Bölgedeki şiddet sarmalı

13 Nisan 2024 Cumartesi

Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin ateşi hiç düşmedi; çünkü dünya egemenlerinin çıkarlarına dayalı gerilim siyasası, onların açık-kapalı ya da çeşitli terör örgütleri üzerinden yürüttükleri savaşları sürekli körükledi. En son gerilim, İsrail’in nisan ayı başında Şam’da düzenlediği bir saldırıyla İran Devrim Muhafızları ordusuna bağlı Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi ve yanındaki kadrosundan kimi adların öldürülmesiyle gerçekleşti.

Sömürgenlerin yüzyıllara yayılan kapışmasının bu son halkasında da hiç kuşkusuz bir tarafın haklı olduğunu söylemek olası değil. İsrail, yakın kadrosu ile birlikte öldürülen Zahidi’yi Hamas’ın geçen ekim ayındaki Gazze’ye saldırısından sorumlu tutuyor. İran genelkurmay başkanı, Şam saldırısının asıl sorumlusunun ABD olduğunu ve hesap vermesi gerektiğini söylüyor. ABD ise güvenlik raporlarında, İran’ın Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Husiler gibi vekil örgütlere silah eğitimi ve parasal konuda destek vererek bölgede askeri kazanımlar elde etmek istediğini savunuyor.

Rusya’nın tepkisi de saldırının İsrail tarafından bölgede çatışmayı daha da körüklemek için tasarlandığı yönünde.

Bölgeye yönelik çıkarları olanların tümünün yürüttüğü güdümlü siyaset, daha çok vekil örgütlerce yürütülen bir şiddet sarmalına yol açıyor.

Rusya’da İŞİD terör örgütünün konser salonunda gerçekleştirdiği son toplu öldürüm de buna benzer bir hareket.

Kendi askerlerini doğrudan ateş hattına sokmayarak bu sarmalın dışında kalmaya özen gösteren devletlerin gövde gösterileriyse, askeri tatbikatlar üzerinden oluyor.

Sözgelimi, geçen mart ayında Rusya, İran ve Çin’in birlikte düzenlediği “Deniz Güvenlik Kuşağı - 2024” adlı ortak tatbikatta, savaş gemileri ve hava araçları ile bir caydırıcılık gücü sahnelendi.

ABD de Hamas’ın Gazze’deki hareketi üzerine “dünya çapında güvenlik ve istikrarı desteklemek” gerekçesini öne sürerek USS Gerald R. Ford uçak gemisini Doğu Akdeniz’e göndermişti.

Sözünü ettiğimiz şiddet sarmalından kimin etkilendiğine gelince: Gazze’de, Suriye’de açlık, yoksulluk ve ölümle boğuşanlar, savaş ve şiddetten hiçbir çıkarları olmayan masum siviller.

Onlar, sömürgenlerin cehenneme çevirmekten hiç vazgeçmedikleri bir dünyada yaşamaya çabalıyorlar. 

NEYİN FIRSATÇILIĞI?

“Bizi yalnız bırakamazsın” diyerek siyasi kariyerini Saray’a teslim etmiş olan Devlet Bahçeli, seçimlerde CHP’nin başarısını kabullenememiş olmalı ki Özgür Özel’e yönelik “‘Cam tavanı kırdık’ diyenlerin Türk devletinin çatısını ve Türk milletinin varlığını dinamitlemesine asla fırsat verilmeyecektir” gibisinden birtakım sözler etti.

Oysa, devrim tarihi okumuş olan herkes bilir ki Türkiye Cumhuriyeti, ulusal iradeye ve ulusal güce dayalı bir savaşım sonrası yine ulusal irade temeline dayalı bir kuruluş ile var olmuştur.

Türk devletinin çatısını dinsel bir meşruti monarşiye dönüştürenlerle ittifak ortaklığını yapanlar, yapıştıkları Saray’ın paçasından düşmemek için şimdi de anayasa değişikliği ile demokratik düzeni tümüyle dinamitleme peşindeler.

Geçmiş ola... Halk, geleceğin yönünü çoktan belirledi: Onun da adı laik, demokratik düzendir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları