Ahlaki tercih sorumluluğu ve zorunluluğu...

10 Eylül 2017 Pazar

Yarın... Yarın önemli bir gün. Yarın sadece Cumhuriyet gazetesinin Silivri’de rehin tutulan 5 gazetecisi için değil, gazetecilik için önemli bir gün.
Dünyada 170’in üzerinde tutuklu gazeteciyle başı çeken ve adı “Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi”ne çıkmış Türkiye için... Hakikate ulaşmanın hak olduğunu iddia edenler için... Özgür, bağımsız düşünmenin gereğine inananlar için önemli bir gün...
Cumhuriyet gazetesine yönelik suçlamaların hak ve hukukla ilgili olmadığını; iddianamenin kofluğunu, gülünçlüğünü ve bunun hukuki değil, siyasi bir dava olduğunu hepimiz biliyoruz. Savcılar, yargıçlar, iktidar biliyor. İktidar danışmanı gazeteciler de biliyor.
Hiçbir hukuki dayanağı olmadan aylarca insanları içeride tutmak... Yalnız Cumhuriyet gazetesi değil; BirGün, Evrensel, Özgür Gündem, Sözcü... Muhalif gazeteleri kapatma, susturma, bedel ödetme çabası, onlara yönelik tehdit, reklam verenleri korkutma... Bütün bunlar, milletin hakikate ulaşmasını engellemek içindir.
Artık şu andan sonra hak, hukuk dileyip “Adalete güveniyoruz” demenin, bin kez tekrarladığımız gibi “Adalet, bir gün herkese gerek” demenin bence pek bir anlamı yok.
Ancak hak, hukuk yoksa bile ahlaki bir tercih yapma sorumluluğu ve zorunluluğu var!
Uygar ülkelerde adalet ve tüm devlet mekanizması bireyin haklarını korumak için işler... Bizde OHAL var diye demokrasinin çiğnenmesi, hak, hukuktan vazgeçilmesi ve buna kimselerin itiraz etmemesi bekleniyor.
Bence bu beklenti ahlaka aykırıdır. Vicdana aykırıdır.

Doğan Yurdakul
Doğan Yurdakul eşsiz bir insan, bilinçli bir aydın, usta bir yazar ve gazeteciydi.
Onun ölümü ve ona yapılan zulüm ahlak kavramı üzerine hepimizin daha çok düşünmesi gerekliliğine inandırdı beni...
Sahte delillerle Ergenekon’dan hapiste çürütülmesi hangi ahlaka sığar? Ona yapılan işkence değil midir eşinin ölümünü tetikleyen? Ölmekte olan eşini görmesinin engellenmesi, ancak cenazesine izin alıp gidebilmesi... Hangi vicdana sığar bu...
Demek ahlak ve vicdan, bulunduğumuz yere ve zamana göre değişebiliyor...

Nuriye ve Semih ölüyor
Kanun hükmünde kararnamelerle 100 binler işlerinden ihraç edildi. Bu ihraçlara karşı akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın, “İşimi geri istiyorum” diyerek başlattıkları açlık grevinde 185 gün geride kaldı. Onlara destek vermek isteyenler de tutuklanıyor, polis copuyla kovalanıyor...
Tamam hak, hukuk yok ama ahlaki tercih yapmak sorumluluğunuz var, bu tercihi yapmak zorundasınız. Vicdanın sesini duymak zorundasınız. Cezaevi hastanesinde ölmeleri mi isteniyor? Amaç bu mu?
Büyükada’da gözaltına alınan hak savunucularının hiç ama hiçbir suçları olmadığını bilmeyen mi var? Yerlisi ve yabancısı, sekizine de zulmetme nedeni başkalarına gözdağı vermek! Hani, ahlak nerede? Vicdan nerede?

Ensest ve ahlak
Geçen hafta Melis Alphan, “Türkiye’nin Ensest Raporu” başlıklı araştırmadan yola çıkan bir yazı yazdı. “Halkın yüzde 40’ı ensest yaşıyor” dedi diye genç gazeteci neredeyse linç ediliyordu. Bu sayı gökten zembille inmemişti kaynak böyle diyordu... Aynı gazetede bir ERKEK köşe yazarı ise eksik bilgiden kaynaklanan bir yazıyla, saldırgan bir üslupla meslektaşını ve tüm kadınları aşağılayan yazılar kaleme aldı. Bir kadın okur olarak kınamamı gazetenin ombudsmanı Faruk Bildirici’ye bildirdim ve uygar, sağduyulu bir yanıt aldım. (Kendisine çok teşekkür ederim.) Ayrıca çeşitli gazetelerde sayısız yazar ve kadın kuruluşu bu olayın ciddiyetine ve önemine değinen yazılar yazarak ERKEK köşe yazarını kınadılar.
Diyeceğim şu: Eğer Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız, (kadınların öldürüldüğü, sömürüldüğü, işgücünden uzaklaştırıldığı, emeğinin yok sayıldığı, şiddetten mağdur olduğu, kazanılmış hakların yok sayıldığı, yasaların uygulanmadığı, keyfi uygulandığı bir ülkede yaşıyorsanız) artık burada ahlak ve vicdanınızı dinlemek zorundasınız. Hele hele böylesine ağır, derin, ciddi bir konuyu, politik tercihlere; bizden onlardan ayrımcılığına malzeme kılamazsınız!
Ayrımcılığın her alana yayıldığı bir ortamda yaşıyoruz: Ölüm, savaş, işkence, taciz, tecavüz, ensest, faşizm, Erdoğan’dan yana olanlar- Erdoğan’dan yana olmayanlar” ayırımcılığına gelmez! Tıpkı baştan beri sıraladığım olaylarda olduğu gibi... Tercihinizi güçlüden değil, mağdur olandan, hakkı yenenden yana yapmalısınız.
Hak, hukuk yoksa bile ahlaki tercih sorumluluğu ve zorunluluğu var!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları