Olaylar Ve Görüşler

Vekilleri serbest bırakın

15 Mart 2017 Çarşamba

Bugün Hakkâri’de seçilmiş tüm milletvekilleri cezaevinde tutuklu. Bu nedenle Hakkâri vatandaşlarını yasama faaliyetleri esnasında kimse temsil edemedi ve onların sözlerini parlamentoya taşıyamadı. Hakkâri’de referandum öncesi propaganda yapacak, milletin farklı fikirleri dinleyerek bir kanaate ulaşmasını sağlayacak tüm siyasiler tutuklu

Bizler, milletiz, halkız, vatandaşız. Egemenlik kayıtsız şartsız bizimdir. Egemenliği bizim adımıza kullanmaya yetkili kıldığımız hiçbir kişi ve kuruluş hürriyetçi demokrasi ve hukuk düzeni dışına çıkamaz.
Her birimiz hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürme, temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanmak hakkına sahibiz. Egemenlik hakkımızı hiçbir zaman devretmedik, bu hakkımızdan hiçbir zaman feragat etmedik, yalnızca bu hakkı belirlediğimiz sınırlar içerisinde kullanmak için siz erk sahiplerine yetki verdik.
Yasama, yürütme ve yargı yetkisini bizlerin adına kullanıyorsunuz. Verdiğimiz bu yetki herhangi birimizi veya haklarımızı yok edecek şekilde kullanılamaz. Siyasi parti kurmak, serbestçe propaganda yapmak ve bunları herhangi bir tehdit olmaksızın icra etmek anayasal bir zorunluluktur. Buna uymamak bizi, yani milleti yok etmek demektir.
Oy verelim vermeyelim, milletvekillerinin her biri ayrım gözetmeksizin her birimizi, yani bizi, milleti temsil eder. Bunun için, özellikle ifade özgürlüğü alanında milletvekilleri, herhangi birimizden daha fazla korumaya sahiptir. Bu onlara tanınan kişisel bir ayrıcalık değil tam tersine egemen olan bizlerin haklarının korunması ve demokratik bir siyasal yaşamın devamı için bir güvencedir.

Kalkan dokunulmazlık mı?
Anayasada düzenlenen dokunulmazlık, “yasama organı üyelerini, görevlerini tam olarak yerine getirmelerini engelleyecek gereksiz suçlamalardan korumak” için vardır. Bir milletvekilinin dokunulmazlığının nasıl kaldırılacağı, verilen hükümlerin nasıl infaz edileceği açık ve net bir şekilde anayasada ifade edilir. Buna göre seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza olsa bile, hükmün yerine getirilmesi, milletvekilliğinin sona ermesine bırakılır.
20.05.2016 tarihinde anayasadaki dokunulmazlık maddesi, yetki verdiğimiz vekillerin bir kısmı tarafından HDP’ye özel olarak değiştirildi. Bu değişiklik iki şekilde sorunluydu. Birincisi anayasada öngürüldüğü gibi yapılmadı, ikincisi geçmişe yönelik kovuşturmalar dahil edildi. İlginçtir, bu milletvekilleri bugün bir suç işlese, dokunulmazlıkları devam ettiği için yargılanamazlar. HDP’ye özel bu düzenlemenin iptal talebi, Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi. Gerekçesi, bunun “özel” bir süreç olduğu ve bu “özel” sürecin esasen denetlenemeyeceğiydi.
Eğer dokukunulmazlıklar, anayasaya uygun kaldırılmış olsaydı, kendilerini savunma imkânı bulabilecek milletvekilleri, yapılan bu hileyle hem söz haklarını kullanamadı hem de kendileri hakkında verilen hükmü bir üst mahkemede denetletme imkânından yoksun kaldı.
Oysa bizler, egemenliği bizim adımıza kullanan hiçbir devlet organına bu tip hilelere başvurarak özgürlükçü demokrasi ve hukuk düzeni dışına çıkması için yetki vermedik. Kaldırılan milletvekilerine ait dokunulmazlıklar değil, vekillerimiz aracılığıyla siyaset yapma hakkımız ve özgürlüğümüzdü. Başka deyişle egemenlik hakkımızdır.

Neden hâlâ tutuklular?
Anayasaya aykırı bu düzenleme ile 14 HDP milletvekili tutuklandı. 12’si hâlâ tutuklu. Partinin eşbaşkanları 5 Kasım’dan beri cezaevinde. Tutuklu bulundukları dosyalarda kendilerine yöneltilen suçlamaların hemen hepsi vekillikleri döneminde ifade ettikleri sözlere ve fikirlere ilişkin.
Bu milletvekilleri, tutuklu bulundukları süre içerisinde 16 Nisan’da referanduma götürülecek anayasa değişikliği de dahil olmak üzere hepimizin gündelik hayatını direkt değiştirebilecek birçok yasama faaliyetlerine katılamadı, oy kullanamadı.
Elbette kimse yargılanamaz değildir. Böyle bir ayrıcalığı öncelikle biz millet olarak istemeyiz. Fakat her kim olursa olsun devlet adına yapılan her işlemin anayasal düzen içerisinde olması gerekir. Hiçbir yetki bizlerin egemenlik hakkına zarar verecek şekilde kullanılamaz.
Tutuklama, yargılama için bir zorunluluk değildir. Ancak ve ancak bir kişinin delilleri yok edebileceğine dair somut, makul bir şüphenin olması durumunda mümkündür. Bu tedbiri uygularken terazinin her daim anayasal düzene, haklarımıza doğru ağır basması bir zorunluluktur. Milletvekillerinin tutuklu kalması mı anayasal düzenin savunulmasıdır yoksa tutuksuz olmaları, temsil ettikleri millet adına yasama faaliyetlerine katılmaları ve serbestçe propoganda yapmaları mı?
Seçilme hakkı sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı zamanda seçildikten sonra milletvekili olarak parlamentoda bulunma hakkını da ihtiva eder. Seçilmiş milletvekilinin yasama faaliyetine katılmasına yönelik müdahale sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda bizlerin hakkına yönelik bir müdahaledir.
Kamu yani bizlerin adına yargılama yapan bir mahkeme, bir milletvekilini sarf ettiği sözlerden dolayı tutukluyor ve her seferinde bunun devamına karar veriyorsa, bu kararla seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkımızdan daha çok hangi hakkımızı koruduğunu ispatlaması gerekir.
Aslolan, halkın siyasi iradesinin engellenmemesi ve hakkın özünün etkisiz hale getirilmemesidir. Seçilmiş milletvekillerinin görevlerini yerine getirmelerini engelleyecek ölçüsüz müdahaleler, halk iradesiyle oluşan siyasal temsil yetkisini ortadan kaldırıyor.

Referanduma doğru
16 Nisan’da referandumda her ne kadar “Evet/ Hayır” şeklinde iki farklı tercih olsa da herkes oylamanın Türkiye Cumhuriyeti’nin kritik bir dönemeci olduğu konusunda hemfikir. Çıkacak sonucun hepimizin günlük yaşamına etki edeceği ve anayasal düzende değişiklik yapacağı reddedilmeyen bir gerçek.
Bu derece önemli bir oylamaya gidilirken milletvekillerinin tutukluluğu hâlâ devam ediyor. Referandumda oylayacağımız metne ilişkin kanaat sahibi olabilmemizin en önemli araçlarından biri farklı düşüncedeki milletvekillerinin propaganda yapabilmeleridir. Fakat milletvekilleri tutuklu olduğundan dolayı yasama faaliyetlerine ilişkin verdiğimiz görevleri ifa edemedikleri gibi, propaganda yapma yükümlülüklerini de yerine getiremiyorlar.
Bugün Hakkâri’de seçilmiş tüm milletvekilleri cezaevinde tutuklu. Aynı ilin ve ilçenin HDP parti eşbaşkanları da cezaevinde. Bu nedenle Hakkâri vatandaşlarını yasama faaliyetleri esnasında kimse temsil edemedi ve onların sözlerini parlamentoya taşıyamadı. Hakkâri’de referandum öncesi propaganda yapacak, milletin farklı fikirleri dinleyerek bir kanaate ulaşmasını sağlayacak tüm siyasiler tutuklu. O parti olmadan oluşacak kurulların yönettiği bir halkoylamasının sonucu en başından şaibeli olmayacak mı, soru işaretleri ile karşılaşmayacak mı?
Eşit, adil ve serbest bir oylama kamu düzeninin temel unsurudur. Tedbir olarak uygulanan tutuklamalar, bu kamu düzenini tehdit etmektedir. Bizim adımıza yetki kullanan devlet organları her birimizin kanaatlerini özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde halkoylaması yapılmasını sağlamak zorundadır.
Tüm devlet organlarına anayasada belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeye, haklarımıza saygı duymaya ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğümüzü güvence altına almaya çağırıyoruz ve sesleniyoruz: Güçlü yürütme, yasama ve yargı yerine öncelikle sorumlu ve anayasada belirtilen sınırlara uyan yürütme, yasama ve yargı istiyoruz! Vekillerimizi serbest bırakın!  

ÜMİT ALTAŞ
Hukukçu



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları