‘Omurgasız ülke’ nasıl bir arada tutulur?

15 Ekim 2017 Pazar

İspanya’da şimdi “ülkeyi nasıl bir arada tutabiliriz”in tartışması yapılıyor.
Ana muhalefetteki sosyalist lider Pedro Sanchez’in okuduğum son ropörtajının başlığı bu: “Katalonya’nın nasıl İspanya içinde tutulabileceğini tartışmak zorundayız!”
Sosyalistler “birlik-bütünlük” adına; Katalonya’ya kayyım atamak gibi... hükümetin alacağı zoraki yaptırımlara destek vereceklerini açıklarken bir yandan da bu önlemlerin anayasal reformlarla tamamlanması gerektiğini ve reformların seri biçimde tartışmaya açılması gerektiğini söylüyorlar.
Katalan ayrılıkçılığına karşı yükselen İspanyol milliyetçilik ateşinin baskısıyla sağcı Rajoy hükümetinin arkasından gözü kapalı sürüklenmek yerine, “reform” adına bastırıyorlar.
Sosyalist parti lideri; “Bu bir devlet krizi. Ve ancak (federal yöndeki) devlet reformuyla çözülür” diyor.
İplerin her türlü gerildiği İspanya ve Katalonya arasında konu, “sosyal ve kurumsal beraberliğin” uzun dönemde nasıl sürdürüleceği...
Konu aslında İspanya için yeni değil. 20. yüzyılın başından bu yana, “ayrılıkçılık probleminin” her depreşmesinde akut şekilde gündeme gelen çok yakıcı bir mesele.
İspanyollar “ayrılıkçılığı” damardan, “dış güçlerin marifetlerine” bağlamıyor. İç dinamiği kavramaya çalışıyorlar.

Çözülmenin iç dinamiği
Ayrılıkçılığın ortaya ilk çıktığı yıllarda, geçerliliğini hâlâ koruyan tespitleriyle krize dikkat çeken ilk isim, düşünür José Ortega y Gasset.
20. yüzyılın ünlü tarih filozoflarından olan büyük İspanyol aydını, sorunun imparatorluğun çözülme paradigmasının devamından kaynaklandığını söylüyor.
İspanyol İmparatorluğu’nun çözülmesi, Osmanlı İmparatorluğu gibi 1600’lerde başlamış ve aralıksız 300 yıl sürmüş.
19. yüzyıl sonunda son parçalar yitirilip sıra “ulus devlet”i kurmaya geldiğinde, bu defa küçülen sınırlarda başgösteren “ayrılıkçılık akımlarıyla” yeni bir çözülme başlamış.
“Bölgecilik” ve “ayrılıkçılık” gibi kavramların 20. yüzyıl başında dolaşıma girmesinin rastlantı olmadığını belirtiyor İspanyol düşünür.
Ortega; ulus devleti yerine oturtamadan baş gösteren “ayrılıkçılığın”, bir ortak toplum projesi oluşturmayı ve toplumun tüm kesimlerini projeye ortak etmeyi imkânsızlaştırdığını söylüyor. Ortada bir “halk” olduğunu, ama modern bağlamda bir “toplum”un yaratılamadığını belirtiyor.
“Toplum” Ortega’ya göre, “ileriye dönük ortak bir proje” ile “ulus organizasyonu” demek oluyor. İspanyol düşünce adamı,
“Omurgasız İspanya’da bu organizasyonun yapılamadığının” altını çiziyor.
“Omurgasız İspanya” ile haliyle bir “ortak sütundan yoksun olma” durumu kast ediliyor.

Sorun İspanya’nın kendisi
1922’de Prima de Rivera diktatörlüğü (1923-1930) arifesinde, bugün dahi bir klasik olarak kabul edilen “Omurgasız İspanya”yı yayımlayan Ortega, İspanya’nın baş sorununun, o yıllarda tartışılageldiği gibi “Biz neden Avrupa’nın gerisinde kaldık” sorunu değil; “omurgasızlık” meselesi olduğunu iddia ediyor.
“İspanya’nın asıl problemi, İspanya’nın kendisi” diyor. Ve problemi, “ulusun ortak yaşam projesinin çözülmesi” olarak tanımlıyor.
Ortega’ya göre bu öyle baş edilmez bir sorun ki, hiçbir “siyaset”, üstesinden gelemiyor.
Zira “İspanya’nın çözülme paradigmasına, devlet olumlu bir otorite ile yanıt veremiyor.”
Siyasetle doldurulamayan bu boşlukta İspanya önce Prima de Rivera diktatörlüğüne, ardından çok kanlı bir iç savaşla 40 yıllık Franco diktatörlüğüne düştü. Ortega y Gasset ile benzerleri, sürgüne gittiler. İspanya, 20. yüzyılın üç çeyreğini kaçırdı.
Ancak geçen yüzyılın son diliminde demokrasiye geçiş ve AB üyeliğiyle “omurgasını” ilk kez doğrultabilen ülke, yüzyıl öncesinin paradigmalarıyla şimdi yeniden karşı karşıya.
Hem içerideki demokratik kurumların krizi, hem AB’deki yön kaybı; İspanya’yı yüz yıl önceki tartışmalara itti.
Ülkeler, DNA’larından kolay kurtulamıyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları