‘Ötme Bülbül Ötme’

30 Mart 2014 Pazar

“Şen değil bağım. Tükendi fitilim, eridi yağım.
Dost senin derdinden ben yana yana.”
Ne diyeyim sana? Öten kuştan bile korkar olduk. Twitter susturuldu. Sosyal medyanın soluğu kesildi. Yazının, eleştirinin bir anlamı kalmadı? Bugün biz susalım, okurlarımız konuşsun bari.
İşte bir okurumun dizilerle ilgili gözlemleri.
“Bütün dizilerde ama istisnasız hepsinde ve arada bir değil her bölümde, bazen de aynı bölümde birkaç kez Boğaz Köprüsü manzarası izliyoruz, tamam diziler ihraç ediliyor, Boğaz Köprüsü manzarası da tanıtım açısından etkili olabilir ama bu kadar sık olmasa olmaz mı, ayrıca hep aynı manzarayı çekiyorlar, ışıklı gece manzarası, yahu bir kez de gündüz manzarasını çekin, Boğazı, masmavi denizi çekin, hayır illa ki o pavyon ışıklarını izlettirecekler insanlara. Bu bir. Gelelim diğer saçmalıklara.
Su. Bütün dizilerde ama istisnasız hepsinde, en küçük bir üzüntü, ağlama, panik, şaşkınlık, hatta tereddüt, duraksama, düşünme gibi durumlarda hemen ‘ben sana bir su vereyim’ deyip bir bardak su dayıyorlar, evet, heyecanlanan insana su verilir, iyi de gelir, ama her dakika her durumda da su dayanmaz ki adama, biraz abarttılar artık, bu da iki.
Yara bandı; hasta olmanın, yaralanmış olmanın en büyük belirtisi genelde sol kaşın biraz yukarısına yapıştırılmış beyaz bir yara bandı. Adam trafik kazası da geçirmiş olsa, yumruk da yemiş olsa, hafif bir sıyrıkla olayı atlatmış da olsa, komada da olsa, bu durumların en büyük belirtisi ve kanıtı alındaki beyaz yara bandı.
Akmış makyaj. Kadınlar ağlayınca hemen simsiyah makyajları akıyor, bunu da galiba ağlamanın dekoru olarak mı kullanıyorlar, yol yol akan kömür gibi gözyaşları daha mı etkili oluyor, ağlamayı daha mı anlamlı kılıyor ya da gözümüzün içine sokuyor anlayamadım, yahu bu kadınlar hepsi zengin kadınlar, akmayan, sabit makyaj malzemesi alamamışlar mı diye düşünmeden edemiyor insan.
Dergi. Bütün dizilerde ama istisnasız hepsinde ve çok sık olarak kadınlar boş zamanlarında dergi karıştırıyorlar, dikkat edin okumuyorlar, karıştırıyorlar, yalnızca sayfaları çeviriyorlar, yahu bu kadınlar hiç gazete okumazlar mı, hiç kitap okumazlar mı, hiç bulmaca çözmezler mi, hiç puzzle yapmazlar mı, hiç TV izlemezler mi?
Bavul. Teorik olarak çok dolu olması dolayısıyla da biraz ağır olması gereken bir bavulu neredeyse havada sallayarak taşınıyor, hatta bazen aynı elde 2 bavul taşınıyor, sallaya sallaya. Yahu iki koca dolu bavul aynı elde öne arkaya sallayarak taşınır mı, insanın ağır bir şeyi kaldırırken ya da taşırken vücudun aldığı bir şekil, bir duruş vardır, eğer oyuncular bunu beceremiyorsa bari bavulları patatesle falan doldursalar da biraz daha doğal bir taşıma görüntüsü sağlansa.
Ve gelelim diyaloglara, senaristler de karbon kâğıdı koymuş gibi aynı sözleri yazıyorlar galiba ‘Aç şu telefonu’, yahu bir kere de ‘ne olur telefonunu açar mısın’ deseler, bir kere de ‘lütfen artık aç telefonunu’ deseler, ‘açacaksın, değil mi, yalvarırım aç’ deseler, hayır, olmaz, cep telefonları icat olduğundan beri ‘Aç şu telefonu’ kalıbı asla değişmedi.
‘Bende’, ‘o iş bende.’ Bu deyimi günlük hayatımızda pek kullanmayız ama birçok dizide sıkça rastlıyorum. ‘Okula geçeceğim’, ‘eve geçeceğim’, ‘işe geçeceğim’, deyimlerini de günlük hayatımızda çok sık kullanmayız, okuldan çıkan bir çocuk arkadaşına ‘eve geçiyorum’ mu der, ‘eve gidiyorum’ mu der? Ama nedense dizilerde hep ‘okula geçiyorlar’, ‘işe geçiyorlar’, bunlar da yabancı filmlerin ya da dizilerin çevirilerinden edinilmiş ifadeler, ki o çeviriler de kötü zaten.
Şimdi, diziler niye tutmuyor, niye reytingler düşük diye merak ediyoruz. Diziler tabii ki tutmaz, tabii ki reytingler düşük olur. Çünkü artık insanlar birbirinin aynı dizileri izlemekten sıkıldı.”
Bülbül ötmez oldu. Ve ben sıkıldım. Dizilerden, haber programlarından, seçim mitinglerinden sıkıldım. Vakit seyretme değil, sahneye çıkıp hesap sorma vakti.
O bülbül ötecek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları