Sektörün ilacı Ar-Ge'de

16 Mart 2009 Pazartesi

Türkiyenin en eski ilaç firmalarından birinin 3. nesil yöneticisi Nezih Barut. Aynı zamanda İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı. Sahibi olduğu Abdi İbrahim yüzde 100 yerli sermayeli bir şirket ve dünyanın en büyük ilaç şirketleri sıralamasında 96. sırada. 2003ten beri de ciro ve toplam kutu satışında Türkiye ilaç sektörünün lideri. Nezih Barut ise Forbesin en zengin 100 Türk listesinin içinde.

Dede Abdi İbrahim, 35 yaşında öldüğü için fazla ilaç yapma şansına sahip olmamış. İşin başına geçen babaanne, şirketi ayakta tutarak oğlu İbrahim Baruta devretmiş. Ama o da 45 yaşında ölünce, kız kardeşinin doktor olan eşi, görevi devralarak şirketi ayakta tutmuş ve 1981de 3. kuşak eczacı torun Nezih Barut, bayrağı devralmış. 28 yıldır da şirketin başkanı. Barut ile hem Abdi İbrahim hem de ilaç sektörünün bugünü ve geleceği konusunda sohbet ettik...

- Abdi İbrahimin bir özelliği kriz dönemlerinde de büyümesi... İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, şirketinizi ve ilaç sektörünü nasıl etkiledi?

BARUT - İlaç sektörü kriz dönemlerinde diğer sektörlerden daha şanslıdır. Bizim esas müşterimiz devlet. İlaç sanayisinin ürettiği ya da ithal ettiği ilaçların yüzde 90ını devlet alıyor. Tabii krizden kaçınılmaz olarak biz de etkileniyoruz. Kutu bazında yüzde 10, satış bazında yüzde 20 azalma var. Şubat ayının verileri henüz gelmedi, ama benzer düşüşü şubat ayı için de bekliyoruz. 2009 yılında bütün bu olumsuzluklara karşın yine de yüzde 10 büyüme bekliyoruz.

- Bu büyüme nereden kaynaklanacak?

- Piyasaya yeni ilaçların girmesinden kaynaklanacak bu büyüme.

Biz krizlerde büyüyen bir firmayız. Sizin de söylediğiniz gibi 1994 ve 2001 krizlerinden büyüyerek çıktık. İstihdam açısından baktığımızda ocak ayında 200 kişiyi işe aldık. Yeni ilaçlar çıkacağı için mart sonunda 100 kişi daha alacağız. Şu anda 2 bin 650 kişiyiz.

Pazar ne kadar büyükse biz ondan daha fazla büyüyeceğizmisyonuyla hareket ediyoruz. Bunu da bugüne kadar gerçekleştirdik. Bizim ilaç pazarında payımız satış bazında yüzde 7, kutudaysa yüzde 9.2. Her ikisinde de pazar lideriyiz. Dünyada da en büyük ilaç şirketleri sıralamasında ilk 100 içindeyiz.

Ciromuz geçen yıl 839 milyon dolar oldu. Üretim tesisimiz Hadımköyde

- Bir de Cezayir deneyiminiz var sanıyorum...

- Cezayirde ilk 10 ilaç firmasının içindeyiz. Geçen yıllarda Cezayir hükümeti üretim yapılmadığı takdirde ithalata izin vermeyeceğini açıkladığı için 2008 yılında üretim yapmak amacıyla orada bir arsa satın almıştık.

Sonra bu karar değişince de vazgeçmiştik, yeniden Cezayir hükümeti üretim şartı getirdi, şimdi zorunlu olarak orada yatırım yapacağız.

İhracat konusunda Cezayir tek ülke değil, KKTC, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Endonezya, Lübnan ve Vietnam da iş yaptığımız pazarlar.

- 2008 yılı içinde bir de Ar-Ge merkezi kurdunuz...

- Türkiyenin ilaç ihracatı, potansiyelinin çok altında. Buna paralel olarak bizim de Abdi İbrahim olarak büyük bir ihracatımız yok. Ancak ihracat yapabilmeniz için Ar-Ge yapmanız da şart.

Bizim ihracatımız 35 milyon dolar. Önümüzdeki 5 yıl içinde 75-80 milyon dolara ulaşma gibi bir hedefimiz de var. Bu yüzden toplam 37 milyon dolarlık yatırımla bir Ar-Ge merkezi kurduk.

3 bin 500 metrekaresi laboratuvar alanı olmak üzere, toplam 13 bin metrekare alana kurulan Ar-Ge Merkezinde, birçoğu doktora seviyesinde eğitime sahip olan 100 uzman görev alıyor.

Merkezimizde uluslararası firmalarla ortak projeler geliştirirken bir yandan da üreteceğimiz ilaçların ruhsatlarını alarak Avrupa ülkeleriyle ABDye ilaç satışına başlamayı hedefliyoruz

2009 yılı için 20 milyon dolar civarında Ar-Ge bütçesi ayırdık ve her yıl cironun yüzde 5i kadar Ar-Ge yatırımı yapacağız.

- Bu merkezde ne tür çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?

Türkiye ilaç sektöründe Ar-Ge derken tabii yeni molekül keşfetmekten bahsetmiyorum. Ancak referans ilaçlar üzerinde yürütülecek çalışmalar sonucunda, hasta kullanım sürecine kalite katmak ya da ilaç etkinliğini arttırmak mümkün.

Değer katılmış eşdeğer ilaçlar üreterek bireylerin tedavi süreçlerinde kolay kullanım ve daha düşük maliyet gibi pek çok fayda sağlamayı amaçlıyoruz...

Bu merkezde patent süresi dolan moleküllerin süper jenerikleri de yapılacak. Mesela 2 farklı molekülü aynı tablette birleştirerek 2 tablet yerine tek tablet ya da yutma zorluğu olan yaşlılar için dil altında eritme gibi...

Ya da ağrı kesici molekülü ve mide asidini düzenlecek molekülü tek bir ilaçta birleştirmek gibi... Dünyada bu yapılıyor ve 20 yıllık patent alınıyor. Artık Türkiyede de yapılacak. Biz de bu doğrultuda 2 patent başvurusu yaptık...

‘Gecikmenin bedeli 3 milyar Avro’

- Avrupada ve Türkiyede eşdeğer ilaç kullanımı ne durumda?

- Avrupada eşdeğer ilaç kullanımı sayesinde kamu maliyesinde 20 milyar Avrodan fazla tasarruf sağlandı. Türkiyede de eşdeğer ilaç kullanımıyla sağlanan tasarruf son 5 yılda 3.8 milyar TL oldu. Ancak şunu da vurgulamalıyım ki eğer bu ilaçların pazara gecikmesiz olarak girmeleri sağlansaydı 3 milyar Avro daha fazla tasarruf sağlanabilirdi. Bugün Türkiyede eşdeğer ilaç ve orijinal ilaç tüketimine baktığımızda kutu bazında yüzde 80 yerli, yüzde 20 ithal olduğunu görürüz.

Ancak orijinal ilaç daha pahalı olduğu için TL bazında oranlar yarı yarıya. Bu arada şunu da söylemek istiyorum ABDde eşdeğer ilacın pazar payı yüzde 90larda.

Eşdeğer ilaca erişim kolaylaştırılmalı

 

Öncelikle koruma, sadece tedaviye gerçekten yenilik getiren buluşlara sağlanmalı. İkinci olarak da buluş sahibine tekel hakkı verildiğinde, bu hakka yönelik suiistimaller ve hakkın yersiz şekilde genişletilmesi engellenmeli.

- Türkiye ilaç pazarının büyüklüğü 11.1 milyar YTL; miktar olaraksa 1.3 milyar kutu. Buna karşın Türkiye akaryakıt, demir-çelik, makine ve plastik ürünlerden sonra en büyük cari açığı ilaç ve eczacılık ürünlerinde veriyor. Ayrıca cazip bir pazar olduğu için yabancı firmalar yerli firmaları satın alıyor. Sektörün bugün içinde bulunduğu durumu nasıl tanımlıyorsunuz?

- Türkiyenin son derece gelişmiş bir ilaç sektörü var. 100 yılı aşkın bir geçmişe sahip, son teknolojiyle üretim yapıyor, yetişmiş ve becerikli bir insan kaynağı var. Buna karşın neden bu kadar fazla ithalat yapılıyor? Sektörde bugün 330 firma faaliyet gösteriyor, bunların önemli bir kısmı ithalatçı. Bu kadar çok firma olmalı mı? Tüm bunlar tartışılır. Tartışılmalı da...

Her yıl yurtdışına satılan mamul ilaç ve hammaddenin yaklaşık 10 katı ithal ediliyor. 2008 yılında eczacılık sektöründe 437 milyon dolarlık ihracat yapılırken ithalat 4 milyar 360 milyon doları buldu.

- Neden bu kadar fazla ithalat?

- Çünkü ithalat çok cazip. Üretici ile ithalatçı aynı kefeye konuluyor. İşletme maliyetleri hiç yok, öyle enerji, su, elektrik gibi girdi artışlarından etkilenmiyor.

- Peki ne yapılabilir?

- Az önce bahsettiğim Cezayir modeli burada da uygulanabilir. Burada üretim yapılmazsa ithal izni vermem denebilir. Türkiyede AB ile yapılan gümrük birliği anlaşması ne yazık ki bu konuda bizi bağlıyor...

Başka bir yolsa şu: Bakanlık ithal ruhsatıyla üretim ruhsatını farklılaştırabilir; üretim ruhsatını daha çabuk verebilir.

Devletin ilaç bütçesi 200 yılında 14.5 milyar lira olarak gerçekleşti. Hükümet eşdeğer ilaçların piyasaya daha çabuk çıkmasını sağlayabilir.

Bilmeyen için hatırlatayım; eşdeğer ilaç patent süresi sona ermiş ilaçların eşdeğer üretimine denir.

Aynı kalitede ve daha ucuz olduğu için tercih edilir. Ancak bu konuda ciddi tıkanmalar yaşanıyor.

Bu yalnız Türkiyenin sorunu değil. Avrupa Komisyonu Rekabet Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ilaç sektörü soruşturması ön raporu da eşdeğer ilaçların pazara girişinde ciddi engellerle karşılaşıldığını somut olarak ortaya koydu. Biz eşdeğer ilaç endüstrisi olarak, inovasyonu teşvik etmek üzere kurgulanmış fikri mülkiyet haklarını kesinlikle destekliyoruz.

Ancak bu haklara ilişkin 2 hususun göz önüne alınması gerektiğini ısrarla vurguluyoruz.

Öncelikle koruma, sadece tedaviye gerçekten yenilik getiren buluşlara sağlanmalı. İkinci olarak da buluş sahibine tekel hakkı verildiğinde, bu hakka yönelik suiistimaller ve hakkın yersiz şekilde genişletilmesi engellenmeli.

Ayrıca ülkemizde eşdeğer ilaç kullanımını teşvik eden bir sistemin de oluşturulması gerekiyor. Bu amaçla, eşdeğer ilaçlar için katkı payının daha düşük tutulması veya eczacılara eşdeğer ürün vermeleri ve doktorlara eşdeğer ilaç reçetemeleri durumunda doğrudan prim ödemesi yapılması gibi teşvik politikalarının uygulanması son derece önemli.

 

Portre

Nezih Barut

Abdi İbrahim İlaç Sanayi ve Ticaret AŞ’nin yönetim kurulu başkanı olan Nezih Barut 1952 yılında İstanbul’da doğdu. Ailedeki üçüncü kuşak eczacı olan Nezih Barut, 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. Barut, temeli 1910 yılında dedesi Abdi İbrahim Bey tarafından atılan Abdi İbrahim İlaç Fabrikası’nda 1976 yılında göreve başladı. 30 yıl farklı pozisyonlarda görev yapan barut, sırasıyla üretim müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı, genel müdürlük yaptı. Son yıllarda yönetimde kurumsallaşma çalışmalarına hız veren Nezih Barut, şirket yönetimini profesyonel yöneticilerle paylaşarak, kendisi şirketin yönetim kurulu başkanlığını yürütüyor. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı olan Barut, ayrıca; İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Ticaret Odası (İTO), 1907 Fenerbahçe Derneği ve FB Spor Kulübü üyesi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları