Hikmet Çetinkaya

Kin ve İntikam!..

03 Mayıs 2014 Cumartesi

Bu hoyratlık, düşmanlık ne işe yarar söyler misiniz?
Şiddeti kışkırtarak beş yaşındaki bir çocuğun gaz bombasıyla çığlık atmasına neden olmak kimin işine yarar!
Yürekler nasırlanmış, vicdanlar kararmış...
Hayat altüst olmuş...
Bir genç kızın saçlarından bir polis, iki kolundan iki polis tutmuş, diğer üç polis ise tekmeliyor.
Gaza boğulan çocuk, yerlerde sürüklenen genç kız...
Havanın havaya çarparken çıkardığı sesin değil, çocukların, genç annelerin çığlığı iki gündür kulaklarımda, gözlerimin önünde fotoğraf kareleri gibi.
Her şey Herbert’in varsıl dış güçleri sayesinde; zaman zaman görüşlerini unutuyor insan yaşamı.
Suya indiklerinde gözlerini kapar olur...
Kendi bacakları acıya ve gözyaşına boğar onları...
Oysa dünya ekseni gıcırdayıp durur...
Bu ülkeyi yönetenler, din ve şiddet sarmalından çıkarı olanlar karanlık dehlizlerde dolaşmayı sever.
Aydınlıktan korktukları için zifiri karanlığı seçer...
Eğer böyle giderse Herbert haklı çıkacak...
“Şimdi seyrederken ölümü kelimelerin, anlıyorum sonu yok çürümenin.
Paramparça heceler kalacak bizden geriye kara toprakta.
Hiçliğin ve tozların üstünde vurgular...”

***

O hiçliğin içindeyiz bugün...
Basın özgürlüğü ayaklar altında ama kimsenin umurunda değil.
Yazarlar haykırıyor, yazıyor, çiziyor...
Freedom House, “kısmen özgür ülkeler” arasındaki basın özgürlüğü notumuzu “özgür olmayan ülkeler” arasına soktu.
Bakın içinde bulunduğumuz “özgür olmayan ülkeler” baskıcı rejimler.
Utanç duyulacak bir durum ama kimin umurunda...
Dillerinden demokrasi, özgürlük, hukuk devleti kavramlarını düşürmeyen iktidarın mı?
Ne gezer!
Ekonominin notu düşük, anlıyoruz...
Kalkınmakta olan bir ülke ama ihracattan fazla ithalat yapıyoruz.
Peki basın özgürlüğünde baskıcı rejimler arasında bulunan ülkelerle aynı torbadayız...
Temel hak ve özgürlüklerin ne olduğunu 1 Mayıs’ta gördük, yaşadık...
Bir toplum imamın “duası”yla 1 Mayıs’ı kutlarsa zaten demokrasiden, emeğin örgütlü gücünden söz edemeyiz...
Çocuk çığlıkları ve yasak kent olan İstanbul...
Şiddetin kışkırtılmasından zevk alan bir devlet!
Bilmem ne diyorsunuz?

***

Kin, intikam, nefret!
Bu duygular giderek artarken bir ayrışma çıkıyor ortaya...
Polisin üye olacağı bir sendikası var mı bugün?
Var ama sıkıysa üye olsun bakalım, başına neler gelecek?
Peki polis fazla mesai alıyor mu, geçim sıkıntısı çekiyor mu?
Çekiyor!
Bir bakın onlara, tümü halkın çocukları ama o elbiseyi giydikten sonra halk çocuklarına düşman oluyorlar?
Aralarında pek çok üniversite mezunu var.
İşsiz kalmamak için polis olmuşlar...
Emniyet müdürü olma olasılığı yok!
Çoğunun ekonomik, psikolojik sorunları olduğu kesin...
Kaç polis intihar etti bugüne dek?
1 Mayıs tüm emekçilerin bayramıdır...
Batı ülkelerinde polisler sendikalı olduğu için onlar da katıldı kutlamalara...
Demokrasi böyle bir şeydir!

***

Laik, demokratik hukuk devletiyiz değil mi?
Öyleyiz!
Anayasal haklarımız var değil mi yurttaş olarak?
Var ama sultan emir verdi, Taksim’e elimizi kolumuzu sallayarak çıkamadık...
Çıkmak istedik gazlandık!
Nerelerden geldik bugünlere...
Kanlı 1 Mayıs’lar, CIA’nın keskin nişancıları, kıyım...
Hep yazıyorum, bir kez daha yineleyeyim:
“Hem günahkâr hem zalim hem de günah devletidir bu devlet!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları