Kadın kadındır... Nokta...

09 Mart 2018 Cuma

“Sapıklara cesaret veren iklim ortadan kaldırılmalı” dedi sayın Cumhurbaşkanı. “Eğer kadın meselesini tüm boyutları ile konuşacaksak önce samimi olmamız gerekiyor” diye de ekledi. Haklıdır.
Tüm samimiyetimizle başlayalım o zaman:
¦ Birlikte yaşamaya çalıştığımız bu topraklarda sayın Cumhurbaşkanı; Nüfusun yarısını oluşturan kadınların sorunları sıralamasında “şiddet” ilk sırada, üstelik şiddeti ilk sıraya yerleştiren kadın sayısı geçen yıllara göre azalacağına artıyor. “İşsizlik” ikinci, “eğitimsizlik” üçüncü, “sokakta baskı ve taciz” dördüncü sırada..
¦ Dünyaya vermeye çalıştığınız “güçlü Türkiye” imajı için de sayın Cumhurbaşkanı; 144 ülke arasında cinsiyet eşitliğinde Türkiye 131. sırada. Ekonomik alanda 128., okuma yazma oranına göre 94, sağlık alanında 59 ve siyasi arenada cinsiyetlerin eşitliğinde ise 118. sıradayız..
¦ Her 10 kadından sadece 3’ünün çalıştığı, onların da dörtte birinin güvencesiz işlerde istihdam edildiği bir ülkeyiz.
O zaman soralım tüm samimiyetimizle: Bu tablo karşısında 16 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin yüzü neden kızarmaz?.. Siyasal iktidarın cinsiyet eşitliğini sağlamak için attığını söylediği adımları neden bizler görmüyoruz?
Yoksa sadece lafta mı çıkarılan yasalar? Neden hakkıyla uygulanmıyor? Neden hâlâ kadına şiddet davalarında “takım elbiseyi giyip kravat takana” iyi hal indirimi uygulanıyor?
Kadınlar neden sadece analık, bacılık, eşlik gibi sözlerle yüceltiliyor? Bunun dışındaki kimlikler aşağılanıyor?
Oysa sosyal medyayı sarsan kısa filmde olduğu gibi “Kadın kadındır. Nokta.”
Sapıklara cesaret veren iklimin ortadan kaldırılması; kadını bir mal, kadına şiddeti de (sözel ve fiziksel) meşru hak olarak gören zihniyetin ortadan kaldırılması ile de bağlantılıdır.
Türkiye’nin ilk ve tek kadın Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Tülay Tuğcu’nun şu sözlerine dikkat: “Yasa bir şablondur. Asıl olan yasayı uygulayacak olan kişilerin düşünce yapıları, inançları, aile yapıları bakış açılarıdır. Toplumda kadının sosyolojik yerinin hurafelerden arındırılarak net bir şekilde ve kadın lehine belirlenmesi yasadan daha önemlidir. Bir yandan analık, bacılık, eşlik gibi sözlerle yüceltilirken, öte yandan dayak, küfür, tecavüz gibi fiillerle ezilmesi ikiyüzlülüktür, riyakârlıktır. Yasal düzenlemelerin dışında bu ikiyüzlülüğü oluşturan ahlaki, kültürel, sosyolojik kabullerin bir an önce değişmesi için gerekli girişimlerde bulunulması zorunlu hale gelmiştir.”

Ezber bozma
Evet öncelikle ikiyüzlülükten kurtulmalıyız. Sağcı, solcu, liberal, dindar, laik, dinci olmaktan bağımsız sadece “erkek” bakış açısının değişmesi demek bu. 8 Mart’ta işyerinde kadın çalışanlarını kapıda karşılayıp kırmızı karanfil veren genel müdürün aynı zamanda şirketindeki kadınlara yürütülen mobbing’e de sessiz kalmaması, kadının üst pozisyonlara geçebilmesinin önünü açabilmesi demek bu...
Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitaplarından cinsiyet ayrımcılığını körükleyen söz, çizim vs. çıkarılması demek bu... Hatta müfredata çok erken yaşlardan başlayarak “kadın-erkek eşitliği” dersleri konulması demek..
Camilerde hutbelerde, vaazlarda kadına karşı şiddetin, tacizin affedilemez suç olduğunun her daim vurgulanması demek bu..
Kadın dostu kentler yaratılması, kadın odaklı belediye bütçelemeleri yapılmasının zorunluluk haline getirilmesi demek bu...
Kadının çalışmasının önündeki engellerin aşılması için semtlere kreşler, bakımevleri açılması demek bu...
Kısacası eğer bir şeylerin değişmesini istiyorsak, ezber bozmak zorundayız.. İstenirse hiçbiri zor değil.. Ezber bozmaya ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benim Cumhuriyet’im... 10 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları