Olaylar Ve Görüşler

Sakatlanmış demokrasi

27 Ağustos 2016 Cumartesi

AKP iktidara geldiği 2002 yılından bu yana yargıyı ‘ele alınacak sorunları olan bir alan’ değil, ‘kendileri için sorun yaratan bir alan’ olarak gördü.

AKP, iktidarını dayandırdığı ekonomik, sosyal ve siyasal çıkarlardaki geçici denge ve ittifakların korunmasını sağlamak amacıyla yargıya sürekli müdahalede bulundu. “Yargı paketi” olarak bilinen mevzuat değişiklikleriyle, hukuki ve fiili bakımdan bağımsız, tarafsız ve adil bir yargının kurumsallaştırılması olanağını ortadan kaldırdı.
Özellikle 2010’da gerçekleşen anayasa değişikliği ve daha sonrasında 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile Genel Kurula ait önemli yetkiler, Adalet Bakanı’na devredildi. Adalet Bakanı ve Bakanlık Müsteşarı HSYK’nin doğal üyesi konumunda bulunuyor. Hâkim ve savcıların denetleme, araştırma ve soruşturmalarının iznini HSYK başkanı sıfatı taşıyan Adalet Bakanı veriyor. Teftiş Kurulu’nun başkanı olan Genel Sekreteri de Adalet Bakanı atıyor.

HSYK’nin yetkileri
Anayasanın 159. maddesinde belirtildiği üzere; Hâkim ve savcıların mesleğe kabulü, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükseltme, birinci sınıfa ayırma, meslekten çıkarma, disiplin cezası verme işlemleri başkanı Adalet Bakanı olan bu Kurul (HSYK) tarafından yapılıyor. HSYK’nin yetkisinde olan Hâkim ve savcıların özlük işlerinin düzenlenmesinde, objektif ölçütler ve liyakat esaslarından çok, 2802 sayılı Hâkimler Savcılar Kanunu’nun 21. maddesinde kurula tanınan geniş takdir yetkisi ile karar veriliyor. Kurulun meslekten çıkarma kararları dışındaki kararlarına karşı, herhangi bir yargısal yola başvuru olanağı da bulunmuyor.

Mülakat Kurulu’nun yapısı
Hâkim ve savcıların mesleğe girişlerinde esas belirleyici olan mülakatı yapmakla görevli bulunan “mülakat kurulu” da bütünüyle Adalet Bakanlığı’nın kontrolünde bulunuyor. Bu kurul, 2802 sayılı kanunun 9/A maddesine göre; “Adalet Bakanlığı Müsteşarı veya yardımcısı (başkan), Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri Genel Müdürleri ve Personel Genel Müdürü ile Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulu’nun her sınav için kendi üyeleri arasından belirleyeceği iki üyeden” oluşuyor.

Hüküm çok açık
Bu kurumsal yapı ve yetkiler, Anayasanın yargı bağımsızlığı başlıklı 138. maddesindeki “Hâkimler görevlerinde bağımızdırlar... Hiçbir organ, makam, mercii veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.” hükmüne, yargı bağımsızlığına ilişkin Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına aykırıdır. Avrupa Konseyi’nin “Hâkimlerin Bağımsızlığı ve Rolü Hakkında (R94/12 Sayılı) tavsiye kararının özellikle “Hâkimlerin seçimi ve kariyerleri konusunda karar veren mercii, hükümet ve idareden bağımsız olmalıdır” ilkesinin sürekli ihlalidir.

Yargının işlevi
Yargı işlevi, bireysel-toplumsal olan ile siyasal olan arasındaki alanların tanımlayıcısı, belirleyicisi ve bu iki alan ilişkisinin düzenleyicisidir. Bu çerçevede 15 Temmuz darbe girişiminin ortaya koyduğu sorun, kişi ve kurum tartışmalarının ötesinde, bir erk olarak yargının yapısal ve işlevsel açıdan hangi temelde nasıl örgütlendiği ve hukukça nasıl düzenlendiği sorununa karşılık gelir. Zira modern anayasal devlette, devlet organlarını ve erklerini belirleyen, onların birbirinden farklılaşmasını sağlayan hukuktur. İnsan haklarından türetilen bu hukuk iktidarı da kurumlaştırır, örgütler ve yönetenlerin yaşamlarını aşan bir süreklilik sağlar.
Bu anlamda F. Pollock’un deyimiyle “Vücut için kemikler neyse, siyasal kurumlar için de hukukun önemi odur”. Dolayısıyla modern anayasal devlette iktidar, hukuku ve uygulamasından doğan yargı işlevini belirle(ye)mez ve denetle(ye) mez, tam tersine iktidar hukuk tarafından kurumlaştırılır ve denetlenir. Bu ilke; politikanın hukuku çelik ağların arasına alma girişimlerine karşı şeffaf, meşru bir koruma zırhı oluşturma anlamı taşır ve demokrasi açısından zorunlu olan bir gerekliliği vurgular. İktidarın hem yürürlükteki pozitif hukuka uygun olma ölçüsünde yasallığını, hem de toplumda yaygın olarak kabul gören ‘evrensel normlara’ uyma ölçüsünde meşruluğunu sağlar.
Bu bağlantıyı görmediğimiz sürece, AKP’nin çelik ağ içine alacağı yalnızca hukuk ve yargı değil, kendi vücutlarımız olacak!

Yrd. Doç. Dr. NEVAL OĞAN BALKIZ Hukukçu/Akademisyen



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları