Aziz Nesin 101 yaşında

18 Aralık 2016 Pazar

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığınız yılanların, bir sonraki hedefi siz olursunuz...”
Yukarıdaki tümce Aziz Nesin’in... Cumhuriyet yazarlarının hapiste olmalarına birçok gazete gözlerini kaparken; yok sayarken... Bırakın sahip çıkmayı; ihbarcılık almış başını gitmişken... Hep Aziz Nesin’in bu sözü aklıma geliyor.
Türk basınında en sevdiğim yazar, benim “vicdan referansım” Umur Talu’nun köşe yazarlığına veda yazısını gözyaşlarıyla okurken... Akıl ve vicdanların ırzına geçilerek, bilge ve bilgili gazeteci Hüsnü Mahalli’nin tutuklanmasını izlerken... Mesleğini mükemmel icra eden Ayşenur Arslan’ın sessiz çığlığıyla meslekten ayrılmasıyla sarsılırken... O söz yüreğimde...

Nesin Vakfı’nın üretkenliği
Sevgili Aziz Nesin,
21 Aralık sizin doğum gününüz. 101 yaşınız doluyor üç gün sonra.
1973 yılında kurduğunuz Nesin Vakfı’nı şimdi bir görseniz, gözlerinize inanamazsınız...
Eğitim olanaklarından yoksun çocukların barınması için kurduğunuz vakıf; özgüvenli ve özverili, kendini sürekli geliştiren, üretken binlerce çocuk yetiştirmenin yanı sıra, kendisi de bir dinamo oldu. Yediveren gül misali ürettikçe üretiyor.
Nesin Vakfı neler mi doğurdu? Sayalım:
- Nesin Yayınları
- Nesin Vakfı Çiftliği (zeytinyağından baharatlara tarım ürünleri muhteşem)
- Nesin Vakfı Matematik Köyü
- Nesin Vakfı Felsefe Köyü
- Nesin Vakfı Sanat Köyü
- Nesin Yapı (Matematik Köyü’nü yaparken kazanılan deneyimi inşaat sektörüne taşıdılar.)
Bütün bunlar nasıl mı oldu? Gelir kaynağı olarak, sizin kitaplarınızın tüm gelirinden, vakfın mülk gelirlerinden, bir de bağışlardan...
Önceki akşam oğlunuz Ali Nesin’in ev sahipliğinde Dedeman Oteli’nde bir bağış yemeği vardı. Hem yaş gününüzü kutladık, hem de vakfın etkinlikleri hakkında bilgilendik. Geceyi, yıllara sesiyle, görüntüsüyle, kişiliğiyle meydan okuyan Nükhet Duru şarkılarıyla taçlandırdı.

Gülriz Sururi’den dev bağış
Bağış deyince... Yönetici Süleyman Cihangiroğlu, kimi mektupları dillendirdi: “Ben işçiyim, ancak 5 lira bağış yapabiliyorum” diyen... Kars’ın bir köyünden gelen “Ancak 10 lira verebiliyorum” diyen mektuplar...
Sanatın, tiyatronun, çağdaşlığın, Atatürk Türkiyesi’nin yorulmaz anıtı Gülriz Sururi’nin bir evini bağışladığını da orada öğrendim... Hatice Kılıç’ın Matematik Köyü’ne bir ev bağışladığını da... Sevgili Server Tanilli’nin oğlu Bülent Tanilli’nin de babasının tüm kitaplığını Nesin Vakfı’na bağışladığını...
İşçinin, köylünün, sanatçının, ünlünün, ünsüzün bağışları aynı potada buluştu. O pota aydınlık bir Türkiye umuduydu. (Bağış ve tüm bilgiler için: http://www.nesinvakfi.org)
Hani siz “Ödenmeyen” adlı şiirinizde dersiniz ya:
“Ey benim halkım/ Ey benim eliaçık gözü kapalım/ Yüreği açık dili bağlım/ Ey benim en güzelim/ Ey benim en çirkinim//
“Yiyemedin yedirdin/ İçemedin içirdin/ Giyemedin giydirdin/ Okuyamadın okuttun/ Kendin üşüdün yağmurda karda/ Ama beni korudun//
“Varından değil yoğundan verdin/ Az az değil çoğundan verdin/ Ah ne az ne az aldın/ Ama çok ne çok verdin/ En az aldın en çok verdin/ Almadan vermek sana özgü//
“Utanırım aldıklarım demeye/ Gücüm yetmez borcun ödemeye/ Bende hakkın çoktur halkım/ Değil böyle bir Aziz/ Bin Azizler olsa yetmez/ Aldığını vermeye/ Utanırım hakkını helal et demeye/ Dünya durdukça durasın halkım.”
Sizin deyişinizle “gözyaşlarından damıtılmış birkaç kahkaha” da kattık geceye. Bir de size duyduğumuz sonsuz özlemi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları