Referandumdan çıkarılacak dersler (1)

21 Nisan 2017 Cuma

Önce şunları ortaya koyalım: Yolsuzlukların tavan yaptığı bir ülkeyiz.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü her yıl Yolsuzluk Algı Endeksi açıklar ve ne yazık ki her yıl Türkiye biraz daha geriler. Son rapora göre, 176 ülke içinde bulunduğu 66. sıradan 9 basamak gerileyerek 75. sıraya, Suudi Arabistan ve Namibya’nın bile gerisine düşmüştü. Bunun siyasete yansımaması olanaksız. Hatta yolsuzlukların önemli bir kısmının bizzat siyaset eliyle bile yaratıldığı gerçeği özellikle son yıllarda kapı gibi karşımızda. Yani yumurta- tavuk misali...Topluma dalga dalga yayılan bir yolsuzluk hali...
Böyle olunca kaçınılmaz olarak sandıkta hile de olur, mühürsüz oy pusulaları, “evet” mühürleri dolaşıma sokulur, bizzat devlet kurumlarının aldıkları “şüpheli kararlar” yüzünden referandumun üzerinde şaibeler oluşur...
Bu konuyu biraz bilimin gözlüğünden irdeleyelim. Önümde Scientific American Mind dergisinin son sayısı var: Ulusal yolsuzlukların vatandaşlarını da dürüst olmamaya sevk ettiği üzerine bir araştırma. İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi’nden davranış ekonomisi uzmanları Simon Gächter ve Yale Üniversitesi’nden Jonathan Schulz tarafından yürütülen ve Mart 2016’da Nature Dergisi’nde yayımlanan araştırmanın sonuçlarına göre, “yolsuzluk yalnızca bir ulusun refahına zarar vermekle kalmıyor aynı zamanda vatandaşlarının ahlaki davranışlarını şekillendiriyor.”
Nasıl mı? Araştırmacılar, politik dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı ve yolsuzluk seviyelerinden oluşan üç yaygın metriği birleştirerek bir yolsuzluk ölçütü geliştirmişler. Ardından deney 23 ülkeden 2 bin 568 katılımcıyla gerçekleştirilmiş. Deneklerin önlerine bir zar konulmuş ve 2 kez zar atmaları ve sadece ilk attıkları zar kaç rakamına geldiyse bunu işaretlemeleri söylenmiş. Deneklere işaretledikleri rakamla doğru orantılı bir para ödemesi yapılacağı belirtilmiş. Ayrıca denekler zarları atıp kâğıda gelen sonucu işaretlerken odada hiç kimsenin olmadığını biliyorlarmış. Dolayısıyla rahatlıkla yalan söylenebilecek ortam mevcutmuş.
Herkesin dürüst olması halinde zarda ortalama olasılık 2.5; herkesin maksimum düzeyde hile yapması halinde ise ortalama olasılık 5 oluyormuş. Kural ihlallerinin yaygın olduğu Gürcistan, Tanzanya, Guetamala gibi ülkelerden denekler zarda gelen rakamı yüksek gösterirken, kurallara daha uyulan ülkelerdeki deneklerin sonuçları daha düşük çıkmış. Araştırmaya katılan deneklerin yaş ortalaması 21. Gençler özellikle tercih edilmiş; yolsuzluk endeksi derecelerini bireysel olarak etkilemek için çok genç ancak sosyal normlardan etkilenebilecek kadar büyümüş olmaları nedeniyle. Araştırmanın en cesaretlendirici yanı en fazla yolsuzluğa bulaşmış ülkelerde bile insanların sahtekârlıklarının bir sınırının olabilmesi. Çıkan bulguları değerlendiren bilim insanlarına göre, yüksek oranda yolsuzlukların yaşandığı ülkelerde tam tersi bir gelişimin sağlanması hayli zor, çünkü o ülkelerin vatandaşları da sahtekârlığa izin veren normlar tarafından şekillendiriliyor. Yolsuzlukla mücadelede etkin yol ise kurumları düzeltmeye çalışmak yerine gençlere ve çocuklara yönelmek...
Çıkarılacak dersler: 16 Nisan referandumundan çıkan sonucu bir de bu gözle değerlendirmeliyiz. Tabii hukuki mücadelede, bireysel tepkileri ortaya koymakta sonuna kadar gidilmeli; ancak bir şeylerin değişmesini istiyorsak, öncelikle doğru “durum tespiti” yapılmalı ve “uzun soluklu bir eylem planı” oluşturulmalı. Yoksa tencere tava, yürüyüşler vs. sadece tek bir boyuta hizmet eder, tepkiyi göstermeye...Tabii ki buradan “evet” oyu veren herkesi sahtekâr olarak tanımlamak doğru değil. Var olan düzeni “mutlak doğru” kabul eden, aksine inanmayan, reddeden bir kesim. Cehalet, dini duygularla oynanması, biat kültürünün yaratılması, eğitimsizlik, yoksulluk ve muhtaç hale getirilmek gibi unsurlar da işin içine katıldığında 80 milyonluk Türkiye’nin yarısını kapsayan büyük resim de ortaya çıkıyor.
Peki, ya diğer yarısı? Onu da izninizle haftaya...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları