Öztin Akgüç

Ekonomide de Gerçek Yaşanacak

18 Nisan 2014 Cuma

Ekonomi alanında da son on yıldır yalan rüzgârı esiyor. Tıpkı ileri demokrasi gibi. Yalan sonunda yerini gerçeğe bırakıyor. İşsizlik, hızlı fiyat artışı, aşırı borç yükü, bozulmuş bilançolar... 1970’li yıllarda ekonomide enkaz söylemi yaygındı. Bu söylem günümüz için de geçerli. Sorun, oluşan yıkıntının, enkazın nasıl kaldırılacağı. Ekonomide neden-sonuç ilişkisi geçerlidir. Geleceğe umutla bakabilmek için neden, nedenler olmalı. Ekonomi de lafla yürümüyor. Gösteriş yatırımları, aşırı borçlanma, sıcak para girişi, mevcudu tüketme ile, bir süre için başarı algısı yaratılabiliyor; ama sonunda gerçek yaşanmaya başlıyor.
Ekonomi yönetimi, Merkez Bankası gerçekten zor durumda. Bir yandan ülkeye gelmiş sıcak paranın ülkede kalması sağlanacak, buna ek olarak en az 50 milyar USD dolayında oluşacak cari işlemler açığı fonlanacak, enflasyon hedeflenmesi nedeniyle enflasyon en az yüzde 7- yüzde 8 düzeyinde tutulacak, işsizlik oranının çift haneye yükselmesi önlenecek, finans sektöründe kredi çöküşü yaşanması engellenecek... Ekonominin daha derin bir krize devrilmemesi için, en azından yukarda sayılanların gerçekleştirilmesi gerekir. Elinizdeki tek silah da faiz. O silahın kullanılması da siyasal kaygılarla, benmerkezci bir tutumla istenmiyor. Tersine faizlerin indirilmesi konusunda baskı var. Şu sırada faizler gerçekten indirilirse, sıcak paranın bir bölümü ülkeden çıkmaya başlar, taze kaynak girişi azalacağından hatta duracağından cari işlem açığı Merkez Bankası rezervleri ile fonlanmaya başlarken, iç tasarruflar TL’den dövize yönelir, açık pozisyonda olanlar ucuz TL ile döviz alarak açıklarını kapatmaya başlarlar... Tüm bu gelişmeler, döviz kurunu aşırı derecede yükseltir. Döviz kuru yükselişi ekonomiyi devalüasyon-enflasyon sarmalına sokar. Bu koşullarda faizleri düşürün cakasının, komutunun bedeli ağır olur.
Öte yandan yüksek faizin, kredi sınırlamasının da ekonomiye maliyeti vardır. İşletmelerin zaten bozuk olan bilançolarını daha da bozar, ödeme zorlukları yaratır. Tüm sektörleri de aynı ölçüde etkilemez, özellikle, inşaat sektörü, sermaye-çıktı oranı yüksek endüstri kolları, yatırım malları üreten işletmeler daha çok etkilenir. Bankalar kredi emniyeti nedeniyle büyük, eskiden beri kredi ilişkisinde oldukları işletmeleri fonlamayı yeğleyeceklerinden, KOBİ’ler daha fazla zarara uğrar. Yüksek faiz ekonomideki durgunluğu derinleştirir.
Ne yazık ki değneğin iki ucu da temiz değildir. Gerçekten ekonomi yönetimi, Merkez Bankası, ikilem içinde zor durumdadır.
Gerçeği kabul edip ciddi kemer sıkma politikasına yönelmek çıkar yoldur. Kemer sıkmanın da bir bedeli vardır. Bu bedel daha da ağırlaşmadan ödenmeye başlanmalıdır. Özür dilerim yurtdışından 400 milyar dolar borç almışsınız, hane halkı olarak ulusal gelirin en az yüzde 25’i kadar borçlanmışsınız, şimdi bedel ödemeden bu durumdan kurtulmaya en azından durumu sürdürmeye çalışıyorsunuz. Başarılabilirse gerçekten mucize olur. Ekonomide de ne yazık ki mucizeye yer yoktur. Biz hep 1950’li yıllarda da mucize peşindeydik. O dönemde Alman ekonomik mucizesini gerçekleştirdiğini düşündüğümüz Ludwig Erhard’a başvurulduğunda bize yaptığı öğüdü anımsayalım. “Ekonomide mucize yoktur.” Ancak emek, üretim, bilgi, beceri, disiplin sonucu başarıya ulaşılabilir. Yalan rüzgârına kapılmadan gerçeği ne zaman görebileceğiz? Başarısızlığı giderek belirginleşecek denemelerin son olmasını dileyelim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları