Hapisteki Yazarlar Günü

16 Kasım 2017 Perşembe

Dün 15 Kasım’dı. Uluslararası PEN, 15 Kasım’ı “Hapisteki Yazarlar Günü” ilan ettiğinden bu yana neredeyse 40 yıl geçti... Dünya ve Türkiye hâlâ düşünce ve ifade özgürlüğünü yok sayarak yazarlarını hapsediyor...
Dün, beş kuruluş (PEN Türkiye Merkezi, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yayıncılar Birliği) ortak bir basın toplantısı düzenledik. Ayrıntıları basından izleyebilirsiniz.
Ben, isteklerimizi şöyle özetledim:
Çok şey değil, sadece adalet istiyoruz. Hukuk devletinde yaşamak istiyoruz. Cumhuriyetin olmazsa olmaz ilkesi adaleti istiyoruz.
Kimse düşüncelerinden ötürü tutuklanmasın, işinden, aşından olmasın istiyoruz.
Düşüncesini özgürce ifade edebilsin, yazabilsin, araştırabilsin istiyoruz.
Kitaplar toplatılıp yasaklanmasın istiyoruz.
Gazeteciler, yazarlar hapishanede çürütülmesin, halkın gerçeklere ulaşabilmek hakkı ellerinden alınmasın istiyoruz.
Gazeteciler ve yazarların tümü serbest bırakılsın, tutuksuz yargılansın istiyoruz. Dünyada ve her yerde...
 
PEN Türkiye’den
Dünkü toplantıda bir de PEN Türkiye merkezinin bildirisini paylaştım:
15 Kasım Hapisteki Yazarlar Günü’nde bir kez daha üzülüyoruz, utanıyoruz, öfkeleniyoruz, susuyoruz, bağırıyoruz, yetkilileri göreve çağırıyoruz!
Hangi göreve?
Yasaların da vicdan, merhamet ve adaletle işletilmesi, uygulanması görevine elbette...
Hapisteki yazarlar, adı üzerinde yazarlar. Yazıya yazıyla, olmadı sözle yanıt verilir. Yazı, demir parmaklıkların ardında son bulan bir eylem değildir. Yazarın yeri de demir parmaklıkların ardı değildir.
Romancı, şair, öykücü, denemeci, gazeteci...
Unutmamak gerekir ki bugün ses çıkarmayan, içinden “oh olsun” diyen, hatta meydanın ve medyanın kendisine kaldığını düşünen yazı erbabı da, yarın aynı akıbetle karşılaşabilir.
Tarihte değil yalnızca bugün de, dünyada değil yalnızca Türkiye’de de bunun somut örneklerini biliyoruz. Hapisteki yazarlar için sesini yükseltmesi, kalemini sivriltmesi gerekenlerin, öncelikle bu yazarlarla aynı görüşü paylaşmayan yazarlar, gazeteciler olduğunu düşünüyoruz.
Barış içinde farklılıklarla özgür, bir arada yaşamanın yolu, düşünce, yazma, yayımlama ve örgütlenme özgürlüğünden geçer.
Bu 15 Kasım da bu düşüncelerle, kaygılarla geçmiş olsun, ama bir daha 15 Kasım olmasın, o da bu yıl son kez geçmiş olsun!
NOT:
Sevgili Okurlar,
İç kulaktaki kristallerin yerinden oynaması insanın tüm dengesini bozuyor, dünyayı başına yıkıyor, odaklanmasını engelliyor. Tıbbi dilde “Benign Pozisyonel Paroksismal Vertigo”... Başıma geldi... “Kristaller” yerine oturuncaya dek izin istiyorum... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları