Olaylar Ve Görüşler

SEDAT VURAL - Sosyalizm uygarlıktır

15 Kasım 2017 Çarşamba

25 Ekim, bir insanlık idealinin yaşama geçirildiği “Sosyalist Ekim Devrimi”nin 100 yıldönümü. Günümüz kapitalist-emperyalist küreselleşen dünyada sosyalizm, yine tüm ezilen ve sömürülen halkların kurtuluş umudu. Nedeni ise tarihsel ve toplumsal olarak insana özgü tek sistem olmasıdır

İnsanlık evriminin dinamosu insanın kafa ve kol emekçisi bir varlık olmasıdır. İnsan bu niteliklerini toplumsallık içerisinde kullanarak, kullandığı ölçüde yetkinleştirerek, daha da insanlaştı, doğa ile mücadelesinde başarılı oldu ve dünyayı insanlaştırdı. Bu emekçi kimliği ile de toplumsal dönüşümlere damgasını vurarak, günümüze kadar taşınan ve adına uygarlıklar denilen yeni yaşam biçimlerinin oluşmasını sağlamıştır.
İnsanoğlunun işbirliğine dayalı ilk toplumsal yapısı da, insanın insanlaşmasını yaratan bir işleyiş içerisinde idi. Bu toplumsal yapı, hem kendini oluşturan insanlarla bütünsel hem de kendini çevreleyen dünyanın bir örneği idi. Dünya düzeni ile toplum düzeni, insan ile toplum arasında yakın bir bağ vardı; toprak hiç bölünmeden bütün insanların malıdır; herkes çalışır, üretilen eşit paylaşılır, eşit katılım ile yönetilirdi. Bu nedenle insanlığın ilk ve temel uygarlığı, insanın insanlaşmasını yaratan, sömürüsüz ve ayrımsız bir toplum ve dünya düzeniydi.

Yitirilen birlik
Ne zaman toplumsallık temelindeki insan-toplum ve dünya bütünleşmesine aykırı olarak, sömürü ve sınıf ayrımcılığı ortaya çıktı, insan sadece doğaya karşı değil, kendi kendine de yabancılaştı, İnsan-toplum ve dünya bütünlüğü içerisinde yürütülen doğa ile mücadele, insanlar arası mücadeleye dönüştü ve insan birliğini yitirdi.
Zaten insanlık tarihi, bir tarafta yitirilen insani birliği, yani sömürüsüz ve ayrımsız bir uygarlığı savunan kafa ve kol emekçisi insanlar ile sömürü ve ayrışmayı sürdüren ve insana yabancılaşmış bir toplum düzenini uygarlık olarak sunan egemen güçler arasındaki mücadele ile geçmiştir.
O halde insanlık tarihi, doğal koşulları içerisinde oluşmuş bir tarih değil. İnsanın doğa ile mücadelesi başta olmak üzere, egemen güçlerin baskı ve zulmüne karşın, demokrasi ve laikliğin kazanıldığı, bilimin ve kültürün yaratıldığı bir tarihtir. Ama yaratanı emekçi insandır. Düşünsel ve maddi üretimi sağlayan, toplumsal dönüşümleri gerçekleştiren, çağ açıp çağ kapatan, onun kafa ve kol emeğidir.

İnsanca yaşamak
İşte sosyalizm, insanlığın kökü ve kökeni olan bu insan kimliğine sahip çıkan, insanın birlikteliğini ortadan kaldıran sömürü ve ayrımcılığı reddeden, özellikle kapitalizm ile beraber oluşturulan sermaye ve para merkezli, adına uygarlık denilen bir yaşam yerine, insanlığın ilk ve temel uygarlığına uygun, insan ve insanlık merkezli sömürüsüz bir yaşamı savunan ve böylece insan ve insanlık tarihi ile de bütünleşen ilk ve tek kuram oldu.
Bu nedenle insanlık, yeni yüzyılda da, “insanca yaşam” ile özdeş bir düzen ve kuram olarak sosyalizmi hep savunacak, onun gerçekleşmesi için demokratik mücadelesine devam edecektir.
Ne yazık ki, 2018 yılına yaklaşırken, ulaşılan teknolojik gelişim, özellikle iletişim teknolojisinin sağladığı bilgi alışverişi sayesinde, dünyanın küreselleştiği ve buna bağlı olarak bir “dünya uygarlığı” yaratıldığı, böylece sosyalist öğretinin hedeflediği “enternasyonalizm”in de gerçekleştiği ileri sürülerek, sosyalist mücadelenin gereksizliği ve günümüz Yeni Dünya Düzeni’nin haklılığına kanıt yaratılmaya çalışılıyor yıllardır.
Bir kere sosyalizme temel olan değerler ile günümüz Yeni Dünya Düzeni değerleri arasında büyük bir uçurum var. Sosyalizmin temeli, toplumsal bir varlık olan insandır, insanlıktır. İnsanlığın yarattığı kültürel, bilimsel ve teknolojik üretimden, insani değerlere uygun olarak yani özgürlük, eşitlik ve dayanışma çerçevesinde yararlanmak ve paylaşmaktır. Ayrımsız, sömürüsüz ve gerçekten demokratik değerler üzerinde yükselen bir uygarlık kurmaktır. Oysa günümüz Yeni Dünya Düzeni ise ekonomik olarak dayandığı sermayenin kısa sürede daha fazla kârının arttırılması, yaygınlaştırılması ve güçlendirilmesi, siyasal olarak ülkelerin parçalanması, halkların kırdırılması, toplumsal olarak ise insanlığın teslim alınması yani insanın insani öz ve kökeninden koparılarak metalaştırılması ve kültürsüzleştirilmesi politikasına dayanıyor.

Özgürlük ve eşitlik
Ayrıca uygarlığa temel olan yüzyılların birikimi insani değerler ile doğal kaynakları nasıl tahrip ettiğini her gün yaşayıp gözlemlediğimiz günümüz Yeni Dünya Düzeni’ne “dünya uygarlığı” demek de, hem uygarlığın hem dünyanın anlam ve bütünselliğine haksızlık. Bir kere bu düzenin “dünya uygarlığına” kanıt olarak gösterilen küreselleşme söylemi, kapitalist- emperyalist devletlerin yarattıkları ve halen yaşanılan fakir-zengin eşitsizliği ve sömüren-sömürülen gerçeğinde, değişmeyen emperyalist niteliklerini gizlemeye yönelik ideolojik bir kılıftır. Bu söylem içerisinde dile getirilen “ülkelerin bütünleşmesi” ise sömürülen ülke ve insanların sömürüsüne meşruiyet kazandırmak için yaratılan yıldızlı bir yalandır.
Toplumsal ve kültürel bir varlık olan insan, “dünya uygarlığı” olduğu söylenilen bu düzende, alelade bir ekonomik üretim girdisidir. Sermayeye kâr ve kazanç sağlaması ölçüsünde bir anlam ifade eder. Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki, dayandığı sermayenin toplumsal ve dünyayı insanlaştırmak niteliği olmadığından insanı ve insanın insanlaşmasını yaratan emeği dışlayan bir yapılanma içerisinde bulunduğu için, adı ister globalleşme, ister küreselleşme konulsun, günümüz Yeni Dünya Düzeni’nin insana özgü ve insanlığın yarattığı temel değerler ile anlam bulan ne “uygarlık” ile ne de “sosyalist enternasyonalizm” ile ilişkilendirilmesi olası.
Asıl olan insan ve dünya bütünlüğüdür. Bu bütünlüğe uygun, ayrımsız ve sömürüsüz toplumsal birlikteliktir. Elbet bir gün elbet, insani birliktelik yeniden kurulacaktır. Fakat bu, bu birlikteliğin oluşmasını engelleyen, ayrımcı ve sömürücü düzenlerin devamı ve egemen efendilerin, senyörlerin, kralların, sömürgeci ve emperyalistlerin mirasçısı günümüz Yeni Dünya Düzeni’nin küreselleşmesi ile değil, bu birlikteliğe kan ve can veren emekçi kimlik ve emeğin yüceliği ile sosyalist enternasyonalizmde buluşarak, bulacaktır insan insanlığını.
İşte o zaman insani birliktelik, sömürüsüz gerçek uygarlık, ayrımsız, çatışmasız, kardeşçe yaşanılan, insandünya bütünlüğüne uygun ve insanlaşmış bir dünya düzeni kurulacak.  

SEDAT VURAL
Avukat, Ankara Barosu



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları