Türkali’ye söz: Haramilerin saltanatını yıkacağız

01 Eylül 2016 Perşembe

Günlerdir Vedat Türkali’yi konuşuyoruz, onunla yaşıyor, onunla direniyor, onunla ölüyoruz. Türkiye solunun ve edebiyatının simgesi...
“Mürekkebi Türkiye’ydi” diye başlık atmıştı Cumhuriyet... Kalbine, dünya görüşüne, dirence banarak yazdı tüm eserlerini. Eleştiriyi, hiç ötelemeden... Demokrasi, özgürlük, barış ve emeğe saygıyı hep en öne sürerek...
Günlerdir iki sözcük vurgulanıyor hep: Onurlu duruş!
O kadar az, o kadar yoksul ve yoksun, o kadar zavallıyız ki bu konuda, en olağan olması gerekeni bulunca yanı başımızda, adeta şaşırıveriyoruz.
Size teşekkür ediyorum Sevgili Vedat Türkali: Ölümünüzle bile bizlere kimi ilkeleri anımsattığınız için. Yaşam boyu onurlu duruşunuzla eşsiz bir örnek oluşturduğunuz için...
Aydın sorumluluğuna ilişkin verdiğiniz ders için...
Edebiyatın ve sanatın muhalifliğine inandığınız için...
Zulme karşı direnişin kaçınılmazlığını savunduğunuz için...
Son güne dek Türk Kürt kardeşliğine ve barışın kaçınılmazlığına yönelik verdiğiniz mücadele için...

Yüreğimdeki fotoğraflar:
Türkiye’nin toplumsal tarihinde olduğu kadar, kişisel küçük tarihimde de yeriniz çok önemli.
Önce iki değerli insan, dost Deniz’in ve Barış’ın babası mıydınız yoksa Vedat Türkali mi, doğrusu pek ayırt edemiyorum.
Sinematek günlerinde sizi tanıdığımda 60’ların sonuydu. “Bir Gün Tek Başına” romanıyla Milliyet Sanat dergimizin yıldızıydınız... İstanbul, Ankara, Sinema Sanatçılarının yürüyüşünde en ön saftaydınız...
70’lerin sonu yaklaşıyordu: Oyununuz Şehir Tiyatrosu’nda yasaklandığında birlikte verdik mücadeleyi... Sonra faşist askeri darbe... 80’ler...
(Tanrım aynı işkenceleri yeniden yeniden yaşamak, aynı şeyleri yazmak nasıl bir ölümdür! Şu anda gözyaşlarım, bu son tümceden mi yoksa sizli günler gözümde yeniden canlandığından mı, inanın bilemiyorum.)
80 sonrası sahneler geçiyor gözlerimin önünden: TYS davaları, Barış Derneği Davaları, Aydınlar Dilekçesi hazırlıkları ve davaları...
“Karanlığa karşı aydınlık için imzaladım, aydınlık günlere kavuşuncaya dek bin kez imzalarım” diye haykıran sesiniz kulağımda... (Şimdi akademisyenler, gazeteciler aynı durumda ve siz yine onların yanındasınız!)
Bütün bu olaylarda gözleriniz hep onda, o hep omuz başınızda: Sizden önce aramızdan ayrılan eşiniz Merih Baykal Pirhasan... Yıl 2006 Antalya Altın Portakal Festivali: Ertem Göreç’in elinden Onur Ödülü’nü alırken binlerce kişi coşmuş sizi ayakta alkışlıyoruz. “Karanlıkta Uyananlar”ın hakkı yenmiş, büyük ödül esirgenmişti emeğe sahip çıkan filmden. Bu coşku onun intikamı!

Kıvılcım Sizden
Yıl 2011: Pınar Selek için bir toplantıdayız. Sizi dinlerken yine gözyaşlarımı tutamıyorum. “Her gecenin mutlak bir gündüzü vardır” diyorsunuz. “İşte biz bu gündüzün peşindeyiz. O günleri ben...” (Sandım ki “ben göremeyeceğim” diyeceksiniz... ) Ama şöyle sürdürdünüz: “... O günleri ben de göreceğim, siz de göreceksiniz! Onun için mücadeleye devam...”
İşte kıvılcım sizden: Adil, özgür ve aydınlık bir Türkiye için size söz veriyoruz. İstanbul şiirinde dediğiniz gibi “Boşuna çekilmedi bunca acılar”... Bu haramiler saltanatını elbet bir gün yıkacağız...
Sözü genç arkadaşım Ali Erenus’a bırakıyorum. Aramızdan ayrıldığınız gün yazdığı dizelere:
“Bekle bizi İstanbul” dediğinde,/ Bekledi İstanbul./ Bekledi bağrına basmaya./ “Kayıp Romanlar” bir bir çıkıverdi saklandıkları yerden./ “Mavi Karanlık” sarmıştı etrafımızı/, “Yeşilçam Dedikleri Türkiye’de”/ “Üç Film Birden” oynanıyordu yine.../ Ama sen,/ “Dallar Yeşil Olmalı” dedin hep.../ Doğruların ardı sıra giderken,/ “Bir Gün Tekbaşına” kalmaktan korkmadın./ Binler “Güven”di sana/ yüz binler “Güven”di.../ “Bu Ölü Kalkacak” dediklerinde,/ “Yalancı Tanıklar Kahvesi”nin/ önünden de geçirelim diye mırıldandı bir “Komünist” ./ “Tek Kişilik Ölüm” yakışmadı sana./ “Bitti Bitti Bitmedi” dedin ya Vedat amca,/ bitmeyecek senin türkün, dolanacak ağızdan ağıza..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Nice 100 yıllara 9 Mayıs 2024
Dans hayattır 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları