Terör arsızı olmak

02 Temmuz 2016 Cumartesi

Osman Gazi Köprüsü’ne Muhteşem Açılış”/ “Rekorların Köprüsü”/ “Dört Dörtlük Köprü Açıldı”/ “Gurur Tablosu: İzmit Körfezi’nin İncisini Erdoğan ve Yıldırım Hizmete Açtı” 
Havuz medyasındaki manşetler bunlar… 
Sadece iki gün önce bu ülke teröre 50’ye yakın insanı kurban etmemiş gibi…
İstediğiniz kadar “gurur köprüsü” açın… insan yaşamının değerinin olmadığı yerde ne işe yarar? 
Olaydan 24 saat sonra saldırının yaşandığı yerden geçtim. 
Korkunç dram sanki hiç yaşanmamış gibiydi. Duty-free’de insanlar alışverişe devam ediyordu. Pasaport kontrolünün önü, her zamanki gibi doluydu. Bavullar, aksamadan geldi. 
Yalnız gümrükten çıkış alanında bir anormallik yaşandığı hissediliyordu. 
Birbirlerine ve dışarı çıkan yolculara bağıran gümrük memurlarının had derecede gergin ve asabi oldukları görülüyordu. Asma tavanı hasar gören bölmenin etrafı panolarla çevrilmişti. Yolcular burada durup etrafa bakıyor, “selfie” çekiyordu.

Kalan sağlar bizim 
Çıkışta, “otopark hizmetleri”nin verildiği kontuvarın arkasındaki camların tuz buz olduğu görülüyordu. Bu iki nokta dışında Yeşilköy’e farklı gezegenden ışınlanan biri Atatürk Havalimanı’nda saatler önce bir kan banyosu yaşandığını tahmin edemezdi. 
Etrafta ne bir afiş, ne bir hatırlatma notu, ne bir çiçek, ne kurbanların anısına yerleştirilen bir küçük mum vardı…. 
Ortadoğu cehennemi dışında her yerde böyle masum insanların can verdiği durumlarda oysa ölenlerin anılarının yaşatılması için mutlaka bir çaba verilirdi. 
Yalnız Batılı kentlerde değil…
Tunus’ta örneğin IŞİD kurşunlarıyla 40 kişinin can verdiği Susa Plajı, katliamın ardından mumlar, çiçekler ve kurbanların anısına bırakılan içten notlar ve mesajlarla bezenmişti... 
İstanbul’daki “ertesi gün” ortamı ise tam manasıyla “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” sözünün sağlaması gibiydi. 
Dünya niye sonra bizim acılarımızı “Paris ve Brüksel’de ölenlerin acısı ile bir tutmuyor” yakınmaları yapılıyor. 
Paris’te, Brüksel’de insan hayatı bizdeki gibi sudan ucuz değil. İnsanların dirisine de ölüsüne de saygı duyuluyor. Böyle bir katliam olduğunda günlerce, haftalarca manşetten inmiyor. 
Ölenler kimdi? Nüfus bilgileri ötesinde öldürenler kimdi? Bu ülkeye nasıl geldiler? IŞİD’e nasıl katıldılar? Eylem neden önlenemedi, vs… gibi sorular sonuna dek deşiliyor. 
Biz ise üç gün sonra eyleme tam kaç kişinin katıldığını bile bilmiyoruz.

Yasak ‘sorumsuzluk’ 
Derhal “yayın yasakları” geliyor. Halkımız da sayfayı çevirmekte mahsur görmüyor. 
Teröre verilen ölü sayısı sıralamasında dünyada Bağdat’tan sonra 2. kent haline gelen İstanbul’da insanlar teröre -heyhat!- bağışıklık kespetmiş. Sıcağı sıcağına hemen “Başımız sağ olsun!” tweet’leri atılıyor. Ertesi gün -Bağdat’taki gibi- kalınan yerden hayata devam ediliyor. 
Ama İstanbul havaalanı misali bu derece göz önünde olan bir yerde işlenen çok büyük bir katliamdan sonra olayın üzerine çekilen şalı dünya fark ediyor ve kabul etmekte güçlük çekiyor. 
Önceki akşam “France 24” teki bir tartışma programında Michael Smith isimindeki bir terör uzmanı Ankara’nın yayın yasaklarını “şoke edici” sözleriyle tanımladı. 
Atatürk Havaalanı kertesinde uluslararası çekim merkezi olan bir yerde yaşananların sadece Türk kamuoyunu değil, dünyayı ilgilendirdiğini belirten uzman, saldırının dinamiğinin şeffaflıkla açıklığa kavuşmasının bir “uluslararası güvenlik sorunu” olduğunu söyledi. 
Meydana çıkan ayrıntıların benzeri başka olayları engellemekte yararlı olacağını belirtti. Ankara’nın tavrını “sorumsuzluk” olarak damgaladı ve şeffaflığın neden istenmediğinin ayrıca düşünülmesi gerektiğini ilave etti.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları