‘Kimse Hukukun Üstünde Değildir!’

06 Temmuz 2014 Pazar

İngiltere Başbakanı David Cameron’ın sözleri bunlar.
Cameron bu sözleri, dört yıl “iletişim danışmanlığını” yapan Andy Coulson için söyledi.
Mahkeme Coulson’ı, siyaset-medya camiasını sarsan “telekulak skandalı” yüzünden 18 ay hapis cezasına çarptırdı. Başbakan bunu müteakip çıkarak “Kimse hukukun üzerinde değil. Adalet yerine gelmiştir!” dedi.
Bir hafta önce de eski danışmanın suçluluğunun kanıtlanması üzerine; “Bu kişiyi vaktiyle iletişim danışmanlığıma getirdiğim için özür dilerim. Yanlış kararmış!” demişti.
Danışmanımı yedirmem!” diyerek yargıçları dağıtıp yargı bağımsızlığına meydan okumak yerine, İngiltere başbakanı damardan böyle işte “hukukun üstünlüğünü” tanıyor!
Yasaların kimseye imtiyaz tanımayacağı” ilkesinden hareketle yurttaşların önünde özür diliyor.
Türkiye ile Avrupa’nın hukuk devletleri arasındaki en büyük fark burada:
1. Avrupa’da, “kamuoyları” her şeye rağmen hâlâ çok güçlü.
Sistemi içeren büyük skandallara karşın, ağırlığını koruyor.
2. “Hukukun üstünlüğü” iflas etmiş değil tıkır tıkır çalışıyor.

Yaptırımlar işliyor
Dünkü yazımda Avrupa’da “devlet”in geleneksel değerlerinin aşındığını gösteren büyük bir sistem krizinden söz etmiştim…
En son Sarkozy olayını gördük…
Nüfuzunu kötüye kullanmak, yolsuzluk, yargıyı etki altına almak” gibi gerekçelerle eski “devlet başkanı”; poliste saatlerce sorgulandı, hakkında soruşturma açıldı….
İspanya’da kraliyet fertlerini içeren yolsuzluk davaları ve sabık kralı kapsayan şaibeler yüzünden; devlet zirvesinde zorunlu nöbet değişimi yaşandı.
Yaşlı kral, tahtı bırakmaya zorlandı.
İspanya’da sisteme olan “güven aşınmasını” gerçekte bu adım dahi durdurmadı.
İspanyollar, “monarşi karşıtı gösterilerle” günlerce yollara döküldü…
Eski İtalya Başbakanı Berlusconi’nin “rüşvet davalarından” “bunga bunga”ya uzanan geniş yelpazede yarattığı köklü “devlet bunalımının” ayrıntılarına gerek yok…
İşadamı ünlü siyasetçinin “devlet yönetimi, adabı ve çıkarları” ile bağdaşmayan maceralarını sağır sultan bile duydu.

Telekulak da sistem krizi
İngiltere’deki “telekulak skandalı” da aslında büyük bir sistem krizi…
Üç yıl önce skandal ilk ortaya çıktığında konuyu “İngiltere’nin postdemokrasi krizi” başlığıyla anlatmıştım. Kısaca özetleyeyim:
İngiliz mahkemelerinde 18 ay hapis cezasına mahkûm edilen Coulson 2007 yılında, 3 milyon tirajlı News of the World (NoW) gazetesinin genel yayın müdürlüğünden (yargı konusu olan icraatları yüzünden!) ayrıldığında, o dönemde daha ana muhalefet lideri olan Cameron tarafından bile bile lades “iletişim danışmanı” olarak işe alınmıştı.
Cameron yaygın “telekulak şaibelerine” rağmen göz göre göre bunu yapmıştı.
Neden?
Coulson çünkü aynı zamanda NoW’un patronu olan medya devi Robert Murdoch’un has adamlarından biriydi…
İngiltere’de başbakanları getiren ve götüren bir “kral yapıcı” olarak tanınan Murdoch, Coulson’ı Cameron’ı denetlemek amacıyla özellikle bu yükselmekte olan liderin yanına yerleştirmişti.
Cameron, “Özür dilerim Coulson’ı işe almamalıydım!” derken aslında tüm bu danışıklı dövüş ilişkiler için özür diliyor.
Tele kulak skandalı” da bu nedenle, sıradan bir medya skandalı değil.
Başbakanı özür dilemeye iten skandalın ardında, medya imparatorlarınca şartlanan siyaset krizi var.
Bu krizin içine “medya krizi”, “etik krizi”, “medya- siyasetin inandırıcılık krizi”… hepsi dahil.

Denge-fren farkı
Ama başlarken de dediğim gibi bu ülkelerde hiç olmazssa “kamuoyu” yüzleşilmesi, hesaba katılması gereken değer olarak ağırlığını koruyor ve Fransa’da Sarkozy, İtalya’da Berlusconi; İspanya’da kraliyeti sorgulamak “cüretini gösteren” yargı bağımsızlığı etkisini hissettiriyor.
Tüm kaleler düşse de Avrupa demokrasilerinde güç yozlaşmasını denetleyen “denge-kontrol mekanizmaları” başka deyişle çalışıyor.
Eski İtalyan Başbakanı Berlusconi “Alzheimer’lı hastaları”, yaş haddi nedeniyle “sosyal hizmete” çevrilen hapis cezası gerekçesiyle örneğin bugün eylemek zorunda kalıyor.
Pasaportu”nu, “prestij nişanı” olan “şövalye” lakabını yitiriyor...
Yetmedi. Meclis oylamasıyla “senatodan ihraç ediliyor”!
Kral, İspanya’da tahtını bırakıyor. Fransa’da da neler olacağını göreceğiz…
Diyeceğim o ki…
Eski kıtada küreselleşme ve de neoliberalizmin getirdiği derin sistem krizi, postdemokrasi ve post-ideoloji krizleri evet var…
Ama denetim-kontrol mekanizmaları işlevini sürdürüyor.
Güçler ayrımına dayanan bu yaşamsal denetimlerden biz maalesef yoksunuz.
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında güçlenecek “tek adamlığı”, tamamıyla bu denge-frenlerden azade olacak.
Türkiye ve Avrupa arasındaki belirleyici sınır, bizde artık uzak bir anıya dönüşen bu dengefrenlerin varlığı, yokluğu üzerinden geçecek.
Cameron başdanışmanı için “özür dilerken”, bizim gözlerimizin önüne hep “tekmeci müşavirle” gidilen cuma namazları gelecek!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları