Feyzi Açıkalın

Ne konsolidasyonu, beton gibiler!

15 Temmuz 2017 Cumartesi

“Konsolide etmek hayatımıza AKP ile giren onlarca fiilden birisi. Ee tabii, projeyi getiren mühendislik bürosu, kullanıma sokacağı fiilini de hazırlamış olmalı! Her ne kadar “konsolidasyonun” halkın gözündeatmasyon dan kellice bir değeri yoksa da, özellikle son iki yılda geniş kullanım alanı bulduğunu söylemek gerek.

Siyasi iktidarın, taraftarını konsolide edebilmek yani bir bütün içinde toparlayarak, ömrünü uzatabilmek için Türkiye’ye yapay gündem dayattığı eleştirileri geliyor. Bu düşünceye katılmakla birlikte eksik buluyorum. Çünkü o taraftarın önemlice bir bölümünün böyle bir çabaya ihtiyacı yok; maşallah beton gibi güçlüler. Olası bir seçimde çözülüp, liderini yalnız bırakmaya hiç niyetleri yok.

O hazır kitleye, derin muhafazakarlar diyorum! Derin kelimesi aklınıza günümüzün kriptocularını getirmesin. Hani şu kimliğini, siyasi eğilimlerini saklayan; kandırıldığını söyleyen ve hala birer kullanışlı eleman olarak dolaşımda olanlar değil anlatacaklarım. Bildiğin sağcı, Anadolu taşra insanından bahsediyorum.

Bir betonun değişik bileşenleri gibi farklılıklara sahip olsalar da, en önemli özellikleri bir cemaat mantığı içinde davranmıyor oluşlarıdır. Dükkanına, işyerine uğradığınızda size (de!) olan saygısını, övgüsünü büyük bir bonkörlükle ortaya sermekten kaçınmayacaktır. Beraberce yakındığınız bir siyasi konunun, Ama diye gelen bağlantı noktasıyla uyandığınızda, çektiğiniz küreklerin boşa gittiğini görür, büyük düş kırıklığı yaşarsınız.

Amansız bir CHP düşmanıdırlar. İşin kötüsü/gırgırı bir türlü CHP’nin açılımını beceremez, genelde Halk Partisi derler. Bir de, CHP’yi o dönemdeki liderinin ismiyle anarlar. Bu tercih bir küçümseme, yok sayma, CHP’yi kayda değer bir topluluk olarak görmeme isteğindendir.

Hani mahallenin tıka basa dolu berberinde koyu bir siyasi iktidar eleştirisi dönüyordur ve hayretle kimsenin karşı fikir yürütmediğini farkeder ve kuşkulanırsınız ya, işte onlardan birisi vardır mutlaka orada. Berber çırağının küpesine kızgınlığı onu ele verir!

Esnafın yoğunlaştığı merkezde iş yerleri olan vardır. Hep bir öğretici, fetvacı konumundadır. Beldesindeki siyasi konjonktüre, gereğinde müdahale etmek üzere sakince pusudadır. Milliyetçi muhafazakar duruşunu, yerel değerleri koruyuşunu çoktan öğrenmişinizdir.

Varsıllığın bir güç gösterisi olarak sunulduğu yörelerde bunun acısını çekip, kinini güçlü tutan bir genetiğin mirasçıdırlar, söz gelimi. Modern bir yaşam sürüp, herkesle dostluk kurarken, gündem belirleyici, tayin edici rollerini öne çıkarırlar. O yörenin çıkarlarını koruduğuna inandığı toplulukların, siyasi kişiliklerin ya da futbol takımının etrafında toplanılması için çaba harcarlar. Çekirdek parçalanmamalıdır çünkü!

Cinsiyetçi olanları çoğunluktadır. Karşı cinse ilişkin anektodlar söz aralarına ustaca sıkıştırılır. Eğer açığa çıkmış bir ahlak düşkünlüğü varsa onun biliniyor olmasından çok endişe duymaz. Bir taşra yasası olarak görmemezlikten gelineceğini bilir. Hatta bazen prim yapacağını bile!

Toplumdaki dini ritüellere soruşturmaksızın uyar. Böylece o bölgedeki hakim din yorumcusu gücün bir bireyi olmasa da, en azından işaretlerine uyduğunu göstererek, o oy kaynaklarına selam gönderirler. Kabul görme telaşı siyasi ya da ekonomik olabilir ama en önemlisi bir birey olarak, taşradaki sosyal yaşamdan(!) dışlanma kaygısından da kurtulacaktır. Bu davranış bazen kendisini demokrat olarak tanımlayanlarda bile gözlenir.

Onu tanımlayacak bir statü, yaşam şekli; övündüğü bir mesleği yoksa; değer üretmek gibi bir bilince sahip değilse sınıfını “derin muhafazakarlık” olarak seçecektir. Kent aydınından farklı olarak statüsünü dinsellik üstüne kuracak, günlük konuşmalarındaki referansını her daim kutsal kitaptan alacaktır. Böylece benzerleriyle yarattığı o müthiş kozanın içinde kendi savunmasını kuracak, bir lider bulduğunda da evrim zincirini işletmeye başlayacaktır.

Kendilerine her -sağ- iktidar zamanında güveniliyor olmanın, vaz geçilmezliklerinin yıllar içinde getirdiği bir özgüven vardır. Bu güçlü kılınış onları bir cemaat içinde yer almaya zorlamaz. Önemli olan, farklılıklar gösterseler de yereldeki muhafazakarlığın belirlediği değerler içindeki adı konmamış bir dayanışmada her zaman yer alacaklarının bilinmesidir. Çekirdeği, liderliğin ona sağlıyacağı avantajları kaybetme korkusundan ziyade kendisi için bozmak istemez. Geniş zamanlar içinde sürdüreceğine inandığı güç gösterisi, bir döneme ait siyasi liderliğin her şeye rağmen sürdürülebilme çabasından daha önemlidir, onun için.

Cemaat içinde yer almaya çalışmadıkları gibi, devleti ele geçirmek için de örgütlenmelerine gerek yoktur. Tarikatların toplum dinamiği sayıldığı bir anlayışta, siyasi otoriteyi seçerek zaten tam da devlet aygıtının içinde yer almaktadırlar. Bir yaz tatili boyunca 2,5 milyon öğrencinin Kur’an kurslarında diz çürüttüğü bir ülkede, aslında kimin devleti ele geçirmekte olduğunu tartışmanın da bir kıymeti harbiyesi yoktur.

Çözülme derin muhafazakarlık adı verilen bu çoğunluktan ziyade avantasını, rüşvetini, sadakasını zamanında alamayan taraftarlar arasında olacaktır. Karşı taraftaki(!) yüzde elliliklere düşen ise, derin muhafazakarlarla sürdürmekte oldukları ilişkilerini kesmek olmalıdır. Ahlaklı olmak bunu gerektirir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları