Feyzi Açıkalın

Ergun Hiçyılmaz’ın ardından

14 Şubat 2024 Çarşamba

Ülke gazeteciliği bir değerini daha yitirdi. Üsküdar’da sonsuzluğa uğurlanan Ergun Hiçyılmaz gazeteci, yazar, şair, tarih araştırmacısı ve sahaflık özellikleriyle öne çıkarılarak anıldı. Hiçyılmaz’ın, tutkunu olduğu bisiklet sporuyla ilişkisi hiçbir yayın organında yer almadığı gibi, cenazesinde o camiadan üst düzeyde katılım da olmadı.  

1942 doğumlu Ergün Hiçyılmaz daha 32 yaşındayken, 1974 yılında bisiklet federasyonu üyesi oldu. Duayen spor yazarı Necmi Tanyolaç’ın sağ kolu olan Hiçyılmaz’ın çok genç yaşta bu görevi üstlenmesinde, çalıştığı gazete olan Tercüman’ın bisiklet sporuyla ilişkisi önemli yer tutuyordu. Türk bisiklet tarihinin en güçlü sporcularından olan Ali Hüryılmaz liderliğinde kurulan Meriç Tekstil takımı, Tercüman gazetesinin sahibi Kemal Ilıcak’ın büyük desteğini görüyordu. Kurulan her federasyonda etkili gazetecilerin yer alması geleneğine uygun olarak o da çalışmaya başladı. Sonrasındaki başarıları ise onun kişiliğiyle ilgiliydi.

1974 yılında Feridun İncula başkanlığındaki bisiklet federasyonu üyesi olarak en akılda kalan sözleri, yarışmacı sporcunun sigortalanmasına ilişkin olanıydı. Hiçyılmaz bu isteğini 12 Ağustos 1976 yılında federasyon başkanlığına getirilince gerçekleştirecekti. O yıl koşulan ve 1976 ve 1980 olimpiyatlarında da şampiyon olan Sovyet pist takımı sporcularının katıldığı Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nda, sporcuların 440 bin liraya sigortalandığını açıkladı. Bu uygulama bisiklet sporunda bir ilkti. 

Hiçyılmaz’ın en büyük şansı, çok nitelikli bir Türk bisikletçi kuşağı ile çalışması ve Sovyetler başta olmak üzere güçlü takımların katılımıyla ülkede yarışlar düzenleniyor oluşuydu. Şansızlığı ise 1970’ler Türkiye’sinde spor yöneticisi olmaktı! Federasyon başkanlarının seçim değil, atamayla iş başına geldiği, böylece siyaset başta olmak üzere her türlü çekişmenin, çatışmanın derhal cezalandırıldığı bir döneme denk gelmişti. Ama her şeye karşın, bugünlerle karşılaştırıldığında çok daha özgürlükçü bir Türkiye vardı. Devlet katına sert eleştiriler yöneltilebiliyor, restler çekilebiliyor, görevden alınma talebi yerine istifa mekanizması işletiliyordu. Hiçyılmaz da bunu denedi.

1977 yılında Türk milli takımının küçük Fransa Turu diye adlandırılan Tour de l’Avenir katılımı büyük ses getirmişti. Dönemin güçlü gazetesi Tercüman’ın Paris temsilcisinin, milli takımın bu yarışta yer alabilmesinde büyük katkısı vardı. Karşılığında ise Türkiye’den gelen kafileden kendisine bir büyük rakı ve yanında pastırma getirilmesini istemekteydi. Metz şehrindeki bir spor okulunda konaklayarak tura başlayan ekip kendi çapında başarılara imza atacaktı. 

Hiçyılmaz’ın, gazetesi Tercüman’ın izlediği sağcı politikadan bağımsız olarak her türlü yönetici ve politikacıyla iyi ilişkileri vardı. 1970’lerin yoksun, spora yatırım yapılmayan Türkiye’sinde bu önemli bir özellikti. Ama adım adım 1980 askeri darbesine giden ülkede işler kolay değildi. 1978 yılı Akdeniz Turu sonrasında, “Malzeme yoksunu, dış temas yapamamış bir takımın, kendisinden güvenlik önlemleri alması istendiğinde, ‘Sizi buraya ben mi davet ettim?’ diyen bir emniyet mensubunun içinde bulunduğu bir organizasyonda elde ettiği derece başarılıdır” demişti.

7 Temmuz 1978 tarihinde görevinden istifa etti. Yerine Cemil Ergen getirildi. Bu görevlendirmeyi Cumhuriyet gazetesinin duayen spor yazarı Abdülkadir Yücelman ‘Kazan Kaynıyor’ köşesinde, “Bir federasyon başkanı böyle atandı” başlıklı yazısıyla eleştiriyordu. O yıllar gerçekten alemdi! Mesela 1978 Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu öncesi, “Cumhurbaşkanlığı adına ortaya konmuş bir kupa, yarışı bir yabancı takımın kazanması halinde dışarı çıkarılmaz. En iyi dereceyi alan Türk takımına verilmelidir” gibi traji komik bir tartışma bile açılmıştı.

17 Kasım 1979 tarihinde Hürrem Solaklar istifa edince 12 Aralık tarihinde ikinci kez federasyon başkanı oldu. İlk demeci, “Saplandığı bataklıktan bisikleti kurtaracağız!” şeklindeydi. Siyasi olarak kaynayan ülkede spor da bundan nasibini alıyordu; nitekim Spor Bakanı Talat Asal, Müsteşar Orhan Bilgin ve Baş Müşavir Talat Akgül arasındaki tartışmalar sonrasında yerine Şubat 1980’de Yavuz Çakır getirilecekti. Askeri darbenin Beden Terbiyesi Genel Müdür Vekili Albay Yücel Seçkiner 29 Kasım’da Yavuz Çakır’ı görevden alacak, Şubat 1981’de de Hiçyılmaz üçüncü kez göreve gelecekti.

Bir gazetecinin, “Ne oldu da tekrar görevi tekrar kabul ettiniz?” sorusuna verdiği yanıt ilginçti: “Bir şey değiştiği yok. Bu işi bildiğimi söylediler. Ben de ülkemin koşullarını göz önüne alarak bunun bir vatandaşlık borcu olduğunu düşündüm ve görevi kabul ettim. Ancak bu kez istifa etmemek üzere göreve geldim!” Hiçyılmaz sözlerine, “Benim için yarışmalar şampiyonluklar değil, sağlıklı nesiller yetiştirmek önemlidir. Ve ben bunu araç gereç yetersizliğine rağmen gerçekleştirmeye çalışacağım” diyerek devam etmiştir. Hiçyılmaz, o dönemleri yaşayanlarca bilinen bir karşıtını hedef alarak, “Bisiklette patronlar var, o patronlar fabrikalarına geri dönsünler!” dedikten yalnızca 13 gün sonra 17 Nisan günü görevinden son kez ayrılacaktır…

Naif kelimesinin tanımıyla yüzde yüz eşleşen, son derece dürüst ama bir o denli de kırılgan yapıya sahip olan Hiçyılmaz, haksız eleştiri almaktan hiç hoşlanmadı. Görevini hakkıyla yaptığını düşündüğü için, hakkındaki eleştirilere sert karşılık veriyordu. Bisiklet, dolayısıyla spordan ayrıldıktan sonraki yaşamını, özellikle sahaflık dönemini bilenler onun “huysuz ihtiyar” olma hakkına büyük saygı duyuyor ve onu takdir ediyorlardı. Giderayak en büyük hazinesi olan sahaflık birikiminin gerekli yerlere ulaşmasını da sağlamıştı. Huzur içinde uyuyor olmalıydı…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ah şu çöl tozları 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları