Cennet doğa nefes toprak su alamıyorsa...

04 Kasım 2017 Cumartesi

16 yılda akıl almaz bir hızla, üretimsiz rant üzerinden kirli siyasetle yandaşlık, biat üzerinden zenginleşme, büyüme uğruna, İstanbul amip gibi, akıl almaz ölçeklerde yatay ve dikey betonlaştırılarak büyütülmüşse.. Ülkenin her köşesinde cennet doğanın nefes, toprağın su alamadığı işler, aynı kirli siyasal çıkarlar adına, yağma boyutlarında sonuçlar üretmişse.. Yaşamın her alanına dönük, demokrasi, hak - hukuk - adalet katledilmiş, yürürlükteki anayasal rejim, laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri ile kazanılmış, Anadolu uygarlıklarının tarihsel geçmişinin bütünlüğü içinde pekişmiş aydınlanmacı ortak değerler tehdit altında demektir.. Geçici de olsa siyasal İslam, tek mezhep ağırlıklı cemaatler zıt ortaklıkları ittifaklarında da, Kürt-İslam, Türk-İslam zikzaklarında iktidar ittifakları üzerinden, dış kaynaklı emperyal projeler güdülemesinde, geçerli kılınan diktatoryal fiili rejim, sandıktan çıkabilmenin yollarını üretebilmiştir.. Sonsuza kadar mı? Asla..
Sandıktan çıkarak sivil otoriterleşmenin ustaları Menderes, Demirel, Özal deneyimlerinden sonra Erdoğan liderliği, AKP parti kimliği ile 16 yıllık süreçte, AKP’nin geleceğinin Tek Adam rejimi, bir benzeri yaşanmamış demokrasi, hukuk devleti, rejim katliamları üzerinden uzun soluklu olarak sürdürülebilmesi hesapları.. Kendi içinden kırılmaların da miladı.. İktidarları ortaklıklarının 14 yıllık sürecinde Fethullah Cemaati ortaklığı projelerinin çöküşü, FETÖ’cü darbe sonrası yaşananlardan ders alınmadan, hesaplaşılmadan.. Aydınlanmacı değerler, demokrasi reddedilerek bir örneği olmayan yeni otoriter Tek Adam rejimi üzerinden fiilen uygulamaya geçişlerle yaşanan ağır insan hakları, hukuk devleti ihlalleri sürecinde yaşananlarla, bu yolda yürünebilinir mi?
Menderes’in, iktidarlarında tükeniş noktasında emeği, 1 Mayıs’ı anımsamasını hüzünle anımsarım. Canıyla, üç canla ödetilen faşist yargılama darbe hukuku sayesinde liberal, mukaddesatçı siyasetçilerin yeniden önlerinin açıldığı dersleri de unutulmamalı. Ancak çok değerli, sosyal devlet, sola, sendikal haklara, demokrasiye açılımda en ileri adım 27 Mayıs Anayasası sonrası, ülkemizde yaşanan büyük toplumsal patlama, gelişmelerin, dünya kapitalist, emperyal düzenini de korkutması gerçeği de var. Lüks bulunan anayasanın 12 Mart ile budanması yeterli gelmedi, 12 Eylül darbesi ile suyun akışı siyasal İslamcı kimliğe daha güçlü kaydırıldı.. Elbette 24 Ocak kararları cenderesini bu ülkenin örgütlü toplumuna dayatabilmenin de bir başka yolu yoktu. Sonrası Özal’ın, en katı liberal çıkarlar modeli adına, 12 Eylül yasakları ile donatılmış ve çok ciddi birikim yaratılmış olarak İktidara getirilmesi stratejisi, askeri darbenin teorisyeni değilmiş gibi, karşıtı sivil vitrinde sandıktan çıkarılması oyunları.. Demirel dersini almış, Cumhuriyet değerleri, rejiminde, daha demokratik bir düzende buluşmada misyonerlik üstlenmişti. Onun Cumhurbaşkanlığı sürecinde, Ecevit rüzgârları ile de çok daha demokratik koalisyonlar düzenine geçiş yaşandı..
Sonrasında Türkiye için çok daha acımasız emperyal projeler, Amerika’nın 11 Eylül terör travması bağlantılı, Irak, Afganistan işgalleri üzerinden gündeme sokuldu..
Bugünün çıkmazında bu projelerin iflası sonrası Türkiye için daha tehlikeli, tehdit planları gündeme girdi. FETÖ’cü darbe sonrası Erdoğan liderliğindeki AKP’nin en azından Demirel kadar dersler alabilmiş olması beklenirdi.. Cumhuriyet rejimi, Atatürk devrimlerini ret politikalarından dönüş varmış gibi görünse de, icraatları pratiğinde arayışlarda çok daha vahim hukuk devleti düzeni, demokrasi karşıtlığı çizgisinde icraatlarla, tehditlerle yüz yüzeyiz.. Neyse ki, Tek Adam, Saray üzerinden üstyapıda siyasal sorumluluklar, bugünlere geliş sorunları üzerinden hesaplaşılmadan, vitrin üzerinden sivil darbeciliğin üzerine sivil darbecilik yöntemleriyle iktidar tazeleme projesinde, bu kez taban, seçmen, rejime, hak-hukuk-demokrasi arayışında uyanış içinde.. Yaşam dayatıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları