Atatürk ve Kemalizm

10 Kasım 2016 Perşembe

78. ölüm yılında Mustafa Kemal Atatürk’e ve Kemalizme karşı yoğun saldırılar, daha da arttı. Cumhuriyetin ve laikliğin yeminli düşmanlarının, bağımsızlık savaşının önderini İngiliz ajanlığıyla suçlayacak kadar abesleşebilen saldırılarının nedenini anlamak mümkündür de, şaşkınlıklarıyla her türlü gericiliğin koltuk değneği durumunda olan tatlı su solcularının gerekçelerine akıl erdirmek güçtür.
Mustafa Kemal Atatürk’ün öyküsü büyük başarılara ulaşmış üstün nitelikli bir tek adamın öyküsü değildir. O, tam herkesin bitti dediği anda, savaşarak uluslaşan ve Anka kuşu gibi kendi külleri içinden doğan bir toplumun, yüzyıllık birikiminin, savaşımının, uyanışının, aydınlanışının öyküsüdür.
Bütün iyilikleri O’na mal etmek de, bütün kötülükleri O’na yüklemek de, toplumu inkâr etmek, tarihini hiç anlamamış olmaktır.
Benimsediğimiz, savunduğumuz, o toplumsal şahlanıştır, yoksa ilahlaştırılmış kişi değil.
O toplumsal şahlanışın önderi ve simgesi olduğu için Atatürk denen Mustafa Kemal tarihimizin en büyük devrimcisidir.
Kuldan yurttaş, birey, ümmetten ulus yaratmak devrimdir.
O, bu devrimin lideridir ve her devrimcinin olduğu gibi onun da karşıtlarının olması doğaldır.

***

İlk kez Kurtuluş Savaşı sırasında, Amerikan basınının önce Kemal’in çeteleri anlamında kullandığı Kemalist sözcüğü zamanla Mustafa Kemal ideolojisini ifade eder olmuştur.
Oysa Kemalizm, kozmogonik bir değerler bütünü, bir ideoloji değildir. Ne ulus kavramı, ne laiklik, ne Cumhuriyet, ne eşitlik ve ifade özgürlüğü, ne aydınlanma Kemalizme özgü kurumlardır.
Kurtuluşu geçmişin derinliklerinde kalmış kurumları umutsuzca canlandırmada aramak yerine, geleceğin yeni kurumlarında arayan Kemalizm, Rönesans’ın Reformun, Aydınlanma’nın, büyük 1789 Devrimi’nin kazanımlarının, kurumlarının ilk kez Batı ve Hıristiyan dünya dışı bir topluma da kazandırılmasını, oralar da, bu kurumların hayat bulmasını öngören bir devrimci eylemdir. Ve de içinden çıktığı toplumun, yüzyıllık birikiminin sonucudur.
Onun bir ideoloji olmaması, insanlık açısından önemini azaltmaz, tam tersine Kemalizm, insanlığın var olduğu söylenen ortak değer ve kazanımlarının evrenselliklerinin turnusol kâğıdıdır.
Kemalizm başarı kazanırsa, insanlığın yukarıda sayılan kurumlarının her toplum için geçerli kazanımlar olduğu kanıtlanacak, toplumların, insanlığın ortak evrensel değerleri çerçevesinde buluşması, birleşip bütünleşmesi umutları güçlenecekti.
Aksi takdirde, savunulan değerlerin insanlığın bir kısmı için geçerli olduğu, ama bunlar dışındaki toplumlar tarafından benimsenip uygulanabilirliğinin tartışma götürdüğü sonucuna varılacaktı.

***

Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine bu açıdan yaklaşılmalıydı. Eğer Türkiye Avrupa’ya bütün kurum ve kazanımlarını benimseyerek eşit haklarla üye olabilseydi bu Kemalist meydan okumayla birlikte aynı zamanda Avrupa değer ve kazanımlarının bir zaferi olacaktı. Çünkü Kemalist meydan okuma, sözü geçen değerlerin evrenselliğini yüksek sesle haykırmaktaydı.
Ne yazık ki, Türkiye’nin adaylığının ciddi biçimde gündemde olduğu ya da öyleymiş gibi yapıldığı sırada ne Avrupa bunun farkındaydı, ne de Mustafa Kemal tarafının ülkesinde, Kemalist meydan okumaya inanmış bir iktidar vardı. Tam tersine, Türkiye’de Kemalizmi tarihe gömmeye ant içmiş olanlar iktidara gelmişlerdi.
Atatürk hakkında çıkan ciddi kitapların sonuncusunun yazarı, Andrew Mango Mustafa Kemal’in girişiminin başarılı olup olmayacağının henüz belli olmadığını yazar. Evet, bu şimdiden bilinmiyor. Bilinen bir şey var ki, Kemalizmin sonucu zafer de olsa, hüsran da, bu ulusal çapı aşan evrensel bir anlam taşıyacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ü bugün bu bilinçle anıyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları