Almanya’da Erdoğan’ı Beklerken…

20 Mayıs 2014 Salı

WUPPERTAL - Soma felaketi haberini aldığım gün Almanya’nın Wuppertal kentinde, “İşçi Sınıfının Koşulları”nı yazan Engels’in evindeydim…
Engels; 20. yüzyıl başına dek Almanya’nın Berlin’den sonra en büyük ikinci kenti olan, sanayi bölgesi Wuppertal’da doğmuş ve burada yaşamış…
50 kilometre ötedeki Köln’de, Marx’ın yazı işleri müdürlüğünü yaptığı Ren Nehri gazetesi/Rheinische Zeitung’da entelektüel “yoldaşıyla” karşılaşan Engels, daha sonra İngiltere’ye gidiyor ve Manchester kentinde endüstri devriminin koşullarını görüyor, Marx’la “Komünist Manifesto”yu kaleme alıyor…
Zengin tekstilci Engels’lerin aslında burada beş evi varmış…
Biz şimdi yerel mimarinin tipik özelliklerini taşıyan, yeşil bir park içinde yeşil kepenkli bu evlerden birindeyiz…
Rusya’nın San Petersburg kentinde gezdiğim, Lenin’e ev sahipliği yapan ünlü “Tarih Müzesi”nde olduğu gibi, burada da in cin top oynuyor. İçerde benden başka tek bir ziyaretçi var… O da Wuppertal’da bir tarih hocasıymış…

Bilinçlenmeyi simgeleyen ev
Dört dörtlük burjuva ortamında yaşayan Engels’in eşyaları ile belgelerinin bulunduğu evin hemen ikinci katında, karşılıklı iki tablo göze çarpıyor…
Tablolardan biri, 1848 “Avrupa baharı” devrimlerini betimliyor…
Müzenin içinde karşılaştığım tarih hocası “Köşedeki Alman bayrağına dikkat edin!” diyor: “Almanya’nın (1871’de yaşanan) birleşmesi bu resmin yapıldığı tarihlerde henüz gerçekleşmemiş. Ama daha o zamandan itibaren bayrağı tanımlayacak olan renkler; ‘siyah-kırmızı-sarı’ ortaya çıkmış. ‘Birlik, haklar, özgürlük/ Einigkeit, Recht, Freiheit’ şeklinde özetlenen ve giderek Alman ulusal marşına giren temel kavramlarımızın temsili renkleri bunlar. Resim, 19. yüzyıl ortalarından itibaren güçlü anayasacılık, haklar ve özgürlük mücadelelerinin yürütüldüğünü gösteriyor!”
Özgürlük mücadelesi tablosunun karşısında duran resim bundan daha da ilginç…
Bu tablo da Engels’in “İşçi Sınıfının Koşulları”nda (Türkçede “İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu” adıyla yayımlandı) anlattığı, bizim Soma cehenneminde 2014 yılında kaybettiğimiz işçilerin şartlarını çağrıştıran çileleri tasvir ediyor.
Tepede; “Ekmeğimizi çıkarmak için biz gecemizi gündüzümüze katarak, emekle mücadele verdik!” şeklinde bir yazı var.
Alt bölümde şapkalı, çakı gibi giyimli iki kapitalist; sömürülen işçilere ve resme dışardan bakan biz “izleyicilere” sinik, “mesafeli” bakışlar atıyor…
Fakat buna karşın bir taraftan da…
“Tuzu kuru” bu kapitalistlerin ardında, o yıllarda “oy hakkından” başlamak üzere, işçi sınıfının taleplerini, sırtlarında taşımakta oldukları posterlerde iri punto yazılarla teşhir eden “göstericiler” yürüyor!
Şartlar diğer deyişle ne kadar ağır olursa olsun artık değişmekte!
Avrupa’da “kölelik” bitmiş. İnsanlar güçlüler ve kralların “teba”sı olmaktan çıkmışlar. Kapitalisti-işçisiyle, resimlerin betimlediği 165 yıl öncesinde çok yoğun demokratik hak mücadelelerinin yapıldığı yeni bir dünyaya doğru ilerliyorlar.
Engels’in evindeki tablolar dünyayı silkeleyen büyük siyasi bilinçlenmenin nişanı olarak teşhir ediliyor!

‘Erdoğan hoş gelmiyor!’
Bu yeşil kepenkli evden çıktıktan sonra tam…
Soma haberlerini alıyorum.
İçinde kaç kişinin çalıştığı, kaç ölü verdiği tam belli olmayan bir maden…
Çalıştırılan çocuk işçiler…
Kârlılık adına es geçilen güvenlik önlemleri…
Hem suçlu, hem güçlü muktedirler…
“300 ölüyle burayı kapatırız!” diyen bir bakan…
Halktan birini döven, tekme atan bir Başbakan müşaviri.
Yumruk attığı iddia
edilen bir Başbakan…
Ve “vatandaşlık” kertesine henüz ne yazık ki erişemeyen kurbanlar…
Bu kâbus tablosunun, “endüstriyel devrim şartlarını” bir buçuk asır öncesinde bırakan bir ülkeden; ne ölçüde “yabancılaştırıcı”, uzak ve yadırgatıcı göründüğünü anlatmaya sözcük bulamıyorum.
Engels turundan sonra buluştuğum bir Alman arkadaşım, gazetelerin birinci sayfalarındaki “tekme” fotoğraflarına göz atarken, bana dönüp gözüme baka baka özetle “Ne ilkel!” dedi. Dün Almanya’dan ayrılırken; Frankfurter Allgemeine Zeitung; “Erdoğan hoş gelmiyor!” manşeti atmış;
“Türkiye’nin
Führer’i” ifadelerini kullanmıştı.
Soma trajedisi sırasında Almanya’da geçirdiğim üç günde, Erdoğan ve Erdoğan’la birlikte Türkiye imajının günbegün nasıl yıprandığına, yerle bir olduğuna şahit oldum.
Türkiye, bunlar hiç yaşanmamış gibi; Erdoğan’ın hâlâ cumhurbaşkanlığı adaylığını konuşuyor.. anlamıyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları