İzmir’de 1001 gece...

08 Kasım 2018 Perşembe

Canım İzmir, güzel İzmir, Doğu’nun en batısı, Batı’nın en doğusu İzmir... Olanaksızı başaran; ama en doğal olanı başaramamayı beceren İzmir...
Kendime yaptığım Cumhuriyet Bayramı armağanı, bir buçuk günlük İzmir kaçamağını, bir sacayağı Fazıl Say’ın “İzmir Suiti” dünya prömiyeriydi. Bir başka sacayağı daha vardı. Şimdi sıra onda...
(Konserin müthişliği ve büyükşehir belediyesinin organizasyon faciasını geçen hafta sizlerle paylaştıktan sonra aldığım mektupların haddi hesabı yok. O konseri izleyememe üzüntüsü, ama daha çok öfke dile getiren mektuplar, keşke bana değil, sorumlulara iletilse...)

Arkas mucizesi
İzmir’de Kordon Boyu’nda 1380 Sokağı’nın köşesinde eski Fransız Konsolosluğu diye bilinen o görkemli yapı, 2011 Kasımı’ndan beri Arkas Sanat Merkezi adıyla hizmet veriyor. O gün bugün gidip görememiştim. En sonunda ziyaret ettim ve çarpıldım!
1800’lerde Fransız mimarların imzasını taşıyan; depremler yangınlar sonrasında 20. yüzyılda İzmir Saat Kulesi’nin de mimarı olan Raymond Pere tarafından yeniden tasarlanan yapıdan söz ediyorum.
1875 yılından beri hizmet veren Fransız konsolosluk binasının denize bakan bölümü, Fransız Hükümeti tarafından 20 yıllığına, kültür ve sanat amaçlı kullanım için Arkas Holding’e tahsis edildi.
Lucien Arkas, gelmiş geçmiş belki de en koyu İzmirli iş insanı. (Sanat ve kültüre tüm yatırımlarını saysam bu köşeye sığmaz.) 2010’da mimar Niko Filidis ve ALTERA Mimarlık işbirliğiyle burayı restore ettiriyor ve Arkas Sanat Merkezi adı ile hayata geçirtiyor (görkemli yapılardan söz ederken mimar adı verilmemesine çok kızıyorum). O gün bugün açılan her sergi büyük ilgi görüyor.
O yapının olağanüstülüğünü ben çocuk yaştan beri biliyordum. Çünkü 7 ile 17 yaş arasında tam on yıl boyunca o yapının hemen yanındaki Alyans Apartmanı’nda yaşadım. Bizim ev o zaman böyle çok katlı değil; arkada bahçesi olan 3 katlı / 3 daireli, önü arkası bol balkonlu bir binaydı. Apartmana her giriş her çıkışta o görkemle, o tarihle, o estetikle burun buruna gelirdim. Şimdi bu pırıl pırıl halini görmek, dolup taştığını izlemek, hayata katılışına tanıklık etmek heyecan vericiydi.

Oryantalizmin 1001 yüzü
Şu anki ve yıl sonuna dek sürecek olan sergi “1001 Gece” adını taşıyor. Mükemmel bir düzenleme. 1001 Gece Masalları’ndan esinlenen sergi bize aynı zamanda oryantalizmin bin bir yüzünü de gösteriyor.
18. yüzyılda gelişen doğuya yönelik egzotizm tutkusu ve bu tutkunun özellikle Fransa’da resim ve heykel sanatına, tiyatroya, operaya, baleye (muhteşem sahne tasarımları ve kostümler), edebiyata (el yazmaları), müziğe (doğu çalgıları), porselenlere yansımalarını izliyoruz. Oryantalist bakış bugün de sürüyor...
Beni en çok ilgilendiren tiyatro-opera- bale dünyasına yansımalardı... Orada saatler geçirebilirdim.
Sergiye iki İzmirli sanatçının iki çağdaş katılımı harika bir düşünceydi:
Suhandan Özay Demirkan’ın “Adımlar- Çanklar-Gerçekte-Masalda” başlıklı enstalasyonu; el boyama kadife, lif, keten, kenevirden ürettiği Hitit’e dek uzanan kalkık burunlu “Çankları” bir araya getiriyor; “mistik büyüyü” tanımlayan renk, doku ve sembolleri vurguluyordu. Ve bu, sergiye çok uyumlu bir hareket/dinamizm sağlıyordu.
Felekşan Onar’ın “Mutluluk” başlıklı enstalasyonu ise, sanatçının üfleme cam, çeşm-i bülbül eserlerini; dededen kalma dev bir halı üzerinde “1001 Gece Masalları”nın eski baskılarını içeriyordu. Evin kütüphanesinde, ocak başında, hayal bahçesini andıran halıda büyükanneden dinlenen masalların yarattığı mutluluk hali...
Benim mutluluğum ise, sıradan bir öğleden sonra Arkas Sanat Merkezi’nin çocuktan yaşlıya müthiş bir ziyaretçi akınına uğruyor olmasıydı... Çocuklar “masalların” keyfini çıkarıyorken, büyükler de belki oryantalizmin farklı katmanlarını düşünüyorlardı.
Oryantalizmle ilgili her sergide ben Edward Said’in aynı adlı kitabını düşünmeden edemem. Batı’nın Doğu’yu ele alışı için hani şu saptamayı yapmıştı: “İnsan gerçeğine böylesine uzak ve böylesine gözleri kapalı bir ilmin varlığını farketmeseydim bu kitabı yazmazdım.” l Kültür Servisi  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları