Emniyet’teki Ayıklama

07 Temmuz 2014 Pazartesi

Emniyet örgütünde son günlerde epey atama gerçekleşti. Olup biteni şöyle özetleyebiliriz: 
Emniyet Genel Müdürlüğü’nde bir birim, örgütteki Pensilvanyacıları belirlemek üzere 1990’lardan başlayarak sicil taramasına girişti. Polis Koleji’ne değin inen araştırma, cemaat bağlantıları üzerinde yoğunlaştı. Cemaat ile bağlantısı olmayan emniyetçilerin uzmanlıkları, branşları, başarı ve ödüllendirmeleri göz önüne alındı. Daha önce kızak nedeni sayılan muhalefet partilerine yakınlık, etnik ve mezhepsel köken geri plana itildi. Pensilvanyacı olmamanın temel ölçüt alındığı araştırmayla istihbarattan başlamak üzere, kaçakçılık, terör, narkotik gibi alanlarda yeni bir kadro yapısı hedeflendi. Yeni görevler için saptanan emniyetçilerle görüşmeler yapıldı, her birim kendi yapılanmasını aşağı yukarı belirledi. 
Araştırmaların sonucu geçen günlerde resmileşti. Kızağa çekilmiş ya da emekliliğini bekleyen çok sayıda emniyetçi, özellikle AKP döneminde uzaklaştırıldıkları uzmanlık alanlarında üst düzey görevlere atandılar. Böylece, Emniyet’teki Pensilvanyacıların büyük bölümü, önemli sayılacak makamlardan ayıklanmış oldu. 
Kaynaklarımız, Emniyet örgütündeki değişimi şu görüntü ile tanımladılar bize: 
“Artık masalarda Pensilvanyacı gazeteler görünmüyor. Makam odalarında Pensilvanyacı televizyonlar izlenmiyor. En önemlisi personelden ‘himmet parası’ toplanmıyor.”

Sevda Tepesi Sessizliği
Daha önce bu köşede yer alan Sevda Tepesi ile ilgili kimi gelişmeleri bir kez daha anımsayalım:
Recep Tayyip Erdoğan, Nisan 2012’de Suudi Arabistan’da Kral Abdullah bin Abdülaziz ile Sevda Tepesi’ni konuşur. Birkaç gün sonra oğlu Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV’e, Suudi Krallığı hesabından 99 milyon 999 bin 990 dolar yatar. Hemen ardından Tapu Kanunu’ndaki yabancıların taşınmaz mal edinebilmesine ilişkin hükümler yumuşatılır. Kral Abdullah da, Sevda Tepesi’ne otel izni verilmesi için Çevre Bakanlığı’na başvurur. Çevre Bakanlığı İstanbul Belediyesi’ne gerekli iznin verilmesi kaydıyla yazı yazınca da, belediye meclisinin AKP’li üyeleri imar iznini verirler.
O imar izni verilmesinin ardından gelişen olayları da araştırdık. Şöyle bir tablo çıktı karşımıza:
CHP’li belediye meclisi üyeleri, imar izninin iptali ve yürütmenin durdurulması için Haziran 2012’de idare mahkemesinde dava açarlar. Oyçokluğuyla alınan belediye meclisi kararında, söz konusu parselin “koruya katılacak alan”da kaldığını, bu alanlarda kalan parsellerde “muvakkat dahi olsa” hiçbir inşaat yapılamayacağı belirtilen dava dilekçesinde, şu görüşlere yer verilir:
“Kamu yararı karşısında özel yarar korunmayacağı hukuki düzenlerimizle açıkça ortaya konulmuştur. Mezkûr parsel maliki şahıs bu yeri yeşil alan olduğunu bile bile almıştır. Ancak daha sonra idareye başvurarak mağdur olduğunu, dolayısıyla kendisine yapılanma hakkının tanınmasını istemesi hakkaniyetle uygun düşmemektedir. Yapılan bu plan tadilatı kamu yararı, şehircilik ilkeleri ve plan tadili esaslarına aykırıdır.”
İstanbul 4. İdare Mahkemesi, 28 Haziran 2013’te yürütmeyi durdurma isteminin reddine oybirliğiyle karar verir. Sonrasına gelince... Davayı yakından izleyen CHP’li eski belediye meclisi üyesi, avukat Dr. Tuncer Özyavuz, gelinen son aşamada asıl büyük haberin “mahkemenin sessizliği” olduğunu düşünüyor ve ekliyor:
“Mahkeme, yürütmeyi durdurma talebimizi reddetmiş ama, yaklaşık bir yıldır başka hiçbir işlem yapmamış. Bu normal bir süreç değil, sanki yerin sahibi Suudi Kralı’na yönelik bir koruma var. Çünkü mahkemenin şimdiye kadar bilirkişileri belirleyip, keşif yaptırıp, rapora göre yürütmeyi durdurma talebini yeniden değerlendirmesi gerekirdi. Hâkimlerin yaptığı, görevi ihmalden başka bir şey değil.”

Mekke Örneği  
Anı, Falih Rıfkı Atay’dan: Türkiye, bir İslam kongresine çağrılır. Atay, Atatürk’ün Mekke’ye şapkayla gidilmeyeceğini bildiğini aktarıp ekler: “Ama, dâhi iyi biliyordu ki, başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştireceğini zanneden bir cemiyet de ne gerilik ne kölelikten sıyrılabilir.” Atatürk, milletvekillerinden Edip Servet Tör’ü çağırır ve der ki: “Mekke’ye gidip beni temsil edeceksin. Türksün ve Müslümansın. Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri medenileşmekten alıkoyan batıl itikatları yıkmak için Mekke’ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamaya bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin.” Atay; Edip Servet Tör’ün, Mekke’ye şapkayla girdiğini ve büyük itibar gördüğünü belirtir: “Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında, Kemalist Türkiye’yi efendice temsil etti.” Nereden nereye geldiğimiz ortada: Artık Cidde ve Mekke’deki “kara taassup” bize örnek ve önder oluyor! Kadınlarımızın saçından, Çankaya’ya taşınacak adaylara kadar... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları