniden paylaşmada yenilen olmama uğruna yapılan kirli işlerin, çamaşırların ortalığa saçılmasında çok haklı gerekçelendirmeler de var...
En yalını tek kutuplu dünya düzeninin çöküşünün ilanı sonucunu üreten, ABD’yi vuran 11 Eylül gökdelenlerin yıkılması ile ortaya çıkmış kuralsız düzenin kuralsız savaşlarının belirleyiciliği başlangıç... ABD’nin Afganistan-Irak işgalleri ile başlayan, Arap baharları, parçalanmış Sovyetler üzerinden kırmızı-turuncu karanfil darbeleri yumuşak senaryolarının tümünün birden iflası tırmandırıcı... Emperyalizmin amip gibi büyümesi milyarlarca dünyalıyı öylesine aşağılara çekti ki...
Desteklenen diktatörlükler, otoriter rejimlerin yanına, yüksek sayılarda yeni otoriter rejimlerin yaratılması da yetmedi. İnsanlığın insanca yaşam adına haksızlıklara karşı insanca direnişini kırmaya yönelik, ırklar, dinler, mezhepler, aşiretler, her türden alt kimliklerle cepheleşmeleri, düşmanlıkla ötekileştirilmeleri süreci kaçınılmaz bataklıkları, kaosu üretti... Türkiye yeni soğuk savaşta cephe ülkesi olmaktan ya kurtulacak, ya da...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları