Yetkilendiğinde tutulamaz olacak

08 Nisan 2017 Cumartesi

“Fırat Kalkanı” olarak adlandırdıkları şey -şey diyoruz, çünkü ne olduğu anlaşılamadı- 71 canımızın yitirilmesi, hasar düzeyi tam belirlenemeyen malımızın zarar görmesi ve de stratejik-diplomatik anlamda hiçbir yarar sağlamaması karşılığında, tıpkı başlatıldığı gibi bir anda bitirildi.
Anımsayınız:
PKK ile “çözüm süreci” diye tanımladıkları şeyde de benzerini yaşamıştık. Terör örgütü ile pazarlığa oturmuşlar, ödünler vermişler, toplama akiller bulmuşlar, uydurma mahkemeler kurmuşlar, örgüte Güneydoğu’daki ilçe ve illere hendekler kurup yerleşme olanağı tanımışlardı. Sonuç ne oldu?
Başlattıkları çözüm sürecine ansızın son verdiler; ordu, kendi ülkesinin illerini ve ilçelerini suçsuz yurttaşlarında derin yaralar bırakan harekâtlarla geri almak zorunda kaldı.
Olan, ölen insancıklarımıza, yıkılan binalara, hayalete dönen il ve ilçelere oldu.
Dahası:
Şam’da namaz kılma düşleriyle girişilen saçmalıklar dizisi içinde Rus uçağını düşürdüler.
Sonuç: Turizmden diplomasiye değin birçok alanda zarar gördük. Şimdi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu benzeri, Putin ile sarmaş dolaşlar.
Gümrük kapılarını ardına kadar açma, küresel sermayeye sınırsız ayrıcalıklar tanıma, üniter yapıyı zedeleme, Katolik tutucu papaların yontuları önünde sözleşmeler imzalama pahasına Avrupa Birliği’ne kul köle oldular. Şimdi, kanlı bıçaklılar.
Van münit ile İsrail ile kapışmışlardı; ABD’nin uyarısı üzerine, Saray’ın özel istihbarat elemanı konumuna getirilen MİT Müsteşarı ile MOSSAD yetkilisini “askeri ve istihbarat işbirliği” için bir araya getirdiler.
Türkiye’ye on binlerce Amerikan askerinin girmesine yol açacak 1 Mart tezkeresini hazırladılar, bugün kendilerini iktidara taşıyan ABD’ye kafa tutuyor gibi görünüyorlar.
Halk önderi Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için, casusluk cemaati ile yıllarca işbirliği yaptılar, iktidarı paylaşma konusunda çıkar çatışması yaşayınca koalisyon kurdukları cemaati “Fethullahçı terör örgütü” diye tanımlamaya başladılar.
Bütün bu çelişkiler yumağını, Saray’daki ve partisi, parlamenter sistem içinde gerçekleştirdi.
Bir düşünün, tam yetkilendiğinde, karşısında hep etkisiz kalmış muhalefetin bile tümüyle yok edildiği bir güce kavuştuğunda, yani “Evet”lendiğinde; kim bilir ne saçma sapan, çılgın, sorumsuz girişimler, savaşlar ve baskılarla karşılaşacağız!

İşçilerin hayrına
Deniz Baykal, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaptığı konuşmalarda özellikle altını çiziyor:
Evet çıkarsa, işçiler, bir sabah kalktıklarında, bir kararname ile kıdem tazminatı haklarının ortadan kalktığını öğrenebilirler.
Büro-İş Genel Örgütlenme Sekreteri Dr. Yalın Kılıç’ın yaptığı araştırmaya göre, başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde haftalık çalışma saati ortalaması 44.89 saatken, parlamenter sistemle yönetilen ülkelerde 42.74 saatmiş. Başkanlık sistemlerinde doğum izni süresi ortalaması 13.35 haftayken, parlamenter sistemde 19.27 haftaymış. Başkanlık sistemlerinde asgari ücret ortalaması 210.73 dolarmış, parlamenter sistemlerde ise 995.08 dolarmış.
Özetle: İşçiler için “hayır”da hayır var. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları