‘Bon pour l’Orient’* Merkel

24 Nisan 2016 Pazar

Venedik’e son gittiğimde “Büyük Kanal”a bakan villaların birinin bahçesinde abuk bir astronot enstalasyonu görmüştüm.
“Accademia” köprüsünün yanında 5 asırlık bir villanın zarif selvilerle çevrili bahçesinin ortasına dev boyutlarda bir beyaz sandalye yerleştirmişler.
Sandalyenin sırtına da gene aynı şekilde, dev bir astronot iliştirmişler. Yerçekimine meydan okuyan beyaz-alçı astronot sandalyeye tabii oturtulmamış. Sandalyenin tepesine teğet dokunacak şekilde havada süzülür gibi tasvir edilmiş.
Selviler, akasyalar, ortaçağ kiliselerinin çan kuleleri ve gotik pencereli Venedik villaları arasından göğe yükselen kar beyazı bu astronot, belleklerde asla bir daha unutulmayacak iz bırakıyordu. Norveç göçmen bakanı Sylvi Listhaug’un Lesbos açıklarında; “Ege’yi geçmeye çalışan mültecilerle empati deneyimi” fotoğraflarını görünce, aklımda Venedik’ten hatırladığım o absürt astronot canlandı.
Bakanın fotoğraflarına bilmem rastladınız mı... Mülteci karşıtı görüşleriyle bilinen Norveçli bakan; Akdeniz’i yaşamları pahasına aşmaya çalışan göçmenlerle sözüm ona “empati yapmaya” yeltenmiş. Astronot giysilerini aratmayan turuncu bir cankurtaran tulumunu üstüne geçirip kendini Lesbos sularına bırakmış.
Venedik semalarındaki asılı astronot heykeli gibi Ege’de suyun yüzeyinde süper korunaklı tulumuyla kalan bakanı, beraberindeki Norveç kurtarma ekibi birkaç dakika sonra sudan çıkartmış.

‘Özel bir deneyim!’
Bakanın dışarı çıkarken söylediği ilk cümle “Çok özel bir deneyimdi” olmuş.
Tabloyu izlerken önce işte aklıma Venedik bienallerinin süper gerçekötesi sanat yerleştirmeleri geldi.
Ardından televizyonların bundan böyle olmazsa olmazına dönüşen “Survivor” minvali “realty-show”ları hatırladım.
Norveçli bakanın “Lesbos empati şovu” gerçektötesi bir bienal yapıtı ile bir TV realty’sinin karması denli “sanal”dı.
Bakana bu empati egzersizi için arkadan çok eleştiri gelmiş.
Sosyal medya kanallarında çok sayıda takipçi bu kıyılarda ölen küçük bebek Aylan Kürdi’yi hatırlatmış, Ege’de şov yapan bakanı “şaklabanlıkla” suçlamış, mültecilerin acılarına “bigâne kalmakla” itham etmişler. Adını şimdiye değin hiç duymadığımız Sylvi Listhaug’a bunca yer ayırmama yol açan neden Şansölye Merkel’in Türkiye gezisi. Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’ın Merkel’e açık mektubunu okurken “Sylvi Listhaug usulü empatiyi” hatırlamadan edemedim.

Empatinin sınırı Ege
“Sadece bir haberden ötürü hakkımda iki kez ömür boyu hapis cezası isteniyor” diyen Can; Merkel’e son ziyaretini hatırlatıyor ve “Tecritte tutulduğum o günlerdeki ziyaretinizde, Türk Başbakanı ile yaptığınız ortak basın toplantısında Die Welt muhabiri size, Türkiye’nin insan hakları ihlalleri konusunda eleştirel tavır alan Alman hükümetinin bugün neden sessizliğe büründüğünü sordu” diyerek ekliyor:
“Hücremin televizyonunun sesini açtım.
Putin’in yüzüne ‘Farklı fikirlerden korkmamalı’ diyen; Çin’e ifade özgürlüğüne saygı duyulmasını tembihleyen ‘özgür dünyanın lideri’ baskıcı Türk hükümeti liderine acaba ne diyecekti?
Kurduğunuz 4 cümle şuydu Sayın Merkel:
‘Bir görüşme formatımız var. Her konuyu ele alıyoruz. Gazeteciler hakkında da bilgi alışverişinde bulunduk. Sayın Başbakan (Davutoğlu) da bu konuda bir şeyler söyleyecektir’
Bu kadar!”
Merkel’in Türkiye’deki insan hakları ve basın özgürlükleri kıyımına duyarlılığı işte tam Sylvi Listhaug’un “empati boyutu” kadar...
Alman Şansölyesi’nin, Türkiye yakın geçmişinin en beter ifade özgürlükleri kıyımlarının yaşandığı sırada en son ziyaretinde yaptığı gibi Erdoğan’la altın varak koltuklarda verdiği fotoğraflar; Norveçli bakan Sylvi Listhaug’un astronot tulumuyla Ege’de çektirdiği resimlerden farksız.
İkisi de “bon pour l’orient” empatinin ölçüsü. İkisi de -heyhat!- Avrupa değerleri ve sınırlarının sade Ege’de başlayıp Ege’de bittiğinin göstergesi.
* Şark’a bu kadar yeter.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları