Olaylar Ve Görüşler

Benim oyum nerede?

04 Mayıs 2017 Perşembe

KIVANÇ ELİAÇIK

 

İran’da 2009’da seçimlere hile karıştığı iddiasıyla başlayan gösteriler, milyonlarca kişinin özgürlük ve sosyal adalet talep ettiği bir toplumsal harekete dönüşmüştü. Türkiye’deki şaibeli seçimi hatırlatan İran’da yine seçim yaklaşıyor

 

“Benim Oyum Nerede?” (Raye man kojast?) sloganıyla özdeşleşen ve Mousavi’nin kampanya renginden dolayı “Yeşil Hareket” olarak anılan eylemler, 2009 cumhurbaşkanlığı seçimindeki hile iddiaları üzerine başlamıştı.
Hareket, kısa sürede, milyonlarca kişiyi kapsayarak farklı siyasi, ekonomik ve kültürel talepleri ve farklı protesto biçimlerini içermeyi başardı. Hareket belki de seçimden önce başlamıştı. Kampanyalar kitlesel ve coşkuluydu. Özellikle öğrenciler tartışma toplantıları düzenlediler. Farsça ve İngilizce internet sitelerinde yüzlerce yazı yazıldı. Müşahit heyetleri oluşturuldu. Seçimlere katılım oranı yüksekti. 12 Haziran akşamı, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad kazandığını açıklarken, rakibi ve eski başbakanlardan Mir Hüseyin Mousavi de zaferini ilan etti. Mousavi taraftarları ve diğer muhalifler sokaklarda kutlama yapmaya başladı.
Seçim günü cep telefonu şebekelerinde sorunlar yaşandı. Mousavi’nin temsilcileri gözaltına alınırken, bazı sandıklarda pusulalar tükendiği için oy kullanılamadı. Çeşitli seçim hilelerini gösteren videolar internete yüklenmeye başladı. Müşahitlerin ilettiği bilgilerle resmi sonuçlar arasında büyük farklar vardı. Kutlamalar, seçim hilelerini protesto gösterilerine dönüştü.

Haftalarca sokakta
Ahmedinejad taraftarlarının da sokağa çıkmasıyla karşılıklı çatışmalar, polis müdahaleleri, kundaklamalar birbirini izledi. Barikatlar kuruldu, lastikler yakıldı. Barikatların ardından “Benim oyum nerede?” sloganı duyulmaya başlandı. Bir meydanda atılan “Diktatöre ölüm!” sloganı, diğer caddeden “Amerika’ya ölüm!” diye cevaplanıyordu.
Göstericiler, sokakları haftalarca terk etmedi. Mousavi, kararlı şekilde, yapılan hilelerin hesabını soracağını açıkladı. Resmi makamlar eylemcileri, dış mihrakların maşası olarak suçladı. Gözaltına alınan eylemciler işkence gördü. 9 ayın sonunda yüzü aşkın kişi hayatını kaybetmişti.
Yeşil Hareket, ilk günlerde, 1999 öğrenci eylemlerine benzetildi; ardından 1979 İslam Devrimi ile kıyaslandı. Şüphesiz, yaşananlar 79’dan bu yana görülen en büyük eylemlerdi. Yurtdışında yaşayan İranlılar, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda ülke büyükelçilikleri önünde gösteriler düzenledi. Cep telefonları ve bilgisayarlar, bayraklar ve pankartlar kadar önemliydi. Twitter, YouTube ve bloglar yaygın şekilde kullanıldı.
2010 Dünya Kupası elemelerinde milli takım Güney Kore maçına yeşil pazu bandıyla çıktı. Oyuncuların ömür boyu sahalardan men cezası aldığı iddia edilirken, devlet televizyonu emekli olduklarını söyledi. Futbolcular FIFA’nın girişimleriyle spora geri döndü. Kuzey Amerika’da, haber odalarında yazılan metinlere göre, İranlı gençler birdenbire sokaklara çıkmıştı. Yaşanan bir “Twitter Devrimi” ya da “İran Baharı”ydı. Gazeteciler renkli bir devrimin peşindeydi. Eylemciler için şablonlar hazırlandı. Oysa hiçbir şey aniden başlamamıştı ve eylemciler tek tip değildi. Üstelik mesele üç beş oy pusulası değildi... Yıllardır biriken siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlar, böyle bir patlamayı içten içe hazırlamıştı. İşçiler, kadınlar ve öğrenciler farklı siyasal birikimler yaratmıştı.

İranlı kadınlar
İran 8 Martlarını bilmeyenler ve internetteki İranlı kadın yazarları tanımayanlar için gelişmeler şaşırtıcıydı. Oysa İranlı kadınlar, yıllarca, boşanma ve kürtaj gibi haklar için önemli kampanyalar düzenlediler. Sağlıktan eğitime, istihdamdan adalete farklı alanlarda eşit muamele görmek için sayısız eylem yaptılar, örgütler kurdular ve bedeller ödediler. Bütün bu deneyimler kadın eylemcileri cesaretlendirdi. İşçiler yıllarca ülkenin farklı bölgelerinde baskılara ve düşük ücretlere karşı örgütlendiler; sendikalar kurdular ve grevler düzenlediler. Yüzlerce sendikacı, bazen gizlilik koşullarında bazense cezaevlerinde faaliyet yürüttü. Yıllar içinde genç işçi önderleri hem barikat kurmayı hem de uluslar arası yazışmalar yapmayı öğrendiler. Hiçbir “internet devrimi” tek tuşa basarak başlamıyordu.

Laiklik ve demokrasi
Egemen sınıfın yöneticileri arasında yaşanan kriz derinleşirken, farklı kitle hareketleri Yeşil Hareketi besledi; ‘laiklik ve demokrasi’ taraftarlarının talepleri de hareketin gündemleri arasında yer buldu. Seçim hilelerine karşı başlayan protestolar, baskılara karşı özgürlüklerin talep edildiği bir alana dönüştü. Avrupa yaşam tarzlarını takip eden orta sınıf gençler, yoksulluğu protesto eden işçiler ve muhafazakâr kadınlar birlikte yürüdüler.
Eylemler Tahran, İsfahan ve Şiraz gibi şehirlerle sınırlı kaldı. Nüfusun yarısını barındıran Azerbaycan, Kürdistan ve Belucistan eyaletlerinde katılım zayıftı. Bu bölgelerdeki sıkıyönetim, eylemleri zorlaştırıyordu. Ama esas gerekçe Yeşil Hareket’in anadilde eğitim, federasyon gibi talepleri ve yaşanan insan hakları ihlallerini görmezden gelmesinin yarattığı soğukluktu.
Hareketin siyasi bir altyapısı var mıydı? Reformist miydi yoksa devrimci mi? Kendiliğinden mi başladı? Ardında bir örgüt var mıydı? CIA ve diğer yabancılar destekledi mi? Lideri kimdi, Mousavi mi? Aradan geçen yıllara, yayımlanan kitaplara ve çekilen filmlere rağmen bu sorulara net bir yanıt bulunamadı. Yeşil Hareket, belki de amacına ulaşamadı; yani seçimler iptal edilmedi. Ahmedinejad görevini, yıllar sonra, başka ekonomik ve siyasal sorunlar nedeniyle bıraktı. Hareketin lideri olduğu söylenen Mousavi ise hâlâ ev hapsinde.
İran Yeşil Hareketi, sonraki yıllarda dünyayı saracak olan, “işgal et”, “öfkeliler” ve “bahar” gibi isimlerle anılan, yeni nesil eylemler dizisinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Seçim hilelerine karşı siyasal temsil adaletini savunan eylemciler, aylarca sokakları terk etmeyerek siyasi tarihe geçtiler. O günlerde sokakları terk etmeyen yüz binlerce kişi, hâlâ Tahran’da bir yerlerde yaşıyor. Kesin bilgi yayalım.    

KIVANÇ ELİAÇIK
DİSK, Uluslararası İlişkiler Direktörü



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları