Neleri kaybetmek üzereyiz?

13 Ekim 2017 Cuma

Önce şunu kayda geçelim:

Madde 1: Müftülüklere nikâh yetkisi veren tasarının geri çekilmesi için verilen mücadele sadece kadınların sorunu değil.

Madde 2: Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklik sadece kadınları değil tüm toplumu çok yakından ilgilendiriyor. Tıpkı bilimsel laik eğitim için verilen mücadelede kadın erkek ayrımı yapmadan tüm ana-babaların, konuya duyarlı tüm sivil toplum örgütlerinin yer aldığı gibi bu konuda da ortak mücadele gerekiyor. Peki, neden bu konuya ağırlıklı olarak kadınlar sahip çıkıyor?

Erkek gazeteciler, yazarlar, erkek milletvekilleri, toplumda erk sahibi saygın erkeklerimiz neden yeterli ve gerekli mücadeleyi vermiyor?

Şunu bilelim ki, laik hukukun zedelenmesine karşı mücadelede ortak bir güç birliği sağlanmadan başarı şansı olamaz...

Şunu bilelim ki, karşımızda “toplumu dönüştürme” projesinden asla vazgeçmeyen, hazırladığı yasa tasarılarına mehter adımı gibi iki ileri bir geri ayar çekip sonunda istediğini yapan bir yapı var. Bu yüzden karşı mücadelenin örgütlü ve süreklilik halinde olması şart.

Önceki gün Dünya Kız Çocukları Gü-nü’ydü ve Türkiye’deki kız çocuklarının yaşadıkları “şiddet, tecavüz, erken yaşta evlendirilme, okula gönderilmeme gibi” devasa sorunlar bir kez daha masaya yatırıldı.

15 yıllık AKP iktidarının bu konuda başarısızlığını öncelikle, kadın erkek eşitliğine inanmayan zihniyette, referanslarını din eksenli oluşturmasında aramak zorundayız. Ve aynı zihniyet, işi, bir adım daha ilerletme çabası içinde. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçeden en fazla pay alan 5 kurum olduğunu da hatırlatalım bu arada...

Hatırlarsanız geçen yıl gelen tepkiler üzerine geri çekilen ve alt komisyona gönderilen bir tasarıydı bu. Orada oluşturulan “boşanmaların önlenmesi komisyonu” tarafından hazırlanan rapor ile yeniden alevlendirildi.

Şimdi TBMM Genel Kurulu’na yeniden getirilecek. Yasalaşması halinde hem kadınlar kazanılmış haklarını kaybedecekler hem de din eksenli bir toplumsal yaşam düzenlenmesinin bir adımı daha atılmış olacak.

Biraz daha açalım: Kamuoyunda, tasarı ağırlıklı olarak müftülüklere nikâh kıyma yetkisi bağlamında tartışılıyor. Evlendirme memuru olarak müftülüklere resmi nikâh yetkisinin verilmesi öncelikle laik Medeni Kanun’dan bir vazgeçiş. Ama ötesi de var. Bu konuda yıllardır mücadele veren Avukat Nazan Moroğlu ile konuşuyoruz.

Özetleyeyim: Örneğin

- Boşanmalarda arabuluculuk tayini:

İleri sürülen gerekçe; Çekişmeli boşanmanın olumsuz etkilerini azaltmak.

Türkiye’de boşanmaların önemli bir bölümü zaten şiddet kaynaklı. Ayrıca 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi şiddet içeren durumlarda arabuluculuğu yasaklıyor. Kadın kendisine şiddet uygulayan bir adamdan kurtulmak istiyor. Arabulucu tayini, kadın üzerinde zaten var olan baskıyı daha da artırır.

- Nüfus kaydına sözlü doğum bildirimi:

İleri sürdükleri gerekçe; sağlık personelinin takibi dışında doğan çocukların olması ve bunların nüfus kaydına geçirilmesinin kolaylaştırılması.

Bu durum soy bağı ve miras hukuku açısından sorunlara yol açar, ayrıca çocuk yaşta anneliği ve zorla evlendirilmeleri, çokeşliliği kamu denetiminden mahrum bırakır.

- Çocuğun tecavüzcüsü ile evlendirilmesi: Çocuk istismarcısının tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlik öneriyor. Mevcut durumda, böyle bir evlendirilme halinde suçun düşeceğine ilişkin düzenleme yok.

- Kadınların nafaka hakkının evlilik süresi ile bağlantılandırarak kısıtlandırılması: Bu durum haliyle ekonomik özgürlüğü olmayan kadın açısından caydırıcı olacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları