İsrail Daha da Uzak…

24 Temmuz 2014 Perşembe

Uluslararası şirketlerin ikinci emre dek İsrail uçuşlarını askıya alması üzerine boşalan Tel Aviv havaalanı görüntülerine baktıkça gördüklerime inanmakta zorluk çekiyorum…
Dünyanın en güçlü ekonomilerinden olan ve yerkürenin her köşesiyle yoğun ticari-kültürel bağları bulunan İsrail de Gazze gibi adeta sanki “getto”laşıverdi…
Kızgın sirke küpüne zarar misali…
Kurulduğundan beri bölgede zaten yalnız olan ve uyguladığı politikalarla bu yalnızlığını, geçen zaman içinde her adımda daha da artıran İsrail; Batı’dan ve dünyanın gerisinden nerdeyse tecrit olmuş bir görüntüye girdi.
Yaz ortası tam yüksek sezonda uçak şirketlerinin bütün “check-in” noktaları boş olan bir hayalet havalanı…
İsrail halkı için bayağı psikolojik darbe olmuştur diye düşündüm.
Bir Tel Aviv kahvesinde yıllar öncesinde tanıdığım 19 yaşındaki bir İsrailli kızı hatırladım.
Arafat ve Rabin arasındaki Oslo Barış Anlaşması henüz birkaç ay önce imzalanmıştı.
Herkeste bir umut ve beklenti vardı.
Genç kıza; “Barış vaadinin kendisi için ne anlama geldiğini” sormuştum:
“Barış” demişti gözlerinin içi gülen kız; “Benim için bir trene binip Lübnan ve Türkiye üzerinden Paris’e gitmektir ve de böyle kale gibi korunan bir ülkede değil de sıradan, normal bir ülkede yaşamaktır!”
Şimdi Tel Aviv’den değil trenle Paris’e gitmek, “uçakla dahi gitmenin” giderek zorlaştığı günlere vardık…
Nereden nereye…
Şartlar o denli değişti ve barış vaatleri öylesine serap oldu…

Dönemeç: Rabin suikastı
İsrail’e ilk defa 1993 güzündeki Oslo barış sürecinin arkasından, o dönemde çalıştığım Sabah gazetesinde 9 gün boyunca yayımlanan bir büyük dizi için gitmiştim…
İlk günden itibaren çok yoğun bir sis altında kaldığı için “Dumanlı Barış” adını verdiğim dizinin sonunu; “İsrail’in 1948’den beri Arap ülkeleriyle girdiği tüm savaşları kazanmış olan Rabin; 1995’teki seçimlere mutlaka ‘barışı getiren başbakan’ olarak girmek istiyor!” diyerek bitirmişim.
Rabin ne ki o tarihi seçimlere tabii hiç giremedi.
O İsrail röportajının daha senesi dolarken beklenmedik biçimde öldürüldü.
Araplara karşı girdiği tüm savaşları kazanan Rabin, böylece bizzat kendi halkına yenilmiş oldu ve bir “aşırı sağcı” Yahudi tarafından vuruldu.
Süreç o gün bugün iflah olmadı…
“Gazze cehennemi” gitgide derinleşirken Çin Seddi’ni andıran duvarlar ardına çekilen İsrail büsbütün yaşanmaz hal aldı ve her türlü normalliği yitirdi. Netanyahu-Liberman ikilisi elinde giderek insanlığından uzaklaştı.

İki tür trajedi
1994 başında neredeyse bir ay kaldığım o ilk İsrail röportajı sırasında, Amos Oz ve David Grossman gibi İsrail’in önde gelen büyük yazarlarını tanımış; onlarla konuşmuştum.
O yıllarda gerek Oz, gerek Grossman “güvercin” bilinen “barış yanlılarıydı”…
Sonra 2006’daki bir savaşta, 20 yaşındaki “asker” oğlunu -kaderin cilvesiyle!- “savaşta” yitiren Grossman; barışın neden illaki şart olduğunu bana; “Bizim için barış yalnız sınırlarda yapılacak basit bir değişiklik değil” diyerek anlatmıştı:
"Barış aslında bizim ruhumuzun özgürleşmesi, prangalarından kurtulması anlamına geliyor. Yöredeki liderlere bakın; Arafat, Ürdün Kralı Hüseyin, Saddam Hüseyin, Hafız Esad. Yıllardır hem fiziki, hem siyasi anlamda müthiş bir sağ kalma mücadelesi veriyorlar. Ortadoğu’da herkes yaşamak yerine, sağ kalmaya çalışıyor. Herkes o kadar uzun zamandır her şeyi o kadar yalnız sağ kalmak için planlıyor ki kimse yaşamak için yaşamayı bilmiyor. Bu hepimiz için acı bir yazgı. Hayata sadece korku, tehdit, güvensizlik ve yarın endişesiyle bakmamıza yol açıyor çünkü. Bu yazgıyı kırmanın tek yolu barış!"
Saddam Irakı ve Esad Suriyesi’nde sonra tabii neler olduğunu biliyoruz. Filistin ve İsrail’e barış gelmediği gibi; savaş tüm Ortadoğu’ya yayıldı. Korku, tehdit, güvensizlik çığrından çıktı.
Grossman’la tanıdığım en ilginç İsrailli entelektüellerden biri olan Oz da, İsrail-Filistin trajedisini bana “Shakespeare-Çehov” göndermesiyle anlatmıştı.
Bunu “İki tür trajedi vardır” diye açan Oz; “İlkinde, yani Shakespeare trajedilerinde, perde kapanırken sahne kan gölüne döner. Diğerinde herkes hayatta kalır ama fatura çok ağır olur” demişti.
Şimdi korkunç bir kan gölüne dönüşen Gazze’den gelen haberlere baktıkça, Oz’un o sözlerini düşünüyorum.
Filistinliler feci ötesi bir Shakespeare trajedisi yaşıyor…
İsrail’in kaybı ise Filistin halkının uğradığı devasa zulmün yanında “hiç” gibi görünse de; “insanlıktan çıkmak” gibi müthiş ağır bir faturaya mal oluyor  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları