Düş Politikamız

22 Temmuz 2014 Salı

Düşişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, partisinin İstanbul’daki gençlerine seslenirken, Ortadoğu’ya bataklık dedirtmeyeceklerini ilan etmiş.
Davutoğlu, “bataklığın” başındaki B’yi kaldırdı. Tam gaz ataklığa devam ediyor.
Konuşmasında Ortadoğu’nun geleceğini de şöyle şekillendiriyor:
“Ortadoğu bataklık değil, vicdanları ve insanlığı ayağa kaldıran aziz vahyin merkezidir. Ortadoğu’nun üzerindeki sömürgecileri bu bölgeden uzaklaştırana kadar gece-gündüz çalışacağız. Ortadoğu’dan büyük bir medeniyet meşalesini ayağa kaldıracağız. Ortadoğu’ya bataklık dedirtmeyeceğiz...”
Davutoğlu, bu sözleri söyledikten sonra ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’yi arıyor. Sömürgecileri Ortadoğu’dan uzaklaştıracak olan Davutoğlu, gazetelere yansıyan Dışişleri kaynaklı haberlere göre Kerry’ye şunları söylüyor:
“İsrail harekâtı derhal durdurulmalı. Saldırılar devam ederse bu sadece İslam dünyasında değil, tüm dünyada toplumsal tepki ve hatta patlamalara neden olur.”
Davutoğlu’na en hafif anlatımla şöyle seslenmek gerek: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

***

Türkiye’nin dış politikasına tümüyle yön veren, Erdoğan’ın bu konudaki bakışını şekillendiren Davutoğlu’nun Ortadoğu’ya yönelik bu değerlendirmesi rastlantısal değil. Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik kitabı bunun ipuçlarını veriyor. Toplam 563 sayfalık kitapta Balkanlar’a 30, Orta Asya’ya 40, Avrupa’ya 50 sayfa yer verilmiş. Ortadoğu’ya ayrılan sayfa sayısı ise 130. Yani Avrupa, Asya ve Balkanlar’ın toplamından daha fazla.
Davutoğlu’nun bu topraklara yönelik özel ilgisi, hatta ideolojik bir yaklaşımı elbette olabilir. Bunu stratejik bir ufukla da biçimlendirebilir. Ancak bunu yaparken Türkiye’nin bütün deneyimini hiçe sayıyor. Hatta küçümsüyor. Örneğin Stratejik Derinlik kitabında Misakı Milli dört yerde geçiyor. Biri yorumsuz, üçü eleştirel. 69. sayfada bugünün diliyle söylemek gerekirse Ortadoğu’ya bataklık demeyip her şeyinde var olabileceğimiz bir ataklık alanı haline getirmeyi amaçlayan değerlendirmelerinin devamında şöyle bir cümle var:
“Uluslararası alanda iddialı bir konum yerine Misakı Milli sınırlarını tercih ettik...”
Davutoğlu’na göre Misakı Milli iddiasız, pasif bir değerlendirme. Bu yaklaşım, her şey bir yana 10 Ağustos 1920 Sevr haritasını yırtan, Kurtuluş Savaşı’nı veren binlerce Mehmetçiğimize büyük saygısızlık.
Kitabın 196. sayfasında da Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” sözünün sömürgecileri karşımıza almamak için söylenmiş bir söz olduğu vurgulanıyor. Bugünkü dünya karmaşasına bakıp Atatürk’ün barışçı söyleminden bir yorum çıkarana “Yurtta yuh cihanda yuh” demek yakışır ama, demeyelim, zira Davutoğlu onca ataklığının yanında aynı zamanda da alıngan bir bakanımız!

***

Ortadoğu’da krizler konusunda uzman kişiler şu yorumu yaparlar:
Bir gerilim anında bütün olasılıkları sıralarsınız, çoğunlukla en kötüsü gerçekleşir!
Ortadoğu böyle bir coğrafya. O toprakların Türkiye için, Anadolu tarihi için önemini, anlamını elbette Davutoğlu kadar biz de biliyoruz, hissediyoruz. Ama bugün elzem olan öncelikle akan kanı durdurmak, sonra bu bölgede herkesin barış içinde yaşamasını sağlamak. Yoksa birinin ötekini yok etmesine yardım ve yataklık etmeye girişmek bu bölgede zaten uzak olan barışı çok daha uzak, hatta olanaksız hale getirecek.
Dış politikamız Ortadoğu’daki sorunların çözümüne katkıda bulunmak yerine Ortadoğu’daki sorunların bir parçası haline gelmiştir.
Dış politikamıza başlıkta düş politikamız dedik... Düş sözcüğü rüya görmek anlamına gelir ama, öteki anlamı da düşmektir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

31 Mart başlangıcı! 9 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları