Kılıç Ayarının Kodları

27 Nisan 2014 Pazar

Değerli okurum Burhan Özbey, Marquez yazılarımı kutlarken Haşim Kılıç hakkında benim de hassasiyetle katıldığım bir yorum yapmış:
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın şahsıyla ilgili alkışlama anlamında bir değerlendirme yapmayacağız” diyen okurumuz ekliyor:
“Ancak yaptığı son konuşmada söyledikleri ve verdiği mesajları alkışla karşıladığımızı belirtmek isteriz. Keşke bu sözleri ya da benzerlerini çok önceleri söyleseydi ve sözlerine uygun tavrını icraatlarında ve kararlarında halka yansıtsaydı demekten kendimizi alamıyoruz. Haşim Kılıç’la farklı yıllarda kendisiyle aynı okul mezunuyuz ama aynı dünya görüşüne sahip değiliz…
Dört dörtlük okurla özdeşleşmek böyle oluyor. Benim de takıldığım çok çarpıcı bir noktaya parmak basmış Sn. Özbey: Bir günde acil “demokrasi kahramanlığına” terfi ettirilen Anayasa Mahkemesi başkanının düştüğü şu derin çelişkiye bakınız…
Anayasa Mahkemesi’nin açık ve net biçimde yaptığı, “laiklik karşıtı odak” saptamasına karşın AKP’yi kapattırmamak için zamanında canla başla mücadele veren Haşim Kılıç’ın konuşmasında bugün yücelttiği ve sahiplenilmemesinden yakındığı değerlere ve hukuk devleti ilkelerine bakın hele… Hepsi seküler değerler, hepsi çağdaş ve evrensel hukukun değerleri.
Adını haydi koyalım hepsi Fransa İhtilali sonrasında Batı’da gelişen değerler.
Laiklik karşıtı olan” bir parti; okurumuz Özbey’in değindiği ve benim de sonuna dek kucakladığım bu seküler değerleri niye savunsun ki?
Ya biri… ya öteki…
İkisi bir arada olmuyor.

Referanslar karmaşası
Sn. Kılıç her şeye rağmen hâlâ “laik” özelliğini koruyan T.C. anayasası maddeleriyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kurallarına, ilkelerine atıf yapıyor.
Bu kurallar ve ilkelerin hepsinin dayanağı, Fransız Aydınlanması’ndan kaynaklanan “kuvvetler ayrılığı ile Eski Kıta’nın “anayasacılık” kavramlarıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin zamanında “laiklik karşıtı odak”diye mimlediği parti; bu değerleri özde tanımıyor ki uygulamada bir karşılığını arasın/ versin…
Şeriat hukukunu referans alan komşu İran İslam Cumhuriyeti örneğin… Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ni asla tanımıyor. Şeriatın referans alındığı noktada” Haşim Kılıç’ın günün şartlarında yücelttiği “hukukun üstünlüğü”, hukuk devleti”, “güçler ayrılığı”, “şeffaflık” ve bireysel özgürlükler” gibi değerler bulunmuyor.
Kılıç bugün sımsıkı sarıldığı bu “değerlerin anlamını ve de tarihini geçmişte keşke sonuna dek düşünebilmiş olsaydı.

‘Tutarlılık’ geçer akçe olmayınca
Çelişki” ve “tutarsızlık” deyince dün öyle bugün böyle eyyamcılığının örneğini yalnız Kılıç’ta görmüyoruz.
Kılıç’ın konuşmasına karşı çıkan AKP saflarının en önde gelen isimleri de bugün ters köşeye yatmış durumda.
Cemil Çiçek örneğin….
Çok değil bundan üç ay önce Türkiye’de “hukuk devletinin” , “yargı bağımsızlığının” öldüğünden yakınan o değil miydi?
Demokrasilerde en belirgin ve belireyici kuralın kuvvetler ayrılığı” olduğunu iddia eden; “Anayasanın 138. maddesi bu memlekette ölmüştür!” diyen Çiçek’in dublörü müydü? Biz hayal mi gördük?
Üç ay öncesinde bu ifadeleri kullanan Meclis Başkanı; Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde tam aynı ilkeyi savunmaktan başka bir şey yapmayan Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı şimdi topa tutuyor.
Hukuk nezaket”miş. “Hukukçuların nazik üslupla konuşması gerekirmiş!”, “Siyaset nezaket, hukuk zarafetmiş vs. vs…” Devletin âli temsilcileri -heyhat!- “Bunu bulamamışlar!
Bu nasıl bir çifte standart?
Çiçek’in aklına, Allahın günü “Bunlar bunlar! diye önüne gelene çemkiren başbakana “siyaset nezakettir!” uyarısı yapmak hiç gelmiyor da…
Anayasa Mahkemesi Başkanı T.C. anayasası değerlerini devlet erkânına hatırlatınca birden Hösst! Destur!” oluyor...

Anayasacılık karşıtı ‘devlet benimcilik!
Niye?
Anayasa Mahkemesi’nin 52. kuruluş yıldönümünde görülen olay; “Batı anayasacılığının 200 yıllık değerleriyle, bizde hâlâ geçerli olan devlet benim!” anlayışının çatışmasıydı.
Çağdaşlık değerleri” ile “çağdışılığın”yüz yüze, kafa kafaya gelmesiydi…
Anayasadaki 138. madde falan Çiçek için alakart” manada önem taşıyor. Durum müsait olduğunda anımsanacak, “Dombra” müziği çalınca askıya alınıp kaldırılacak...
Sağlam irade” huzurunda yalnız hazır olda durulacak.
Haşim Kılıç aslında nezaket sınırlarını aşan bir tek cümle sarf etmedi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yaptığı tek eylem; şimdiye değin gerçekte hep yapması gereken şey olan temel hak ve özgürlüklerin güvencesi anayasaya sahip çıkmaktı…
Ancak “dün dündür, bugün bugündür” realitesinin geçerli olduğu topraklarda; anayasanın temel değerleri bile belli isimler arasında böyle, zamana ve mekâna göre değişen bir “sandalye kapmaca oyununa” dönüştürülüyor.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları