Gül’ün Harvard’la İmtihanı

01 Haziran 2014 Pazar

Dr. Emrah Altındiş’in Harvard’da Gül’e yönelttiği soru hakkıyla tam #GeziyiHatırlat olmuş…
Alayıvalayla parlatılan bir halkla ilişkiler hamlesiyle günler öncesinden ilan edilen çok özverili(!) bir “tarifeli sefer”le ta Boston’lara uçulmuş…
Küçük mahdum Mehmet Emre Gül’ün Harvard destanı üstüne heyhat olacak şey mi; aynı üniversitenin tıp bölümünde “doktora sonrası” çalışmalar yapan; mikrobiyoloji-immunobiyoloji bölümünde araştırmacı sıradan bir vatan evladımız bir çuval inciri berbat etmiş...
Ne yapmış Dr. Emrah Altındiş? Gül’e damardan bir Gezi sorusu sormuş…

‘Elinizden kan damlıyor!’
Okumuşsunuzdur, ben yineleyim:
Geçen yıl Nobel ödüllü meslekdaşlarımızla Science’ dergisinde bir makale yayımladık” diyor Altındiş: “Sizin başınızda olduğunuz TC devletini, 8 vatandaşını öldürdüğü, 90 insanımıza kafa travması yaşattığı, 9 insanın gözünü yitirdiği, binlerce insanı gaza boğduğu için protesto ettik fakat Türkiye’de şiddet devam ediyor. Günde 3 kadın öldürülüyor, 4 işçi iş kazalarında katlediliyor. Roboski katliamında sizin başında olduğunuz ordu 34 kişiyi öldürdü; 17’si çocuktu. Siz Ankara’da yaşıyorsunuz. Kızılay’da Ethem Sarısülük başından kurşunla vuruldu. Katili dışarda. Siz böyle bir devletin başında olmaktan utanmıyor musunuz? Ellerinizden kan damlıyor görmüyor musunuz? Nasıl utanmadan bize burada gelip demokrasi yalanları söylüyorsunuz? Nasıl geceleri rahat uyuyorsunuz? Berkin Elvan 14 yaşındaydı. Sizin başbakanınız 14 yaşındaki çocuk için terörist diyor…
Bu yalın sorunun sorulabilmesi Türkiye’de çok insanı dumur etti. Haber de medyaya zaten “Harvard’da Cumhurbaşkanı Gül’ü şoke eden Gezi sorusu” başlığıyla düştü.
Gerçekte Gül’ün şoke olmuş hali yoktu.
Karizma çizen soruya haliyle bozuldu ama şoke olmadı. “Şoke olmak” başka bir şey…
Haberin “şoke” edici diye nitelenmesine yol açan dinamik aslında habercilerin bizzat “şoke olmaları”.
Profesyonel habercilerin kendi soramayacakları/ sormadıkları soruları; “şok” mahiyetinde görmeleri ve tanımlamaları...
Altındiş-Gül videosunu tekrar tekrar izledim.
Harvard’ın toplantı salonunda -Gül’ün korumaları dışında!- “şoke yaşayan” kimse yok. Altındiş soruyor, insanlar sükûnetle dinliyor. Çünkü o toplantıya katılan herkes, söylenenlerin doğru olduğunu biliyor.

Zola’nın ‘Suçluyorum!’u gibi
Daha sonra T24’e konuşan Altındiş; önemli olduğunu düşündüğüm sorunun arka planını şöyle açıklıyor:
Harvard’lı profesör (olayın geçtiği panelin) girişinde Gül’ü öve öve bitiremedi ve Türkiye’nin ne kadar gelişmiş bir demokrasi olduğuna her ikisi de vurgu yaptı, sanki daha iki hafta evvel 301 işçi ölmemiş gibi kahkahalar, tebessümler havada uçuşuyordu. Ben de burada bir bilim insanı sorumluluğu almam gerektiğini düşündüm ve bu sahteliğe gerçekle cevap verdim, sorum aynı zamanda bir cevaptı.
Konunun en can alıcı özeti budur.
ABD’nin en iddialı üniversitelerinden birinde, Gezi yıldönümünde tam karşısınıza alay eder gibi her yanından “riya” akan böyle bir tablo çıkıyor.
İsyan etmez misiniz?
Altındiş de isyan etmiş ve Zola’nın Fransa Cumhurbaşkanı Faure’ye verdiği “J’accuse/ Suçluyorum” tepkisini andıran bir tepki vermiş, “yetti gayri!” mesajını vurgulamak adına!

Lafını toplayamadı
Mesajın katresi acaba yerine ulaştı mı?
Hayır ne gezer…
Gül, karşısındaki saygın “Harvard araştırmacısını” eşit muhatabı görmediğini vurgulamak adına “sen” hitabını kullanıyor ve “Kimse sana böyle soru sorma hakkı vermez kolay kolay!” girizgâhından sonra bir “âlicenaplık”(!) vurguysuyla; “Her şeyden önce ben cumhurbaşkanı olarak Gezi olaylarında hayatını kaybedenlerle ilgili olarak TBMM’de yaptığım konuşmada başsağlığı diledim. Bunu bilmen lazım!” diyor.
Şu müthiş lütfa bakın!
Marie Antoinette’in “Ekmek yoksa pasta yesinler!” sözü gibi nerdeyse “Başsağlığı diledik ya, daha ne?” demeye getiriyor Gül…
Devam ediyoruz:
Gezi olaylarını ‘open mind’ (‘open minded/açık fikirlilikle’ demek istiyor!) ne kadar takip ettin onu bilemem. Söylediklerinde epey bir yanlışlık var, doğru olmayan sözler var. Her gün ‘3 tane kadın ( ‘3 tane bayan’ dememiş…) öldürülüyor, derken bunlar 70 milyonluk ülkede maalesef olmaması gereken adi olaylar. Bu başka ülkelerde de var. Bunların hepsini siyasi cinayetler gibi takdim etmen doğru şeyler değil doğrusu. Gezi’nin çıkışı çevre şikâyetleri ile başlayan bir olay ama ilk bir iki gün içinde doğru bir şekilde ‘contain’ edilemeyince Türkiye’de bütün illegal örgütler bu olayı istismar için sokağa döküldüler. Bunların bir kısmı ABD’nin terör listesinde olan illegal örgütler biliyorsun ve bütün bunlar, bu sokak olaylarında maalesef polisle, hepsi illegal olarak bu olaylar olunca maalesef bu tip olaylar ortaya çıktı!
Son cümle de bu şekilde. Ben ellemedim…
Cumhurbaşkanının Türkçesi bu!
Gezi “illegal terör örgütlerinin” işi…
Kadına yönelik şiddet”ten her gün hayatını kaybeden “3 tane kadın”, “adi” olay…
Deveye “Neren eğri?” demişler; “Nerem doğru ki?” demiş tam o hesap!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları